Gülfer AKKAYA yazdı: Kadın düşmanlıklarını, cinsiyetçiliklerini, her ne kadar solcu ve devrimci oluşlarıyla örtmeye etmeye çalışsalar da başta kadınlar olmak üzere birçok kesim bu cinsiyetçi solculukları, cinsiyetçi devrimcilikleri kabul etmiyor. Buna karşı mücadele ediyor.
Büyük siyaset sorumlusu erkekler ki sağcısı solcusu, dincisi seküleri, ateisti fark etmiyor, kadınların ne söylediğine, ne yaptığına önem vermiyor. Onlara göre siyasetin asli unsuru erkekler çünkü. Siyaset yani dünyayı şekillendirmek erkeklerin işi. Kadınlarsa buna ancak uyar.
‘Daha neler?’ diyeceksiniz. ‘Bu zamanda mı?’ diyeceksiniz. Ünlü kadın siyasi isimler bile sayacaksınız. Ama kimse kusura bakmasın beyler bunları söylerken bile cinsiyetçi ve riyakârsınız.
Gerek seçim zamanlarında gerek “olağan” zamanlarda siyasi partilerin taleplerine, adaylarına, yöneticilerine, milletvekili sayılarına, bu partilerin sözcülerine, gündemlerine bakın orada erkekleri ve erkeklerin önemsediği gündemleri göreceksiniz.
Başkan erkekler
Kaç yüzyıldır dünyayı adeta sarsan feminist hareketin ve kadınların onca başarısına rağmen aktif politikada yer alan erkeklerin kaçı acaba “Feministler ne diyor?” diye açıp bu devasa tarihe baktı? Taleplerini sahiplendi?
Ya da siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin, meslek odalarının, sendikaların vb. erkek başkanlarının kaçı feminizm nedir, ne der, ne yapar, dünyanın yarısı olan kadınların sorunları neler, dünyayı var eden emeğin sahibi olan kadınlar ne diyor diye merak ediyor? Kaçı feminizmi biliyor? Bu başkan erkeklerin kaçı kadınların dertleri üzerine gerçekten araştırıp okuyor? Bu başkan erkeklerin kaçı yakınındaki kadınlarla, parti ya da yönettiği kurumlardaki kadınlarla bu konularda diyalog içinde? Fikir, duygu alışverişi yapıyor?
Feminist kadınlar bizleri eleştirip duruyor, söylemlerimizi yüzümüze vuruyor, cinsiyetçi diyor, bu suç diyor, neden diye kaçı durup bu ikazlar üzerine düşünüyor?
Eğer milyonlarca kadın işi gücü bırakıp erkeklere karşı garaz üretmiyorsa bende bir sorun olabilir mi diye sorgulayan erkek gördünüz mü?
Neden? Çünkü kadınları önemsemiyorlar. Çünkü kadınların eşitlik mücadelesi olan feminizmi önemsemiyorlar. Kendileri açısından tehlikeli buluyorlar. Feminist görünce hemen o yılışık gülümsemelerini takınıyorlar. Feminizm deyince umursamıyorlar. Niye okusunlar ki? Niye kulak versinler ki? Ne gerek var? Onların feminizme ihtiyacı yok nasılsa. Feminizm, kadınların işi.
Ne zaman herhangi bir erkeği cinsiyetçi söylemleri nedeniyle uyarsa bir kadın alacağı cevaplar şaşmaz, hepsinde aynı. Nereden çıkartıyorsun bunu? Çok zorlama olmadı mı? Söylediğimi anlayamamışsın. Onu değil, şunu söylüyorum. Oraya nasıl çektin? Yok, bundan o çıkmaz.
Sorunu hep karşısındakinde arayan, şüpheleri onun aklı, bilgisi ve algısı üzerine çeken bir tavırla karşılaşıyor kadınlar.
Erkekte akıl bol ya. Akıl erkeklerin ya. Hatalı olanlar kadınlardır ya. Erkek hata yapar mı? Cinsiyetçilikse yani olabilir ama elbette başka erkelerde olur o da. Zatın kendisinde değil.
Katıksız, en bayağısından cinsiyetçi söylemde bulunan erkeğe yaptığının cinsiyetçilik olduğunu kabul ettirmek, diktatörü demokratlaştırmaktan zor. Ama diktatörler de zaten kendilerini demokrat olarak görüp lanse etmez mi?
Peki, erkeklerin her birine kendilerinin harika olduklarını ikna eden o zehir nereden bulaşmış olabilir?
Erkekliklerinden. Erkek olmak, adam olmak kendilerini anlatmak için en sevdikleri ifadeler değil mi? Kaç erkek var ben adam değilim diyebilecek kadar özgürleşmiş?
Cinsiyetçi olup ve cinsiyetçi olduğuna ihtimal vermeyince erkekler, yani bu durumundan memnun olunca, gurur duyunca ister solcu, ister sağcı, ister dinci, ister Alevi yahut seküler olsun aralarında bu açıdan fark kalmıyor. Hepsi erkekliğin sömürücü patriarkal sisteminde yan yana poz veriyor.
Solcu cinsiyetçi erkekler
Ama özellikle “solcu” erkekler için durum hepsinden daha içler acısı. Çünkü bu erkekler sanıyorlar ki sömürüsüz, kolektif, eşit toplumu değişmeden, bu halleriyle kurabilecekler. Bu hayalle her gün daha kendilerine âşık olurken, siyasi olarak nasıl adım adım etkisizleştiklerini yazık ki göremiyorlar. Cinsiyetçilikle yüzleşmedikleri gibi, siyasi olarak bulundukları alanları da örgütleyemedikleriyle, partilerini, kurumlarını güç kaybından kurtaramadıklarıyla da yüzleşemiyorlar. Sorun hep dışarda çünkü.
Kadın düşmanlıklarını, cinsiyetçiliklerini, her ne kadar solcu ve devrimci oluşlarıyla örtmeye etmeye çalışsalar da başta kadınlar olmak üzere birçok kesim bu cinsiyetçi solculukları, cinsiyetçi devrimcilikleri kabul etmiyor. Buna karşı mücadele ediyor.
Toplum, kendisine solcu, devrimci diyenlere LGBTİ+lar, kadınlar, çocuklar, çevre gibi alanlarda neler söylediklerine, bu alanlarda çözüm üretip üretmediklerine bakılıyor.
Bu yüzden hâlâ buralarda olmak isteyenlere, başka bir toplum kurma niyetinde olanlara uyarı olsun bu sözler.
Kimin ne dediği, neyi nasıl gördüğü, hâlâ nasıl solcu, devrimci olduğu gayet açık, ortada ve anlaşılır.
Erkekler kadınlara ayar vermekten vazgeçip kendilerine gerekli ayarı ve çekidüzeni vermeli. Ve eleştirilince gücenmek yok, kendinizle yüzleşeceksiniz beyler.