SEÇTİKLERİMİZ – Baskın ORAN, Artı GERÇEK için yazdı: “Kanun önünde eşitlik” hukukun temel ilkelerinden. Ama Türk yargısının gözünde büyüklerimiz ile vatandaşlar epey farklı. Birinciler, George Orwell’in Hayvan Çiftliği’ndeki meşhur deyişle, “daha fazla eşit”.
“Kanun önünde eşitlik” hukukun temel ilkelerinden. Ama Türk yargısının gözünde büyüklerimiz ile vatandaşlar epey farklı. Birinciler, George Orwell’in Hayvan Çiftliği’ndeki meşhur deyişle, “daha fazla eşit”.
Mesela Erdoğan AKP Genel Başkanı olduğu için, çoğu davanın vatandaşa hakaret’ten açılması gerekiyor (TCK 125/2; 3 aydan 24 aya kadar hapis). Oysa bu kararı vermeye, 2017’deki referandumdan sonra cumhurbaşkanı tarafsızlığının hukuken ortadan kalktığına değinerek şimdiye kadar sadece tek bir yargıç cesaret edebildi.
“Kişiye özel düzenleme” niteliği taşımak yüzünden Anayasa Md. 10’a (eşitlik ilkesi) aykırı olduğu halde, Erdoğan sürekli olarak cumhurbaşkanına hakaret’ten dava açıyor (TCK Md. 299; 14 aydan 56 aya kadar hapis), yargı da otomatik olarak tutuklama ve mahkumiyet veriyor. Erdoğan, kendi döneminde vatandaşlara 100.000’in üzerinde soruşturma, 30.000’in üzerinde de dava açtırmış vaziyette.
Şimdi bakalım, siyasi hakaret filan değil, sadece ölüm tehditleri ve nefret eylemleri gibi suçlar açısından vatandaşların durumu yargıda ne olmuş. Bu ay başından bugüne yine sadece siyasi olayları tarih sırasıyla görelim. Ölüm tehdidi biçimindeki nefret suçlarından başlayarak. (Türkiye’deki nefret söylemi ile nefret suçu kavramlarını Ankara Üniversitesi ceza hukuku hocası Türkan Yalçın’ın Salı günkü Artıgerçek forum yazısından okursanız kolaylık olur.)
***
1 Mayıs: CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, “Önümüzdeki süreçte bir erken seçimle veya başka bir şekilde bir iktidar değişikliğini, hatta bir sistem değişikliğini görüyorum” demişti. Bu sözleri “darbe yapacağız” biçiminde anlayan AKP İstanbul İl Başkanı Bayram Şenocak kendisini şöyle tehdit etti: “Milletimiz buna en son yelteneni 15 Temmuz’da Boğaz’a dökmüştü. Haberi olsun; Boğaz bu mevsim serin, yazın da derindir.”
Yargı’dan bir ses gelmedi.
1 Mayıs: Orta Asya’daki Tanrı Dağları’na gidip uluyan ve sıradaki hayalinin Hira Dağı’na gidip tekbir getirmek olduğunu söyleyen MHP Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt, “İnanç vergisi konulsun; camileri kullanmayan ödemesin” diyen Habertürk yazarı Fatih Altaylı’ya şöyle dedi: “Sinsi bir şekilde, dinsizlik propagandası yapıyorsun. Azdınız, kudurdunuz. Yarınki yazında cenazemi camiden kaldırmayın diye vasiyet et. Aksi halde, senin için hoş olmaz. Seni en iyisi yaksınlar. Toprakta bile pislik bulaştırırsın.”
Yargı’dan bir ses gelmedi.
7 Mayıs: İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu 27 Mart’ta “Senin kanını akıtır, sana içiririm. Öldüreceğim kişiye önceden haber veririm” diye tehdit eden şahıs tahliye edildi. Ya şimdi adam sözünün eri çıkarsa, endişesi başladı.
8 Mayıs: Samanyolu TV’de eşi uzun yıllar program yapmış olan Sevda Noyan, Esra Elönü’nün Ülke TV’deki programında "15 Temmuz kursağımızda kaldı, yapamadık istediklerimizi. Bizim aile şöyle bir 50 kişiyi götürür. Maddi ve manevi olarak çok donanımlıyız. Biz liderimizin yanındayız. Asla yedirmeyiz. Ayaklarını denk alsınlar. Bizim hâlâ sitede var 3-5 [komşu]. Benim listem hazır açıkçası” dedi. Ardından da Cüneyt Özdemir’e “Silah da gerekir, silah da olur gerekirse" diye demeç verince, Özdemir bağlantıyı sonlandırdı.
Bu itiraflar, 15 Temmuz’dan sonra kaybolmuş tam 107.628 adet resmî silahın hangi paramiliter grupların elinde olduğu sorusunu canlandırdı.
Suç duyurusu yapıldı. RTÜK “göreve davet” edildi. Noyan ailesinin S. Noyan’a hakaret davası açacağı açıklandı…
… Baskın ORAN'ın Artı Gerçek'teki yazısının tamamı için TIKLAYIN