SEÇTİKLERİMİZ – Taner AKÇAM’ın Gazete Duvar için yazdığı “Deniz Gezmiş THKO ve ASALA” başlıklı Türkiye sosyalist hareketinde ASALA’ya dair köklü önyargılarla hesaplaşmaya giriş mahiyetindeki yazısını Mahir Sayın’ın yorumu ile birlikte paylaşıyoruz.
Taner Akçam'ın şimdiye kadar yapılmayan bir kıyaslamayı yapan bu yazısı okunmalı ve üzerine düşünülmeli. ASALA'nın eylemleri konusunda zamanında "kör terör değerlendirmesi" yapılarak ötekileştirilmesi, amaçlar açısından bakıldığında öyle kolayca yapılabilecek bir değerlendirme olarak görünmemektedir.
Lübnan'da birlikte bulunduğumuz dönemde kendilerine eylem biçimleri konusunda eleştiriler yaptık; kimi eylemlerinin bizler tarafından savunulmasının mümkün olmadığını, bunların Ermeni soykırımının duyulması, üzerinde düşünülmesi konusunda bir etkisi olacak olsa da bu mücadelede Türkiye halklarıyla kurulması gereken ittifaka pek olumlu katkıda bulunmadığını tekrar tekrar anlatmaya çalıştık. Onların arasında da bu konu da dahil olmak üzere, birbirlerini öldürmeye varan ayrılık ve çatışmalar çıktı. Nihayetinde bu çatışmalar örgütün tükenmesine kadar gitti.
TC devletinin iddia ettiği gibi, Çatlıların ya da TC devletinin örgütün bitişindeki müdahaleleri tamamen marjinaldir. Asıl bitirici olan iç çelişkiler olmuştur. Bu konuda Abu Sindi (Monte Melkonian-Karabağ'da öldü) ve arkadaşları örgütün işleyişi ve eylemleri konusunda kimi özeleştiriler yaptılar ve bu yüzden örgütün kurucusu Mücahit (Hagop Hagopyan) taraftarlarıyla aralarında ölümcül çatışmalar çıktı. Hatta Mücahit, esasında bir alakamız olmamasına rağmen Kurtuluş’u Abu Sindi taraftarlarıyla işbirliği yapmakla ve hatta MİT'in bir uzantısı olmakla suçladı. Olayların gelişimi konusunda Abu Sindi'nin Ağabeyi Markar Melkonian'ın (o da bir zaman için ASALA içinde çalışmış ve sonra ayrılmış) "My Brother's Road" (Kardeşimin Yolu) isimli kitabı örgütün gelişimi ve dağılışı konularında etraflı bilgi içermektedir. Aslında bunlar da uzun boylu incelenmesi gereken meseleler. Ama Taner Akçam'ın işaret ettiği gibi bu örgütün önüne koyduğu hedef açısından Türkiye'nin ihtilalci örgütlerinden farklı görülmesi pek mümkün değildir.
Mahir Sayın
Benim kuşağım, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına büyük sempati duyar, hayranlık besler ve idamlarını büyük bir yürek acısı ile hatırlar ama yine benim kuşağımın önemli bir kesimi, ASALA'yı terörist bir örgüt olarak saymakta asla tereddüt etmez.
6 Mayıs 2020, Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan’ın ve idam edilişlerinin 48’inci yılı… Onların idamı, benim kuşağım için çok anlamlı ve önemlidir.
Hiç unutmam, Üniversiteye yeni girmiştim ve ODTÜ yurtlarında, arkadaşlarımızla yataklarımızda hüzünle ve gözyaşlarımızı gizleyerek dinlemiştik idam haberini…
Hakikat hakikattir fakat tarihçiler, aynı hakikati yıllar ilerledikçe, yeni ve farklı bir hikâyenin parçası olarak anlatırlar.
Geçmiş yıllarda Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamları onların savundukları ideolojik görüşler, Kemalizm ile irtibatı vb. birçok boyutuyla konuşuldu tartışıldı. Ama artık, Deniz ve arkadaşları, giderek savundukları ideoloji ve bunun için kullandıkları araçlar vb.’den bağımsız, benim kuşağım için geçmişe yönelik bir nostaljinin, bir özlemin sembolü oldular.
Onlar benim kuşağımın hiç yaşlanmayacak üç gencecik fidanıdır.
Bir kuşağın gerçekleşmemiş ve bundan sonra da gerçekleşmeyecek gibi duran hayallerinin temsilcisidirler. Hâlâ genç, hâlâ sıcacık…
Bu yıl, Denizlerin idam edilişini bir başka hikâye ile bağlantılı olarak anlatmak, anlamlandırmak, aslında bir soru sormak isterim:
Deniz ve arkadaşları THKO (Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu) adlı bir örgüt kurmuşlardı. Benzeri örgütleri, İbrahim Kaypakkaya (TİKKO) ve Mahir Çayan ve arkadaşları da (THKP-C) kurmuşlardı. Bu insanlar, aralarında bazı ideolojik farklar olmasına rağmen, inandıkları bağımsız bir Türkiye’yi kurmak için, mevcut devleti önce gerilla sonra da onun yaratacağı halk savaşı ile yıkmayı amaçlıyorlardı. Nihai hedefleri sosyalizm idi ama ondan önce demokratik devrim şarttı.
