Şimdilerde şahs-ı pek muhterem beyefendilerin sarıldığı feminist ilkemiz “taciz ve tecavüz suçlarında kadının beyanı esastır”.
Hatırlarsınız, Haziran ayaklanması zamanında “benim başörtülü bacılarıma saldırdılar” demişti yine kendileri. Geçtiğimiz günlerde diğer epey mevzu gibi bunun da kocaman bir yalan bulutu olduğunu öğrendik hep birlikte.
Bugün partisinin grup toplantısında da “Bunlar mı 8 Mart’ta kadına şiddete son diyecek?”, ”Bundan sonra tecavüze uğrayan kadınlar bunları ikna etmek için elinde görüntü kaydıyla mı dolaşacak?” naralarını dinledik. Bundan önce öyle değilmiş gibi.
Sahiden de çok mu önemsiyorsunuz “kadının beyanı esastır” ilkemizi?
ODTÜ ormanlarının tahrip edilmesine direnirken gözaltına alınan ve polislerin fiziksel tacizine uğrayan arkadaşımız Ezgi Özen’in beyanı yeterince esas gelmemiş olsa gerek size.
2 Haziran’da Beşiktaş’ta minibüse binmeye çalışırken polislerce yaka paça alınıp bir otobüste taciz edilen, tecavüzle tehdit edilen ve dövülen Pınar’ın zaten gecenin 20.30’unda sokaklarda ne işi vardı, değil mi?
13 yaşında 26 adamın tecavüz ettiği çocuğa “istemeseydi karşı koyardı” kararını da siz verecektiniz tabi. Neticede kadının beyanı önemli!
Eski Yüzbaşı Bülent Aydın’a, suçun teşebbüs aşamasında kaldığı, gerçekleşemeden yakalandığı sebebiyle “yarıda kaldı indirimi” veren yargıyı zaten ben yönetiyorum, bunu geçelim.
Muğla’daki toplu tecavüz davasında “delil yetersizliği” sebebiyle beraat kararı veren hakim de oldukça esaslı görünüyor.
Adana’da yardım istediği iki polis tarafından tecavüze uğrayan 16 yaşındaki çocuğun beyanı da henüz rüştünü ispat etmediği gerekçesiyle kabul edilmemiş olmalı ki onlar da serbest.
“Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz” demişler. Bunlar ve daha nicelerini görmezden geldiği yetmezmiş gibi, cinsiyetçi söylem ve politikalarıyla cinsiyetçiliği her gün yeniden üreten başbakan kalkmış bize hesap soruyor! Kusura bakma Erdoğan, senin beyanın esas değil!
Merve Şeker