hatırlarsınız, üç çocuk lafı ortada dolaşmazken de çocuk sahibi olmaya özendiriliyor, zorlanıyorduk. bu kararı hiçbir zaman tek başımıza vermedik, veremedik. neslin devamının toplumun ayakta kalmasının şartlarından biri olduğu söyleniyor. öyleyse bu çocuklara bakma sorumluluğu neden sadece bizim olsun? bu defa babalardan değil, kreşlerden söz ediyorum.
gündemin yoğunluğu arasında göze çarpmamış olabilir, istanbul belediyesiyle iktidar arasında belediye kreşleri üzerine önemli bir tartışma yürüyor. kadın koalisyonu ve eşik başta olmak üzere kadın kurumlarının da haklı olarak taraf olduğu bu tartışma vesilesiyle şunu hatırlatmak istiyorum.
bu tartışmanın bir yanı, iktidarın muhalif belediyelerin hizmet alanını kısıtlayarak seçmeni memnun etmelerinin engellenebilmesi. bir diğer yani da halkın çocuklarının bakımı için dini kurumlara muhtaç kalmasının sağlanması. buralarda başka bir sürü kabul edilemez şeyin yanında kız çocuklarına erkeklere itaatin vaaz edildiği de malum.
kreş hakkımız
kreş, kadın kurtuluş hareketi açısından çok önemli bir talep ve kazanım, güçlü bir kampanyayı hak ediyor. çocuk bakımının sadece kadınların sorumluluğunda olmamasının bir adımı da kamunun ücretsiz çocuk bakım hizmeti sunması.
kreş mücadelesinin iki ayağı var; bunlardan ilki işyerlerinde sermayeden kreş talep edilmesi. bugünkü yönetmeliğe göre 100-150 kadının bulunduğu işyerlerinde emzirme odası, 150’den fazla kadının çalıştığı işyerlerinde ise kreş açma zorunluluğu var. bu sayıların, 50 kadının çalıştığı işyerlerinde emzirme odası ve cinsiyetinden bağımsız olarak 50 kişinin çalıştığı işyerlerinde kreş zorunluluğu olarak değişmesi ve buna ek olarak babalara da devredilemez, vazgeçilemez doğum izni verilmesi gerekir. bu ikisi bir arada, sadece erkeklerin çocuklarının bakımında sorumluluk almasını teşvik etmiyor, aynı zamanda kadınların kreş ve doğum izni haklarının onların istihdamını sınırlamasının önüne geçmek açısından da önemli.
ama sadece ücretli çalışanların kreşe ihtiyacı olmuyor.
çocukların bakımının ev içi ücretsiz emeğin bir parçası olduğunu söylemeye gerek yok. ücretli çalıştığı bir işe gitsin gitmesin, her kadının -hadi biraz hayal kurup bazı babaların da evde ücretsiz çalışıp çocuklarına baktığını varsayalım- her ebeveynin çocuğundan/çocuklarından ayrı geçireceği zamanlara, bunun için de çocuklarını güvenerek emanet edebileceği kurumlara ihtiyacı var. geniş aile çözünmeden önce, bu işi aile içindeki daha yaşlı kadınlar üstleniyordu yani bazı kadınlar ömürlerinin sonuna kadar çocuk bakıyordu!
ayrıca, okul öncesi eğitimin ve yaşıtlarıyla zaman geçirmenin çocuklar için çok iyi, gerekli ve yararlı olduğuna dair onlarca veri var.
işte işin bu kısmı belediyelere düşüyor.
nasıl bir çocuk bakımı?
öncelikle, 7/24 hizmet veren kreşlere ihtiyaç var. bunun birinci sebebi ebeveynlerin örneğin sinemaya giderken de çocuklarını bırakabilecekleri bir kuruma ihtiyaçlarının olması.
kaldı ki, vardiya usulü çalışan işyerlerinde de kreşler 7/24 hizmet vermeli. tek ebeveynli ailelerin sayısında ciddi bir artış var, bunların ezici çoğunluğu bir anne ve çocuk/çocuklardan oluşuyor. bu kadınların önemli bir kısmının da gece vardiyasında çalıştıklarında çocuklarını bırakabilecekleri kimse yok; zaten pek güvenilir olmayan komşuluk ilişkileri de dağılırken…
belediye kreşlerine dönersek, özellikle hizmet sektöründe birçok kadın ve erkek geceleri çalışıyor ve işyerlerindeki emekçi sayısı kreş açılmasını gerektirmeyecek kadar az. örneğin beş kişinin çalıştığı bir barı düşünün, mesai saati akşamüstü başlıyor, sabaha karşı bitiyor. bu insanların çocuklarını akşam saatlerinden itibaren bırakabilecekleri, sonra sabah alabilecekleri bir yere ihtiyaçları var. nitekim turizm bölgelerinde böyle hizmet veren özel kreşler var.
ayrıca, yaygın mesai saatleri içinde çalışanların okula giden çocuklarının da okuldan sonraki saatlerinde dinlenebilecekleri bir yere ihtiyacı var.
biliyorum, “uzmanlar”ın herkesten fazla konuştuğu, her zaman da sorumlulukla konuşmadığı zamanlardan geçiyoruz. ama feminizm sözünü sadece onlara kulak vererek inşa etmez. her kadının deneyimini, ihtiyacını hesaba katar.
o yüzden kreş hakkı için yürütülecek bir kampanya, taleplerini, farklı yaşamlar süren kadınların tamamının ihtiyaçlarını bir araya getirerek oluşturabilir. bunun aracı forumlar olabilir.
aynı şekilde, kreşlerle ilgili talepler şekillendirilirken farklı ihtiyaçları olan -örneğin özel eğitime ihtiyaç duyan- çocuklar da hesaba katılmalı. burada uzmanların sözü daha önemli.
her şey bir yana, çocuklardan bıkmamak, bıktığımız için suçluluk duymamak, hem bıkkınlık hem suçluluktan onlara kötü davranmamak da hakkımız.
babalar, patronlar, belediyeler, iş başına!