Muhsin DALFİDAN yazdı: Gezi davası geziden yana herkeste “sürpriz ve şaşkınlık” yaratan, tüm sanıkların beraat kararıyla bitti. Daha doğrusu birinci etabını tamamladı. Zira itiraz ve temyiz süreçleri var. Bu yazıyı yazarken henüz savcının itiraz haberi düşmedi, ama eli kulağındadır.
Gezi davasının, siyasi sürecin ürünü olarak siyasi nedenlerle açılmış bir dava olduğu kuşkuya yer bırakmayacak biçimde açık. Bu konuda “Geziden” yana herkes mutabık idi ve bugünde bu mutabık duruşun devam ettiği görülüyor. Ancak aynı ortak duruş ve bakışın bitişine ilişkin de olduğu/olacağı henüz belirsiz. İlk andan itibaren şaşkınlıkla birlikte büyük bir sevinç ve mutluluk yarattığını ve bu durumun giderek yayıldığını gözlemekteyim.
Ancak beraat kararının sevindirici olması, kararın neden ve niçinlerini tartışmamıza engel olmamalı. Elbette hukuksuz ve haksız biçimde yargılanan insanların berat etmiş olmaları, tartışılmaz ve amasız sevinilecek bir sonuçtur. SEVİNÇLİYİZ!
Bunun dışında gezi davası açılışı ve “kapanışıyla” birçok soru işareti ve tartışma konusunu içermekte ve içermeye devam edecek. Bunları süreçle daha iyi görüp analiz etme olanağı oluşacak. Sıcağı sıcağına birkaç noktayı işaret etmekle yetinmek, toplumsal olayların karmaşık doğasının ve bilimsel akıl yürütmenin gereğidir düşüncesindeyim. Daha fazlası kahinlik olur. Ve bu bağlamda şimdilik gezi haritasının birkaç nirengi noktasını işaretlemekle yetineyim.
Beraat kararı işin içinde iş var dedirtecek cinsten değil mi?
Bana göre öyle. Hem de matruşka gibi birçok işin içi içe olduğu bir iş bu beraat kararı. Bunların ayrıntılarını zamanla göreceğiz/yaşayacağız. Karar da, AİHM kararının etkisi var. Davanın muhalefetin hareketlenmesinin vesilesi olmaya başlamasının etkisi var. “Hukuksuzluğun da bir sınırı olmalı” dedirten cinsten bir “yargılama” olmasının etkisi var. Kamuoyunda gezi karşıtlarının bile “böylede olmaz ki” demeye başlamalarının etkisi var. En önemlisi de siyasi iradenin ihtiyaçları gereği açıldığı gibi yine aynı ihtiyaçların gereği olarak bitirilme iradesinin ortaya konulması gerçeği var. Bu gerçeğin neleri ifade ettiğini adım adım pek yakında göreceğiz…
Beraat kararı demokratik muhalefetin mücadelesinin sonucu mudur?
Gezi Davasında kamuoyunun zayıf ilgisinin son süreçte canlandığı biliniyor. Ama bu canlanmanın, toplumsal mücadelelerin seyrini belirlemese de etkileyebilecek bir güçlülükte olmadığı da açık değil mi? Gönül rahatlığıyla ya da somut verilere dayalı siyasi değerlendirme ışığında beraat kararının demokratik muhalefetin “zaferi” olduğu söylenemez. Hiç payı yoktur demek ne kadar toplumsal mücadelelerin doğasına karşı körlük ise, “zafer” iması da o denli siyasi körlük olacaktır.
Adil yargılanma hakkını son ana kadar ihlal eden bir heyet , ne oldu da birden “en adil” kararı veriverdi!?
Gittikçe sertleşen dava süreci son duruşmada da aynı yönde seyretti. Herkeste ağır cezaların çıkacağı beklentisi sürerken, aranın ardından heyet “şapkadan tavşanı çıkarıverdi”. BERAAT!… Şaşkınlık, burukluk “sevineyim mi üzüleyim mi” halleri, kucaklaşmalar… Bu manzaradan adil bir yargılamanın hakkının verildiği sonucu çıkarmayı kim istemez ki? Hepimiz isteriz. Ama istemek yetmiyor. Zira ortada oyuncusu yönetmeni, yazarı aynı irade olan bir oyun olduğu gün gibi aşikar.
Bu oyunun siluetinin sevinçli topluluğa yukarıdan sırıtarak baktığı hissi çoğu insanda oluşmuş mudur bilemem. Ama bende oluştu. Birileri bizim aklımızla, varlığımızla ve de yaşamımızla “dalga” geçiyor hissi bu. Bu his aynı zamanda mücadelemizin kamçısı ve günü geldiğinde hiçbir muktedirin “aklımız ve yaşamımızla” oynayamayacağının garantisi.
Farklı yargı süreçlerinde benzer “adil “ kararlar gelecek mi?
Birçok siyasi dava sürüyor. Kürt siyasetçilerin önde gelenlerinin hemen hemen hepsi yargılanmakta. Gezi davası kararının bu davalara etkisi olur mu? Dava henüz saatler önce bitti. Bu kısa sürede bir kısım gezi yanlısı dost iyimserliğe yelken açmakta. Gezi davasındaki beraat kararının, diğer davalardan da iyi haberlerin geleceğinin işareti olduğu yorumları fısıldanmakta. Bekleyip göreceğiz. Dava sonucu iyi haberlerin işareti olabilir mi? Elbette olabilir. Ama tersi de olabilir. Nasıl mı? Bu karar vesilesiyle, “bağımsız yargının” suçlu ve suçsuzu titizlikle ayırt ettiği, hukukun üstünlüğünün tecellisinin güvencesi olduğu söylevleriyle kamuoyunun manipule edilmesi mümkün değil mi? Beraat kararının, diğer süren davalarda ceza üstüne ceza çıkarmanın ve bu cezaların meşruluğunun tartışılmasının önünü kesmenin bir aracı olarak kullanılabileceği gerçeği bizlere çok mu yabancı?
Sorular… Sorular…
Gezi davasının beraat kararı birçok soruyu ve cevabını içinde barındırıyor. Bir ucunu ABD’nin bir ucunu Rusya’nın tuttuğu salıncakta sallanmanın sıkışıklığı ne durumda? Suriye politikasında durum ne? Soçi mutabakatı ne ola ki? İdlip’de süreç nereye gidiyor? İçeride ekonomi tıkırında mı? Ekonomik kriz siyasi kıriz ilişkisi ağırlığını hissettirmekte mi? AKP—MHP-Ergenekon ittifakı nereye? Muktedirler için, faşizmi kurumsallaştırmanın önündeki temel engeller nelerdir? Bunları nasıl bertaraf etmeyi planlamaktadırlar? Bu ve benzer birçok soru cevabını arıyor. Elbette bütün bu soruların cevabını Gezi davasıyla ilişkilendirmek; Gezi davasını olduğundan fazla bir misyon biçmek olur. Ama dava sonucunu bu sorulardan yalıtarak değerlendirmek de “duygusallık” denizinde boğulmaktan öte bir anlam taşımaz.
Sonuçla, Gezi davasındaki beraat kararı tartışmasız sevinçli bir haberdir. Sevinçliyiz. Sevinçli olduğumuz kadar uyanık ve bilinçli olmalıyız ve öyleyiz. Çıplak gözle görünenle yetinmeyenlerdeniz. Biliyoruz muktedirlerde oyun çok. Bizim işimiz de oyun bozmaktır.
Gezi davasında beraat eden dostlara selam!… Özgürlük toplumu için mücadeleye devam!…