Size de olur mu? Hani bir şeye bakarken, okurken, hatta konuşurken bile… o görüntü, sözcük, rüzgar, her neyse alıp gider mi sizi? Sanki hep bana olurmuş gibi geliyor; sanki benim özelliğimmiş gibi… Ama düşünüyorum da 70 şu kadar milyon insanın yaşadığı Türkiye’de, 8 milyara dayanan insan sayısıyla Dünya üzerinde vardır muhakkak böyle olanlar.
Onur Caymaz, bunu yapıyor öyküsünde, o anı anlatırken, betimlerken, okurun daha iyi algılayabilmesi için… Bence çok da başarılı… Art arda sıraladığı betimlemelerin yarısından fazlası canlandıydı gözümde, okurken. Sonra, yazarın betimlemeleriyle karşılaştırabilme heyecanını yaşadım. Ne güzel değil mi? Tam da “zamanı yuttu kelimeler” (s 20): “Kahve ahalisi sessizce meddahı dinlerken kimi evde sımsıcak bekleyen karısını, kimisi geçen yıl bu zamanlar askere giden oğlunu düşünüyordu, düşünmek dinlemekten (burada okumaktan da) hızlıdır. (s 107)
İnsanların insanlara anlatabileceği tek şey: Hikâye
Anlatmak için biriktirdiğimizi söylüyor Onur Caymaz: “Herkes anlatabileceği hikâyeye bakar, acılara yani; çünkü acılardan başka anlatılabilecek kalıcı hiçbir şey yoktur.” Tabii, beklediğiniz gibi aşkın da birinin sonsuz iyiliğini istemek olduğunu söylüyor tam da o noktada. Zamanla biriktirenle biriktirilenin birbirine karışacağını da aktarıyor ve bunu da aşkla bağlıyor.
Anlatılan sizin de hikâyenizdir biraz da… Aslında alttan alta kendinizi bulmuşsunuzdur o anlatıda, ama ne kondurmaya gücünüz yeter ne de gönlünüz el verir. Yine de bilirsiniz, itiraf edemeseniz de, sizsinizdir o anlatılan.
Bir yaz gecesi…
Deniz en çok yakışansa yaz gecesine (size kalmış yakamozla süslemek), tuz ve yosun kokusuna yıldızların kokusunu ekliyor yazar. Sahi, hepsi birbirine yakışıyor, yaraşıyor. Bilmediği şeylerden korkan insanlar ülkesi tanımı (veya betimlemesi) kocaman bir soru işareti oluşturuyor kafamda. Çünkü biliyorum ki tüm kitap boyunca -hep yaşadığımız o zaten- da anlatılıyor; bildiklerimizden korkuyoruz. “Herkes Yalnız”ı okursanız kimin kimden ve neden korktuğunu bileceksiniz, ben anlatmayayım… Ben, sadece sizi okumaya çağırıyorum (umarım başarırım). Caymaz da destekliyor beni: “İnsan yalnız olduğu için korkak değil, korktuğu için yalnızdı.” (s 139)
Okumak gerek; itiraz istemez!
“En büyük hırsız zaman”sa (s 54) eğer, siz bu hırsıza değerli bir şeyler kaptırmak yerine ondan çalmaya başlayacaksınız “Herkes Yalnız”dan sonra. Durmuş/durulmuş/yerine alışmış hemen her anlatılan. Yazar alıştırmış… Belli ki ince ince, sessizce düşünmüş üzerinde. Belli ki yazmış, silmiş, yazmış, yırtmış. En güzelini, en doğrusunu, en kalitelisini bulmuş ve okumamız için bize sunmuş.
Herkes Yalnız, Onur Caymaz, öykü, Kırmızı Kedi Yayınevi, Mayıs 2015, 163 s.