SEÇTİKLERİMİZ – Ertuğrul KÜRKÇÜ, Yeni Yaşam için yazdı: (Akşener) geriye doğru yürüdükçe varacağı yerde, cenazesinde “Kılıç gibi savaştı” diye bildiri dağıtılan Abdullah Çatlı’nın silueti karşılayacak kendisini.
İYİ Parti faşist hareketin gelir ve eğitim düzeyi nispeten yüksek, deniz kıyılarında ve büyük kentlerde yaşayan, nispeten daha istikrarlı toplumsal katmanlara dayanan, siyasi maceracılık ve şiddete mesafeli, lümpenlikten uzaklaşan kesimlerin tercihlerinin siyasi ifadesi olarak doğdu. Bu tabanın talepleri, Akşener ve partisini Erdoğan-Bahçeli’nin “Cumhur İttifakı” ve Başkanlık rejimiyle karşı karşıya getirdi. İYİ Parti, istese de istemese de parlamentoda CHP, parlamento dışında HDP ile aynı hat üzerine düştü. “Millet İttifakı”nın 2018 cumhurbaşkanlığı ve 2019 yerel yönetim seçimlerinde HDP seçmenine hava gibi, su gibi muhtaç olması; halk arasında oluşan “siyasi mütareke” havası İYİ Parti’yi terbiye etti. HDP’yi de, Batı’nın büyük kentlerinde güttüğü AKP’ye kaybettirme taktiği itibarıyla, “Millet İttifakı” içindeki İYİ Parti’ye yönelik uygun bir dil benimsemeye zorladı.
Bugün kopan gürültü, “Millet İttifakı”-HDP veya İYİ Parti-HDP arasındaki “gizli” ya da açık ittifakın “çöküşü”nden kaynaklanmıyor. Bu partilerin AKP karşısında konumlanışının bir nesnel siyasal durum olduğunu Erdoğan ve akıldâneleri dahil herkes biliyor. Bugün Meral Akşener’i bu gidişata son vererek başka türlü davranmaya iten, İYİ Parti tabanının krizden hükümete yükselerek çıkma konusundaki sabırsızlığı. Milliyetçi tabanın MHP’de kümelenen kesimi çıkar paylaşımından oburca beslenir, rejim kadrolarında muktedir konumlara tırmanırken, İYİ Parti nal topluyor ve taban huzursuzlanıyor.
COVID-19 krizinin daha da derinleştirdiği ve önümüzdeki iki yılda dörtnala kalkacak olan ekonomik, toplumsal ve politik kriz süreci, İYİ Parti’yi de bir yol ayrımına getirdi. Birinci yol, toplumsal muhalefete katılarak Saray egemenliğine son verme doğrultusunda radikal bir değişim çizgisi benimsemek. Bu, geleceğe dönük muazzam bir adım olabilirdi, ama Akşener’in de İYİ Parti’nin de fıtratı Kürtler, Aleviler, yoksullar, kadınlar, solcular, işçiler ile yan yana bir radikal muhalefet çizgisi izlemesine izin vermiyor. Akşener bu karar anında her türlü yanlış anlamayı önlemek üzere bu seçeneğin üzerini kalın bir “terörizm” çizgisiyle çiziyor ve ikinci yolu işaret ediyor: İktidara dahil olmak! HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ın önceki günkü değerlendirmesi fazla söze gerek bırakmıyor: “Derdiniz memleket masası değil de Saray’da oturacağınız bir masaysa bunun için muhalefeti alet etmeyin. Daha açık davranın. Deyin ki Saray’da bir masa…”
Elbette, İYİ Parti’nin muhalefette kalması ve aktif bir direnç odağı olarak hareket etmesi giderek saldırganlaşan, muhalefeti “ellişer yüzer doğramak”tan, milletin “karısına kızına saldırmak”tan uluorta söz edebilen Erdoğan ve Bahçeli yandaşlarının ayaklarını denk almaları açısından daha iyi olurdu. Meral Akşener ve İYİ Parti’nin bu bahiste hiç çıtının çıkmaması, tersine HDP’yi hedef göstermeye devam etmesi bu güruha cesaret veiryor. Ne var ki, İYİ Parti’nin temsil ettiği çıkar grupları için muhalefetle birlikte geleceğe yürümenin maliyetinin iktidara yanlamaktan daha yüksek olduğu anlaşılıyor. Bu tercihle birlikte Akşener’in geçmişe yolculuğu başlıyor… Orada kendisini “Bu ülke için, bu milletin birliği beraberliği için bir şey yapılması gerekiyorsa yapmışımdır, sorumluluğunu da sonuna kadar alıyorum” dediği “faili meçhuller”in hayaleti bekliyor…
… Ertuğrul KÜRKÇÜ'nün Yeni Yaşam'da yayınlanan yazısının tamamı için TIKLAYIN