Göçmen düşmanı aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD), Pazar günü yapılan kısmi yerel seçimler kapsamında Thüringen eyalet parlamentosu seçimlerinde oyların yaklaşık yüzde 33’ünü alarak birinci parti oldu.
AfD İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Almanya’da eyalet seçimlerini kazanan ilk aşırı sağcı parti olurken, Saksonya’da da iktidarı az farkla muhafazakar Hıristiyan Demokrat Birlik’e (CDU) kaptırmakla birlikte büyük kazanımlar sağladı.
Üçüncü sıraya da göçmen karşıtı platformuyla Sol Parti’den koparak Almanya’nın Doğusuna yönelen Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) yerleşti.
Sonuçlar AfD’nin iktidara
geleceğine mi işaret ediyor?
Thüringen’deki en güçlü, Saksonya’daysa CDU’nun hemen gerisindeki parti olmasına karşın AfD’nin her iki eyalette de iktidara yükselmesi pek mümkün görünmüyor. Bunun nedeni hiçbir partinin AfD ile koalisyona yanaşmaması. Bu durum Almanya iç politikasında “siyasi güvenlik duvarı” olarak adlandırılyor.
Koalisyon hükümetleri Almanya’da federal ve eyalet düzeyinde norm haline gelirken ana akım partiler aşırı sağla işbirliğini dışlar oldu.
Muhafazakar CDU’nun genel sekreteri Carsten Linnemann, Almaya’daki yabancılara seselenen The Local gazetesine, “Seçmenler AfD ile koalisyon kurmayacağımızı biliyor.” dedi.
Bu arada Sosyal Demokrat (SPD) Şansölye Olaf Scholz da “Artık tüm demokratik partilere, aşırı sağcıları dışarıda bırakan istikrarlı hükümetler oluşturma çağrısı” yaptıklarını söylüyor.
Thüringen’de yüzde 5 barajını geçemeyen Yeşiller ve Hür Demokratlar (FDP) seçimin en büyük kaybedenleri arasında.
Sonuçların ardından Yeşiller’in Thüringen’deki en önemli adayı Madeleine Henfling, The Local’a partisinin “büyük bir hayal kırıklığı” ile karşı karşıya olduğunu söyledi.
“AfD’nin Thüringen’deki gücü beni endişelendiriyor.” diyen Henfling, “her şeyden önce bunun Thüringen’de şimdiye kadar gizli kalmış olabilecek bir ruh halini de açığa çıkaracağı” kanısında.
Yeşil politikacı, bundan sonrasının “Thüringen eyalet parlamentosundaki demokratik partilerin AfD’ye ne kadar yetki vereceklerine” bağlı olduğunu söylüyor. “Tüm demokratik güçler bu konuyla sorumlu bir şekilde ilgilenmeli.”
AfD iktidara yükselemese bile, kritik oylamaları bloke ederek veya gündemi şekillendirerek etkisini hissetirmeye devam edecek.
Arka plan
Almanya’daki yabancı nüfus daha çok batıdaki kentlerde yaşamakla birlikte birçok yabancı değişik nedenlerle doğuya yönelebiliyor.
Bir neden, doğu eyaletlerinde çok sayıda üniversite olması. Öte yandan doğunun Leipzig ve Dresden gibi büyük kentlerinde hayat pahalılığı da özellikle Berlin, Münih ve Hamburg gibi kentlere oranla çok daha düşük.
Thüringen yaklaşık 2,1 milyon insana ev sahipliği yapıyor. Almanya’nın TÜİK’i Statista’nın rakamlarına göre, 2023’te eyalette yaklaşık 176 bin 500 yabancı yaşıyordu. Bu da nüfusun yüzde 8,3’üne denk düşüyor.
Yaklaşık 3,8 milyon kişinin yaşadığı Saksonya’da da nüfusun yüzde 8,1’ini oluşturan 332 bin 400 yabancı var.
Almanya’da Alman olmayanların en yüksek oranda yaşadığı kent, nüfusunun yüzde 20,3’ü yabancı olan başkent Berlin.
Almanya’daki toplam yabancı nüfusun ülke nüfusuna oranı da yüzde 15,2.
AfD’nin gücü
Anketlerde de öngörüldüğü gibi Almanya İçin Alternatif (AfD), Thüringen’de en yüksek oy oranını alarak İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Almanya’da eyalet seçimini kazanan ilk aşırı sağcı parti oldu, Saksonya’da da liderliği ele geçiremese bile güçlü bir performans sergiledi.
Almanya’nın çok partili yönetim sisteminde yer alan diğer partilerin AfD ile koalisyon kurmayı reddetmesi, göçmen düşmanı partinin apansız, eyaletlerin liderliğine yükselemeyeceğini gösteriyor. Ancak her iki eyalette de parlamentolarının tepeden tırnağa değişeceği kesin; mevcut federal hükümeti oluşturan koalisyon partileri büyük oranda bu eyaletlerin parlamentoları dışında kalacaklar.
