İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) ve Uluslararası Hukukçular Komisyonu (ICJ), TBMM’de “Devletin güvenliğine veya siyasi yararları aleyhine suç işlemek” başlıklı değişiklik içeren yasa teklifiyle ilgili açıklama yaptı.
Açıklamada, casusluk tanımını muğlak bir şekilde genişleterek ülkedeki insan hakları savunucuları, gazeteciler ve diğer sivil toplum aktörlerinin meşru çalışmalarını suç haline getirebilecek yasa değişikliği teklifinin TBMM’de kabul edilmemesi gerektiğini belirtildi.
Değişikliğin, Türk Ceza Kanunu’na 339/A numaralı yeni bir madde eklediğini ve devletin güvenliğine karşı işlenen suçlar için ağırlaştırılmış yeni bir suç ihdas ettiğinin yer aldığı açıklamada, devletin güvenliği veya “iç veya dış siyasi yararları” aleyhine işlenen bir suçun “yabancı bir devlet veya örgütün stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda” işlenmesi halinde, 3 yıldan 24 yıla kadar hapis cezası öngördüğü aktarıldı.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson “Bu değişiklik, hükümete meşru insan hakları örgütlerini, medyayı ve sivil toplumun diğer kesimlerini casus veya devlet düşmanı olarak damgalama, itibarsızlaştırma ve hatta bunların faaliyetlerini kriminalize etme yetkisi verecek” dedi. Williamson, “TBMM bu muğlak ifadeli değişiklik teklifini, ifade, örgütlenme ve toplanma özgürlüklerinin kullanılmasına yönelik ciddi bir risk oluşturduğu ve demokratik bir ülkede kabul edilemeyeceği gerekçesiyle reddetmelidir” şeklinde konuştu.
“Türkiye’nin yükümlülüklerine aykırı”
Değişikliğe eşlik eden genel gerekçede, mevcut casusluk suçlarından çok daha geniş bir kapsam oluşturulduğunun vurgulandığı açıklamada, şunlar yer aldı:
“Önerilen değişiklik, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerine, özellikle de ifade, örgütlenme ve toplanma özgürlüğüne ilişkin yükümlülüklerine aykırıdır.
“Kanun yasallık standartlarını karşılamıyor”
“Teklif edilen kanun maddesi aynı zamanda uluslararası hukukun “yasallık” standartlarını karşılayamayacak kadar muğlak ve aşırı geniş kapsamlıdır.
“Yalnızca, ortalama bir insanın eylemlerinin sonuçlarını makul bir şekilde öngörebileceği açıklıkta yazılmış yasalar hukuken geçerli sayılabilir. Teklif edilen madde birçok yönden bu testi geçememektedir.
“Örneğin, “iç veya dış siyasi yararlar aleyhine suç” teşkil edebilecek faaliyetler tanımsız ve öngörülemez olduğu gibi, “yabancı bir devlet veya örgütün stratejik çıkarları doğrultusunda” ifadesinin ne anlama geldiği de belirsizdir. Öngörülebilirliğin ve dolayısıyla yasallığın olmaması, Türkiye makamlarına yasayı eleştirel veya bağımsız sivil toplum gruplarına karşı keyfi olarak kullanma konusunda büyük bir hareket alanı tanıyacaktır.
“Maddenin lafzının muğlak bir şekilde kaleme alınmış olması, Türkiye’de yabancı fonlardan yasal olarak kaynak kullanan ve şeffaf raporlama ve muhasebe yükümlülüklerine tabi olan yerel sivil toplum ya da medya kuruluşlarının yeni kanuna göre sorumlu tutulma ihtimalini de beraberinde getirmektedir. Bu gruplar “yabancı bir devlet veya kuruluşun stratejik çıkarları doğrultusunda” faaliyet göstermekle suçlanabilirler.
Uluslararası hukukun ihlali
“İnsan haklarının korunması, geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması, Türkiye’nin üstlendiği ve dolayısıyla zorunlu olarak devletin yararına olan önemli hukuki yükümlülüklerdir. Ancak, İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Uluslararası Hukukçular Komisyonu’na göre, Türkiye’nin insan haklarını ilerletmeye yönelik faaliyetleri “devlet çıkarlarına düşmanlık” bahanesiyle suç haline getirme konusunda kabarık bir dosyası bulunuyor.
“İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Uluslararası Hukukçular Komisyonu’na göre, eğer uluslararası insan hakları örgütlerinin “stratejik çıkarı” Türkiye de dahil olmak üzere tüm ülkelerde insan haklarını korumak ise, öngörülen yeni düzenleme, Türkiye hükümetinin insan haklarını ihlal eden eylemlerini eleştiren profesyonel bir insan hakları savunucusunun sırf görevini yaptığı için cezai kovuşturmaya uğrama riskini doğuracaktır. Bu, hem uluslararası hukukun ihlali anlamına gelir hem de sürdürülmesi tümüyle olanaksız bir durumdur.”
Kaynak: Bianet