Türk devleti Kürt sorununun çözümü konusunda ipe un sermektedir. Şimdi de çatışmasızlığı her zaman kendileri ihlal ettikleri ve Kürt sorununun çözümü konusunda hiçbir adım atmadıkları halde Kürt Özgürlük Hareketi’ni suçlayarak çözümsüzlük politikalarının üstünü örtmeye çalışıyorlar. Son zamanlarda ağızlarına sakız ettikleri asayişten söz etmeleri bunun içindir.
Defalarca çatışmasızlık ve ateşkes ilan edilmesine rağmen sorun çözülmüyorsa bunun nedenini, zihniyet ve politikalarda aramak gerekir. Zihniyet ve politika değişmezse Kürt sorunu çözülemez. Kürt sorununu yaratan Türk devletidir. Türk devletinin zihniyet ve politikası değişmezse ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın, ne kadar makul ve sabırlı olunursa olunsun sorun çözülemez. Kürt Özgürlük Hareketi yirmi yıldır dokuz defa çatışmasızlık ilan etmesine rağmen Türk devleti sorunu çözecek adımlar atmamıştır. Hem de bu çatışmasızlıklar tek taraflı olmasına rağmen! Anlaşılmıştır ki tek taraflı adımlarla sonuç almak mümkün değildir. Tek taraflı adımlar toplumu hazırlamak ve Türk devletine adım attırmak içindi. Ancak toplumda bazı değişiklikler ortaya çıkarılmasına rağmen devlete ciddi bir adım attırılamamıştır.
Tek devlet, tek millet, tek vatan ve tek bayrak mantığı bırakılmadan sorun çözülemez. Çünkü bu zihniyet ve mantık sürdükçe ne diyalog ne de müzakereden sonuç alınır. İlk önce Kürtler bir toplum, yani bir ulus olarak tanınmalı; Türk milleti gibi Kürtlerin de farklı kimlik olduğu kabul edilmeli. Kürtler farklı kimlik olarak tanınıp anayasal ve yasal güvenceye alma zihniyeti ortaya çıkarsa çözüm için esas eşik aşılmış olur. Bu eşik aşılmadığı için sorunun çözümüne temel teşkil edecek Kürdistan’ın özerkliği ve anadilde eğitim kabul edilmemektedir. Kürt sorunu konusunda neden adım atılmıyor denilirse bunun net cevabı, Türk devletinin bu konularda bir zihniyet ve politika değişikliğine uğramamasıdır. Diğer söylenen her şey hikayedir ya da tüm sorunlar buradan kaynaklanmaktadır.
Türk devleti “Sen çatışmasızlık da yapsan, eylemsizlik de ilan etsen ben her şey yaparım, sen buna ses çıkaramazsın” diyor. Son zamanlarda bu tutumunu açıkça ortaya koymuştur. 2013 yılında çatışmasızlık ilan edildi, esirler serbest bırakıldı, gerilla güçlerinin yarıya yakını çekildi, diğerleri de harekete geçti, ama Türk devleti tek bir adım atmadı. Kürt sorununun çözümü için anayasa ve yasalarda hiçbir değişikliğe gitmedi; gideceğini de ortaya koymadı. Ne yaptı? Gerillanın hareket etmemesinden yararlanıp onlarca karakol ve kalekol yaptı. Kürdistan’ı insansızlaştırma ve askeri amaçlı baraj ve yol yaptı. Çatışmasızlığı fırsat bilip askeri, siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik sömürgeciliği ve soykırım sistemini tahkim etmeye yöneldi. Halk bu ihlalleri protesto edince de askerini ve polisini saldırttı, insanları katletti. Bu tutumdan daha büyük çatışmasızlığı bozmak, ateşkesi, yani mütarekeyi ortadan kaldırmak olabilir mi? Kürt Özgürlük Hareketi mevcut pozisyonunu değiştirmeden hareketsiz kalacak, ama Türk devleti kendisine askeri ve siyasi avantaj kazanmak için her şeyi yapacak! Bu kafanın çözüm kafası olmadığı açıktır.
