Sağlık Bakanı Dr. Kemal Memişoğlu, dün (19 Kasım 2024) bakanlığının 2025 yılı bütçesini TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’na sundu. Bakanlığına verilen bütçeyi ne için, kimler için harcayacaklarını bir bir paylaştı. Bu yazıya, önce, Bakan’ın hiç değinmediği, değinemediği iki konudan başlanacaktır. Daha sonraki yazılarda da paylaştıkları konular değerlendirilecektir.
Bakanlık bütçesi eksildi
İktidar medyası bütçe görüşmelerinin başladığı 5 Kasım’dan itibaren 2025 yılı bütçesindeki en büyük payın eğitim ve sağlık için ayrıldığını manşetten yazıyor. Toplumun ve emekçilerin en büyük sorun-mağduriyet yaşadığı alan haline getirdikleri sağlık sistemindeki gerçeklerin üzerini örtmeye çabalıyorlar. Merkezi bütçe içinde Sağlık Bakanlığı (SB) bütçesinin 2024 yılında yüzde 6,6 iken 2025 yılında yüzde 6,9’a yükselmiş olması artırıldığının bir göstergesi değildir. Bu nedenle olacak ki iktidar medyasındaki mesnetsiz propagandaya karşın, Bakan konuşmasında SB bütçesinden neredeyse hiç bahsetmedi, bahsedemedi.
İlgilenenlerin anımsayacağı gibi, SB 2024 yılı bütçesi 732 milyar 562 milyon 378 bin TL olarak açıklanmıştı. Ülkedeki nüfus artışı gibi çok sayıda faktörü göz önüne almadan, yalnızca TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranı dikkate alındığında bile, SB bütçesinin 2025 yılında bir önceki yılın benzer alım gücünü koruyabilmesi için en az, 1 trilyon 197 milyar 739 milyon 488 bin 33 TL olması gerekirdi. Ne var ki, SB 2025 yılı bütçesi 1 trilyon 20 milyar 317 milyon 291 bin TL olarak açıklandı.
AKP-MHP iktidarının bu tercihiyle, SB 2025 yılı bütçesi, 2024 yılına göre yüzde 17,4 oranında azaltılmıştır. Başka bir ifadeyle, SB’ye 2024 yılında verilen her 100 TL yerine, 2025 yılında 82,6 TL verilecek. Buna göre, daha yıl başlamadan, Eylül 2024 sonrasında ve 2025 yılı boyunca gerçekleşecek enflasyon değerlendirme dışında tutulduğunda bile, SB bütçesinden 177 milyar 422 milyon 197 bin 33 TL buharlaştırılmış durumda. Alım gücünün benzer kalabilmesi için yapılması gereken en az yüzde 63,5 oranında artış yerine, yalnızca yüzde 39,3 oranında artış yapılmış. Dolayısıyla, bu uygulamayı herhangi bir artış olarak değil, tersine, yüzde 17,4 oranında (en az 24 puanlık) eksiltme olarak ele almak gerekir.
AKP-MHP iktidarı bu tercihiyle, halka sağlık hizmeti alabilmesi için çok daha fazla ödeme yapacağının, parası olmayanların çok daha sık olarak sağlık hizmetlerine ulaşamayacağının, Türkiye halklarının sağlık hakkına yönelik gaspın daha da artacağının haberini vermiş oluyor.
Sağlık harcamalarının ana kaynağı devlet-bakanlık değil
Dünya Bankası tarafından önerilen sağlık sistemini “Sağlıkta Dönüşüm Programı (SDP)” adını vererek hayata geçiren AKP hükümetleri, 2008 yılından beri hastaların tedavi hizmetlerine ve ilaca ulaşabilmesi için düzenli olarak sağlık sigortası primi ödemeyi zorunlu hale getirdi. O tarihten itibaren, hastane (tedavi edici sağlık hizmeti) ve ilaç giderleri kişilerin SGK’ye yatırmak zorunda oldukları sağlık sigortası primleri ile ödemek zorunda oldukları muayene, reçete ve ilaç katılım payları üzerinden karşılanıyor.
Bakan, sunumunda sağlık harcamalarının gayri safi yurt içi gelirdeki payını paylaştı. Ancak, sağlık harcamalarının kaynağına, kimler ya da hangi kurum tarafından yapıldığına değinmedi. Oysa, Cumhurbaşkanlığı tarafından yayımlanan “2025 Yılı Bütçe Gerekçesi” kitabının 424. sayfasında, kesinleşen hesaplara göre, 2023 yılında toplam sağlık harcamasının 597 milyar 259 milyon TL olarak gerçekleştiği, bunun 553 milyar 143 milyon TL’sinin de SGK tarafından sağlandığı yer almaktadır. Bir önceki paragrafta da paylaşıldığı gibi, bir kamu sigorta kurumu olarak SGK tarafından gerçekleştirilen sağlık harcamalarının kaynağı maalesef, kamu-merkezi devlet-genel bütçe değil, kişilerdir. Cumhurbaşkanlığı tarafından sunulan bilgiye göre, 2023 yılında gerçekleşen toplam sağlık harcamalarının yüzde 93’ü bizzat kişiler tarafından gerçekleştirilmiştir. Kişiler, harcamak zorunda bırakılmıştır.
Bakanın sunumunda, daha önceki yıllardan farklı olarak, kişi başına düşen sağlık harcamalarına da yer verilmedi. Buna karşın, 2023 yılı kesinleşen hesaplarına göre, kişi başına toplam 6 bin 996 TL sağlık harcaması yapıldı; bunun da 6 bin 479’u kişiler tarafından, 516 TL’si de doğrudan merkezi devlet tarafından gerçekleştirilmişti.
Yukarıda tersinden olsa da ifade etmeye çalışıldığı gibi, AKP-MHP iktidarı ve onların bakanları sağlık harcamalarının kaynağını her geçen yıl daha fazla oranda kişilerin üzerine yıkarken, bu durumun görünmemesi için ellerinden geleni yapıyor. Bununla birlikte, günümüz koşullarında dâhi parasız ve kamusal sağlık hizmeti sunumu için yeterli kaynağın bulunduğunu ve mümkün olduğunu hesaplıyor ve biliyoruz. İktidarın uygulamalarının halktan yana değil, tümüyle Dünya Bankası kaynaklı ve özel hastane patronları ile sermayedarlardan yana bir tercih olduğunu bildiğimiz gibi…