Geçtiğimiz yıl Ekim ayında gerçekleştirilen Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı seçimleri esnasında Türkiye makamlarının adaylıktan çekilmesi yönünde kendisini tehdit ettiğini ileri süren Eski Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı Akıncı: “Adalı cinayetini Türk devleti adına yetkili kılınmış faşistlerin yeraltı örgütleri işbirliğiyle işledikleri ortaya çıktı.”
Geçtiğimiz yılın Ekim ayında gerçekleştirilen Kıbrıs seçimlerine AKP-MHP İktidar Bloku’nun müdahale ettiği iddiaları basına yansımış hatta bağımsız cumhurbaşkanı adayı Mustafa Akıncı Türkiye makamlarınca adaylıktan çekilmesi yönünde tehdit edildiğini ileri sürmüştü.
Sedat Peker’in Kutlu Adalı cinayeti ile ilgili iddialarının gündeme gelmesinin ardından Türkiye’de yaşananın benzeri Kıbrıs’ta da yaşanıyor.
Nasıl Türkiye’ye siyasal iktidar ve onun ortağı MHP Sedat Peker’in açıklamalarını görmezden gelmeyi ya da dış güçlerin oyunu/entrikası olarak adlandırmayı tercih ediyorsa Kıbrıs’ta da Türkiye’nin desteğiyle siyasal iktidara gelenler aynı yolu tutmayı tercih ediyor.
Kutlu Adalı cinayeti için Kuzey Kıbrıs Başbakanı Ersan Saner, “Bir iddia üzerine bu kadar gündeme gelmesi doğru değil!” ifadelerini kullanırken Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ise Adalı cinayetiyle ilgili olarak “siyasi bir gündem yaratmaya çalışanlar olduğunu” ileri sürdü.
KKTC’nin 4. Cumhurbaşkanı olan ve geçtiğimiz yılın Ekim ayında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tekrar aday olarak ikinci tura kalan ancak Türkiye’nin UBP’li Ersin Tatar lehine açık desteği ve yönlendirmesi nedeniyle %48.31 oy alarak seçimleri kaybeden Mustafa Akıncı, BirGün’den İbrahim Varlı’ya konuştu.
Bu vahşetin hesabı sorulmalı
Yeni bulgular ışığında sonuna kadar gidilerek Kutlu Adalı cinayetinin her yönüyle aydınlığa kavuşturulması gerektiğini kaydeden Akıncı, “Kutlu Adalı hunharca katledildiği zaman, bunun siyasi bir cinayet olduğunu, yeraltı örgütü işi olduğu ve aydınlatılması için sadece Kıbrıs’taki yöneticilere değil Türkiye yönetimlerine de sorumluluk düştüğünü söylemiştik. Aradan yıllar geçtikçe bu konuda toplumsal bir yüzleşmeye ihtiyacımız olduğu, karanlık güçler deyip arkasını getiremediğimizi, elde delil olmayınca belki daha açık konuşulamadığını ama hemen herkesin bu cinayetin arkasındaki güçleri tahmin edebildiğini söyleyegeldik” dedi.
Sedat Peker’in itirafları ve sonrasında kardeşi Atilla Peker’in daha somut olarak olayı anlatması Kutlu Adalı cinayetinin yeniden gündeme gelmesini sağladığını kaydeden Akıncı, “Bu cinayeti, benzeri birçok cinayetteki gibi, Türk devleti adına görev yapmakla yetkili kılınmış canavar ruhlu faşistlerin Türkiye’nin yeraltı- mafya örgütleri ile işbirliği içinde işledikleri yapılan açıklamalardan ortaya çıkmış bulunuyor. Artık tahmin değil yüzleşilmesi gereken gerçekle karşı karşıyayız. Bu vahşetin hesabı verilmelidir” ifadelerini kullandı.
Akıncı şöyle konuştu: “Bu cinayet işlendiği andan itibaren hemen herkes tarafından siyasi bir cinayet olarak algılanmış, merhum Kutlu Adalı’nın belirttiği görüş ve düşünceler nedeniyle katledildiği düşünülmüş ve bu cinayetin ardında Türkiye’nin derin devletinin olduğu kanaati hakim olmuştu. Dolayısıyla, Kıbrıslı Türklerin hemen hiçbiri bu işin altında Rumların olduğunu hiçbir zaman düşünmedi. Bunu bir tek seslendiren dönemin Cumhurbaşkanı Denktaş oldu. Yapılan bu itiraflardan ve bu itiraflarda ifade edilen somut isimler belirtildikten sonra, bu olayın üzerine yeniden gidilmeli ve bu cinayet aydınlanmalıdır. Bu somut ifadeler ve somut isimler ortaya çıktıktan sonra bile konuyu yine kapatma yönüne gitmek, kabul edilebilecek bir durum olamaz.”
Falyalı siyaseti finanse ediyor
Akıncı, uyuşturucu trafiğini ve kara parayı aklamakla itham edilen Halil Falyalı ile ilgili de şöyle dedi: “Kuzey Kıbrıs’ın bir takım kirli ilişkilerin yer aldığı bir yer haline dönüşmesi Kıbrıs Türk halkına yapılan en büyük kötülüktür. Kumarhane ve gece kulüplerinin ön planda olduğu yerlerde uyuşturucu, kara para aklama ve mafya ilişkilerinin de gündeme gelmesi kaçınılmaz. Halil Falyalı sürekli olarak Ulusal Birlik Partisi (UBP) yönetiminin en üst kademeleri ile birlikte anılan bir isim olmuştur. Her düzeydeki seçimlerde UBP’yi tüm maddi imkânlarıyla desteklediği herkesçe biliniyor. Çeşitli kirli ve yasadışı ilişkilerin Halil Falyalı ismiyle de bağlantılı olduğu yönünde iddiaların olduğu biliniyor. Koruyucu zırh bu veya benzeri kişiler için değil toplum için gereklidir. Tıpkı Kutlu Adalı cinayetinde olduğu gibi bu konuda da daha somut bilgi ve belge söz konusuysa bunların da ortaya çıkıp adalete intikal ettirilmesi zorunludur.”