Barış İçin Kadın Girişimi, “Daha ne kadar eksileceğiz” diye sorarken, tüm kadınları bu akşam bulundukları yerden barış için ses çıkarmaya çağırdı.
Barış İçin Kadın Girişimi, kadınlara hitaben bir mektup yazarak “Barış için ses çıkarmanın tam zamanıdır” dedi.
“Daha ne kadar eksileceğiz?” diye soran Girişim, tüm kadınları barış için ısrar etmeye ve bu akşam bulundukları yerden saat 19.30’da barış için ses çıkarmaya çağırdı.
Sevgili Kadınlar,
Bizler 2009’dan beri ve bizden önceki barış mücadelelerini örnek alarak kurulmuş Barış için Kadın Girişimi’nden kadınlarız. Aramızda her kesimden kadın var. Kürt, Türk, Çerkez, Laz. Feminist, laik, Alevi, muhafazakar, sosyalist. 6 yıldır barış için kadınların sesini yükseltme çabası içindeyiz.
Çözüm sürecinde kadınların sürece katılması ve sürecin garantisi olması için çaba gösterdik. Dünyanın farklı yerlerinden kadınlarla buluştuk. Meclis’te görüşmeler yaptık. Kandil’de kadınlarla buluştuk. Türkiye’nin bir çok şehrine gittik, barış isteyen kadınlarla çalışmalar yaptık. Lice’de Medeni öldürüldüğünde oradaydık, Gezi’deydik, Suruç’ta Kobanêliler için kurulan kamplarda çalıştık. Tüm bu görüşmelerde bir kez dahi bir kadının ağzından bu savaş sürsün, sorunlarımız savaşla çözülür diye bir laf duymadık. Bir kez dahi tüm kalbiyle barışı istemeyen, çözümü istemeyen bir kadınla karşılaşmadık. Ne Kandil’de ne Meclis’te. Ne Diyarbakır’da ne Adana’da, ne Dersim’de ne Bursa’da.
Lice’de kadınların 90’larda yaşadıklarını, askerler tarafından tecavüze uğradıklarını, kayıplarını, üzerlerindeki baskıyı dinledik. Kandil’de anadillerini konuşmak, halklarına kavuşmak, hakikatlerle yüzleşmek isteyen, onurlu bir barış, demokrasi ve özgürlük dileyen ve bunun uğruna ölmeyi göze alan kadınlarla tanıştık. Suruç’ta sınırın ötesinde vatanlarının bombalanmasını izlemek zorunda kalan ve Türkiye’nin neden kendilerine yardım etmediğini, neden İŞİD’e karşı önlem almadığını soran kadınlarla dertlerini paylaştık. Bursa’da, Adana’da kaygılı kadınları dinledik. Barış sürecinin şeffaf olması tek istedikleriydi. Meclis’te hepsi barış dileyen ama partilerinin düşmanlıkları sebebiyle barış için mücadelede bir araya gelemeyen kadınlar gördük. Dersim’de sadece Kürt olmalarından değil aynı zamanda Alevi olmalarından dolayı da dışlanmış olan, varlıklarının, geçmişlerinin, farklılıklarının demokrasi yoluyla tanınmasını isteyen kadınlara tanıklık ettik. Soma’da tarımdan koparılan kadınların çocuklarını okutmak için zorla madene yolladıkları kocaları için yaktıkları ağıtlara katıldık. Hepsini yazdık. Raporladık.
Guatemala’dan, Bosna’dan kadınlarla tanıştık. Yaşadıklarımız ne kadar da ortaktı. Onlardan süreçler bozulduğunda nasıl daha da büyük felaketlerin geldiğini, bu felaketlerde en çok da kadınların sesinin kesildiğini, ezildiğini öğrendik.
Dindar kadınların toplantılarına katıldık. Onların da 28 Şubat sürecinde yaşadıkları, mücadeleleri ve barış ve demokrasi istekleri bizimkilere benzerdi.
Bunları her yerde anlattık. Bizlerin, kadınların, sivillerin izleme heyetleri kurması, barış sürecine dahil olması barışın garantisidir dedik.
Sonra yavaş yavaş umutlarımız parçalanmaya başladı. Seçim süresinde ve sonrasında Diyarbakır’da, Kobanê’de ve Suruç’ta olan katliamlarda çok yakın dostlarımızı kaybettik. Hepsi olağanüstü insanlardı. Diyarbakır’da bacaklarını kaybeden Lisa, Suruç’ta birlikte çalıştığımız ve sonra Kobanê katliamında öldürülen arkadaşlarımız, Suruç’ta öldürülen Polen, Çağdaş, Ezgi, Koray, girişimimizin üyesi Ferdane ve onca insan…
Şimdi Kandil’e bombalar yağarken orada tanıştığımız, konuştuğumuz, kadın olma deneyimini paylaştığımız dostlarımıza ne oluyor merak içindeyiz.
Haberlerde polis eşlerini, asker annelerini, Suruç’takilerin yakınlarını gördükçe aklımız gidiyor. Gazi’de –defalarca cenaze için gittiğimiz Gazi’de- bir cemevinde üç gün boyunca gömülemeyen devrimci bir kadın yattı. Ölülerimizin önce parçalarını topluyor sonra ya gömemiyoruz, ya da zar zor gömüyoruz.
Daha ne kadar eksileceğiz?
Sevgili kadınlar, barış için ses çıkarmanın tam zamanıdır. Neye inanıyorsanız inanın. Şunu iyice bilin; savaşta kadınlar kaybeder. Öfkeli bağırtılar, linç kalabalıkları, şaşalı cenazelerde önce kadınlar susar.
Bizim her şeye gücümüz var. Hepinize sesleniyoruz. Çok iyi insanlar ölüyorlar. Geleceğimiz beraber kurabileceğimiz insanlar. Yan yana durup sesimizi yükseltebileceğimiz bu insanlar kollarını, bacaklarını, canlarını, yakınlarını kaybediyor.
Biz durmayalım, seyretmeyelim.
Hayatlarımıza düşen bombalara karşı Barışta ısrar edelim.
Bizi savaşa iten siyasetlere, gazetelere, erkeklere itiraz edelim. Gerçeklerin peşine düşelim. Geçmişle ve bugünle cesaretle yüzleşelim. Türkiye’nin kadınlaşması, demokratikleşmesi için, eşitlik için sesimizi yükseltelim.
Bulunduğumuz her yerde akşam 19:30’da barış için ses çıkaralım, penceremize beyaz mendil bağlayalım, balkonlarımızda mumlar yakalım. Yeter ki bu topraklarda kadınların savaş istemediğini görmeyen, duymayan kalmasın!