ASALA da (Ermenistan’ın Kurtuluşu Gizli Ordusu) benzeri bir örgüttü, isimdeki benzerlikler tesadüfi değildi. ASALA da benzeri bir amaç için savaşıyordu. Onların hedefi de birleşmiş bağımsız bir Ermenistan idi ve bu Ermenistan da ileride sosyalist olacaktı.
Monte Melkonian
THKO (ve diğerleri) ASALA gibi, 1968 gençlik hareketinden doğmuşlardı; hepsi anti-emperyalist olduklarını söylüyor ve mücadelelerinin sömürgeci devletlere karşı mücadelenin bir parçası olduğuna inanıyorlardı. THKO ve diğer Türk örgütleri kendi devletlerine karşı silahlı mücadele yürütürlerken, ASALA’nın doğrudan savaşacağı bir devleti yoktu. Onlar, “vatan topraklarını” 1915 ile ellerinden alan Türkiye devletini mücadele edilecek devlet olarak seçtiler. Sanki hâlâ eski Osmanlı çocukları idiler ve nihai tahlilde son mücadeleyi de o topraklarda vereceklerini söylüyorlardı.
Türk örgütleri, kendi devletlerine karşı mücadele ederken, ülkelerinde sömürgeci güçleri temsil eden bazı yerli işbirlikçiler olduğuna inanırlardı. ASALA da öyle. ASALA için bu sömürgeci güçlerin işbirlikçileri Diyaspora Ermenileri idiler.
Tüm bu örgütler, dönemin Avrupa gençlik hareketlerinden, özellikle Fransa’dan oldukça etkilenmişlerdi. Vietnam Savaşı da tüm bu örgütler için büyük bir semboldü. Filistin örgütlerine ve onların İsrail’e karşı mücadelesine büyük bir sempati besliyorlardı. Hatta bu örgütlerdeki Türk ve Ermeni gençler, Filistin’de aynı örgüt kamplarında silahlı eğitim almışlardı.
Benim kuşağım, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına büyük sempati duyar, hayranlık besler ve idamlarını büyük bir yürek acısı ile hatırlar ama yine benim kuşağımın önemli bir kesimi, ASALA’yı terörist bir örgüt olarak saymakta asla tereddüt etmez.
Ortada bir tuhaflık olduğunu kabul etmek gerekir.
Oysa, Deniz’in THKO’sunu, THKP-C, TİKKO ve ASALA’yı aynı yerden okumak daha mantıki olanıdır. Sonuçta, ideolojilerini (sosyalizm), hedeflerini (kendi bağımsız devletlerini kurmak) ve bu hedeflere ulaşmak için seçtikleri mücadele biçimlerini (silahlı mücadele), beğenebilir veya beğenmeyebiliriz. Durduğunuz yere göre, bunları “terör örgütü” veya “özgürlük savaşçıları” sayabilirsiniz. Ama görmek gerekir ki bu örgütler, 1968 gençlik hareketlerinin bir ürünü olarak ortaya çıkmışlar; Avrupa ve Amerika’daki benzerlerinden farklı olarak silahlı mücadeleye yönelmişler, şiddet yöntemlerini siyasetlerinin merkezine almışlardır.
Ankara Esenboğa Havalimanı bombalaması eyleminden sorumlu tutulan Kevork Emekçiyan 28 ocak 1983'de Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde idam edildi.
İlginç olan, benzeri bir yönelişin Almanya ve İtalya’da da olmasıdır. Acaba niçin ABD, Fransa ve İngiltere değil, fakat Almanya, İtalya ve Ortadoğu? Cevabı verilmesi gereken çok önemli bir sorudur bu…
Elbette bu örgütlerin aralarındaki önemli farklar üzerine de konuşulabiliriz ama görmek gerekir ki, bir dönemin birbirlerine çok benzer örgütlerinden söz ediyoruz burada.
Peki, niçin birilerine hayranlık, diğerlerine ise teröristlik yaftası yapıştırıyoruz?
Her iki örgüt veya örgütler için (THKO, THKP-C, ASALA) aynı kanaatlere sahip olmak daha mantıki değil mi?
Ermenistan Ulusal Kahramanı olarak görülen Monte Melkonian'ın Erivan'ın Yerablur Mezarlığı'ndaki büstü
Taner AKÇAM'ın Gazete Duvar'daki yazısının tamamını okumak için TIKLAYIN…