Ankara İSİG Meclisi’nin çağrısıyla İbni Sina Hastanesi önünde basın açıklaması yapmak isterken polis saldırısına uğrayan sağlık emekçileri “Yavaş yavaş ölüyoruz, tükendik artık. Bugün ‘ölmek istemiyoruz’ diye eylem yapmak istedik, bu bile suç sayıldı” diyor
Sendika.org'un haberine göre Ankara İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin çağrısıyla dün Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İbni Sina Hastanesi önünde yapılmak istenen “7. ayında COVID-19 raporu” basın açıklaması polis saldırısı nedeniyle gerçekleştirilemedi. Darp edilerek gözaltına alınan 10 emekçi, 17.00’da serbest bırakıldı. İSİG Meclisi üyeleri gözaltından bırakıldıktan sonra Ankara Tabip Odası’na giderek bir basın toplantısı yaptı.
Direniş yaşatır
Ankara Tabip Odası’nda bir araya gelen İSİG Meclisi üyeleri 7. ayın COVID-19 raporunu açıkladı. “İş Cinayetlerine, Salgına, İşsizliğe, Açlığa ve Güvencesiz Çalıştırmaya Karşı Direniş ve Dayanışma Yaşatır” pankartının açıldığı açıklamayı İbni Sina Hastanesi’nde sağlık emekçisi olan Reyhan Karadeli okudu.
Karadeli’nin okuduğu açıklamada; COVID-19 sağlık emekçileri için meslek hastalığı, diğer işkollarında çalışan işçiler için ise iş kazası olarak tanınmalı, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınmalı, işçilere ücretsiz-yaygın testler yapılmalı, vakaların arttığı işyerlerinde üretime ara verilmeli talepleri öne çıktı.
En az 254 işçi COVID-19 sebebiyle yaşamını yitirdi
İSİG Meclisi’nin raporuna göre; 2020 yılının ilk dokuz ayında en az 1493 işçi çalışırken hayatını kaybetti. Salgının ilk 7 ayında ise en az 254 emekçi COVID-19 sebebiyle yaşamını yitirdi. İş kolları şu şekilde sıralandı: 105’i sağlık, 69’u ticaret/büro, 20’si belediye, 19’u tekstil, 14’ü metal, 14’ü güvenlik, 13’ü taşımacılık.
Test yok, bilgilendirme yok, şiddet var
İbni Sina Hastanesi’nde sağlık emekçisi olarak çalışan Y.R., yetersiz önlemlerle ve yoğun iş temposuyla çalıştıklarını ifade etti. Y.R., çalışma koşullarının zorluğunu şu sözlerle kaydetti: “18 yıldır sağlık emekçi olarak çalışıyorum, 57 yaşındayım. Maske ve eldiven ile çalışıyoruz. Koruyucu önlükleri bütün sağlık çalışanları değil sadece COVID-19 ile temas kuranlar giyiyor. Bugün üç hemşirede virüse rastlandı, hastane çalışanlarına doğru düzgün bir açıklama yapılmadı. Bizler kulaktan dolma bilgilerle bunları öğreniyoruz.”
Mart ayından bu yana üç kere COVID-19 testi olduklarını söyleyen Y.R., hasta yakınları tarafından sıklıkla sözlü şiddete maruz kaldıklarını belirtti. Y.R., “Hastanede virüs olmayan yer yok. Bizlerin sürekli test olması gerekirken, sadece üç kere test olduk. İşe tedirgin gidip geliyoruz. Hastanede tartışma çok oluyor. Bir iki hafta önce güvenlikçi bir arkadaşı tokatladılar. Hasta yakınları bizlere sözlü olarak saldırıyor” şeklinde konuştu.
“Tükenme noktasına geldik”
İbni Sina Hastanesi’nde sağlık emekçisi olarak çalışan Reyhan Karadeli ise sağlık emekçilerinin tükenme noktasına geldiğini, salgının bedelinin işçi sınıfının ödediğini ifade etti. Karadeli, “Sağlık emekçileri insan yerine konulmuyor, sahipsiz bırakıldık. Kapitalizmin kendine yol açan cümlelerle bizi uyutmaya çalışıyorlar. İçerde yetersiz, tedbirsiz hiçbir önlem almadan çalışıyoruz. Onlar ölünce COVID-19 olarak kayıtlara geçiyor, bizim ölümlerimiz ‘doğal ölüm’ oluyor. Bizleri kendi odalarının yakınından bile geçirmiyorlar” dedi.
İSİG Meclisi’nin hastane önünde yapmak istediği eylemin engellenmesini Reyhan Karadeli şu sözlerle yorumladı: “Yavaş yavaş ölüyoruz, tükendik artık. Bugün ‘ölmek istemiyoruz’ diye eylem yapmak istedik, bu bile suç sayıldı. Sahipsizliğin, umursamazlığın bedelini ödüyoruz. Her şeyi çarkları döndüren işçilerin ve sağlık emekçilerinin üstüne yüklediler.”