Türk devletinin çatışmasızlığı ihlal eden sözleri ve uygulamalarının yüzlercesi sıralanabilir. Ama esas olarak zihniyet ve politika değiştirmemesi söz konusudur. Çatışmasızlık ortamını seçim kazanmak için kullanması söz konusudur. Bu nedenle AKP hükümeti ve Türk devleti halka karşı suç işlemektedir. Kürt sorununun çözümü için yapılan ateşkesleri AKP’nin seçim kazanması için kullanmak suçtur. AKP şimdi bu suçunun üstünü örtmek için yaygara yapmaktadır.
Kürt Halk Önderi’nin dediği gibi, AKP hükümetinin çözüm politikası olsun bu sorun bir iki ayda çözülür. Ancak AKP hükümetinin bir çözüm zihniyeti ve politikası yoktur. Milletin kabul etmeyeceği bir şey yapmayız, diyorlar. Herhalde milletimiz derken de devleti ve milleti temsil ettiği söylenen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tek millet, tek vatan, tek devlet ve tek bayrak zihniyetinden söz ediyorlar. Bu “tek tek tek” kafası değişmezse ne yapılsa da boştur. Havanda su dövmektir. Başbakan yardımcısı Numan Kurtulmuş “Çözüm sürecini başarıyla sonuçlandıracağız” demiş. Bu da demagojidir. Sen Kürtlerin varlığını tanımaz, demokratik özerkliği ve anadilde eğitimi kabul etmezsen nasıl başarıyla çözeceksin? Yoksa çözüm süreci derken başka şeyden mi bahsediyorsunuz?
Sürekli asayişten söz ediliyor. Türk devleti doksan yıldır sıkıyönetim, olağanüstü hal ya da kurumlaşmış kültürel soykırımcı faşizmle yönetiliyor. Hala da kurumsal bir faşizm var. Tüm bu uygulamalar milletin birliği ve bölünmezliği için asayişi sağlamak amacıyla yapılmış. Kürtler böylece zapturapt altına alınmaya çalışılmıştır. Şimdi de Kürtlerin hak araması, baskılara karşı protestoları asayişi bozmak olarak değerlendirilip yeni baskı yasaları çıkarılıyor. Sorun asayiş sorunu değil; sorun AKP’nin ve sorumlularının Kürtlerin haklarını kabul etmeyen kafalarıdır.
Kürt halkını oyalarım, aldatırım, zaman kazanırım, kültürel soykırım politikaları uygularım, adam vururum, asarım, keserim, tutuklarım, ama kimse de sesini çıkarmasın deniyorsa, adama “burada dur” derler. Kürt sorununda politikan nedir, nasıl çözeceksin bunu ortaya koy, derler. Özcesi kafanı değiştir, derler.
AKP, Kürt Halk Önderi’nin dediği gibi ya üç dört ay içinde, yani seçim öncesine kadar sorunu çözecektir ya da cumhurbaşkanı sert yaklaşarak milliyetçileri; biz de yumuşak yaklaşarak sorunu çözmede kararlıyız, başarıyla çözeceğiz diyerek demokrasi güçleri ve Kürtleri oyalar, böylece 2015 seçimlerine ulaşır ve seçim kazanırız diye düşünüyorsa bunu ne Kürt halkı, ne Kürt Özgürlük Hareketi, ne de demokrasi güçleri yutar. AKP böyle düşünüyorsa bu defa ters köşeye yatar. Bazı toy bakanlarının tehditleri ve şantajlarını kimse yutmaz. Aksine bu tür tehdit ve şantajları yapanlar eşekten düşmüşe dönerler. Bizden söylemesi!
(Özgür Gündem – 02 Aralık 2014 – Hüseyin Ali)