Almanya’nın en yüksek satışlı muhafazakar gazetesi Bild’in, “bir siyasal deprem” olarak nitelediği sonuçlara göre, eyalet parlamentolarında AFD’nin önü güvenlik duvarıyla kesilecek.
Eyalet parlamentolarında neler değişecek?
Thüringen’de yaklaşık yüzde 33 oyla birinci parti olmasına karşın AfD’nin eyaletteki iktidar koalisyonunun başına geçmesi beklenmiyor.
Almanya’nın ana akım partileri arasında aşırı sağ partilerle koalisyona katılmamaya odaklı “Brandmauer” [güvenlik duvarı] antlaşması AfD’nin dümene geçmesinin önündeki en büyük engel. Resmi bir bağlayıcılığı olmamakla birlikte güvenlik duvarının Almanya’da önemli bir ağırlığı var. Thüringen’de de ilk eyalet seçimlerinde başarı elde etseler de Nazizmin canlı anıları, ana akım partilerin aşırı sağ partilerle çalışması önünde bir tabu oluşturuyor.
Almanya Başbakanı Olaf Scholz Pazartesi günü ana akım partileri AfD’ye karşı güvenlik duvarını korumaya çağırdı.Thüringen’deki CDU üyeleri, AfD’yi hükümet koalisyonuna davet etme niyetinde olmadıklarını çoktan belirtmişlerdi. Ancak bu da, merkez sağ partinin ya Sol Parti’yle ya da Sol Parti’den kopan milliyetçi Sahra Wagenknech İttifakı (BSW) ile ortaklık kurması gerektiği anlamına geliyor. Tarafların işlevsel olarak işbirliği yapıp yapamayacaklarına dair hiçbir deneyim yok. Bunun olup olamayacağı zamanla anlaşılacak.
“Trafik Lambası” koalisyonunun sonu
Eski Doğu Almanya eyaletlerinde aşırı sağ ve merkez sağ siyasetin genel olarak onay kazanması anlamına gelen Pazar günkü seçim sonuçları öte yandan iktidar koalisyonu “Trafik Lambası”nın reddi olarak da okunabilir.
İlk sonuçlar, SPD’nin Thüringen’de oyların yalnızca yüzde altısını kazandığını, Yeşiller ve FDP’nin ise parlamentoda sandalye sahibi olmak için yüzde beş barajını geçemediklerini gösteriyor.
Saksonya’daysa sonuçlar biraz daha farklı oldu. CDU en çok oyu aldı, onu az farkla AfD (ikisi de yaklaşık üçte bir oy alarak), BSW, SPD ve Yeşiller izledi.
Thüringen’de olduğu gibi, Saksonya’da da CDU, SPD ve Yeşiller’den oluşan önceki yerel hükümet koalisyonu artık savunulamaz durumda. CDU’nun aldığı oyun bir işe yaraması için muhtemelen BSW ile ortaklık yapması gerekecek.
Siyaset bilimci Oliver Lembcke, Almanya Haber Ajansı DPA’ya verdiği demeçte iki eyalet seçiminin bir “dönüm noktası”nı temsil ettiğini ve ” […] Batı Almanya’daki parti ortamına ve ‘trafik lambası’na karşı öfkenin seçimi” olarak görülebileceğini söyledi.
AfD engelleme gücü kazanacak
Kendisini muhalefette tutan güvenlik duvarına rağmen oyların yaklaşık üçte birini alan AfD bu bölgelerde önemli bir nüfuz elde etti.
En azından Thüringen’de AfD’nin engelleyici bir azınlığa sahip olması bekleniyor; bu da partinin parlamentodan geçirilmesi üçte iki çoğunluk gerektiren kararları engelleyebileceği anlamına geliyor.
Üçte ikilik onay gerektiren kararlar arasında örneğin anayasa mahkemesi yargıçlarının seçimi veya devlet denetim dairesi başkanlarının atanması yer alıyor.
Bu, aşırı sağ partiye bölgesel siyasi organların oluşumu üzerinde ileriye dönük önemli bir etki sağlıyor. Hem iktidardaki koalisyon hem de AfD yer değiştirmeyi reddederse, bu durum işlevsiz bir hükümetin her fırsatta kendisini bloke etmesine yol açabilir.
AfD eş lideri Tino Chrupalla, seçim sonuçlarıyla ilgili olarak “artık AfD olmadan siyaset olmayacağını” söyledi.
Öte yandan AfD’nin oylarındaki artışın ana akım partileri daha sağda konumlanmaya itmesi de mümkün. Son zamanlarda kimi Alman liderler, göç ve sınır dışı edilmeye ilişkin kurallar da dahil olmak üzere bir dizi konuda görüş değiştirdi.
(Bianet)