20 No’lu iş kolunun en büyük sendikası Hizmet İş’tir.
275 bin 317 üyesi var.
Hizmet İş, uzun zaman hiçbir ücret, sosyal hak ve demokrasi mücadelesine katılmadı. Sermaye, emeğin haklarını çalarken kılını bile kıpırdatmadığı gibi yardımcı olacak işlerin altına imza attı.
Hükümet ile kol kola Toplu İş Sözleşmelerini çatır çatır imzaladı. İşçilerin çıkarını değil, işverenin çıkarını kolladı. Üyelerinin hak, hukuk, emeğini ve rızkını savunmadı.
Hem siyasi ortam değişiyor, hem de 2018’deki KHK kazığı bu sendikaya üye olan işçilerin toplu davranışlarında bazı değişimler yarattı ve bu davranışlar artarak devam edecek gibi görünüyor.
Sendikaya üye işçilerin 2021 sonbaharında ayyuka çıkan döviz krizi ve yüksek enflasyon altında ezildiği, yaşam koşullarının kötüleştiği duruma çeşitli biçimlerde tepki verdiğini görüyoruz. Bu tepkileri kabaca şöyle sınıflandırabiliriz.
1- Başta Hak İş, Konfederasyon Başkanı Mahmut Arslan’a ve Hizmet İş’e işçilerin haklarını savunmadığı için çok yoğun eleştiri geliyor.
2- Yapılan Toplu İş Sözleşmelerinin işçiye danışılmaması, işçinin çıkarlarının kollanmaması, işverenin dediğinin yapılması gibi süreçlere yoğun tepki var. Nerdeyse Hizmet İş’in yaptığı tüm sözleşmelere itiraz baş gösterdi işçi ağlarında. Bu tepki sokağa akmıyordu önce.
3- 2023 yılında asgari ücrete 2 defa zam yapılması belediye şirket işçilerinin ücretsel olarak ne kadar gerilemiş olduğunu gösterdi. TABİB‘in 2021 sonbaharında başlattığı EK Protokol Elzemdir kampanyası bu tarihlerde işçi içinde pratik düzeyde anlam buldu.
İstanbul’da AK Parti’nin yönettiği 23 ilçe belediyesi işçileri Beyoğlu’nda bulunan işveren sendikası MİKSEN önünde açız, geçinemiyoruz gibi son derece önemli bir eylemin altına imza attı. Sokak fobisinin yıkıldığı, bu ana kadar işçileri frenleyen sendikacıların hesabının çalışmadığını göstermesi anlamında önemli bir eylemiydi.
Bu eylem İstanbul ve Ankara’da ilçe belediyelerinde Temmuz – Ağustos aylarında fiili iş bırakmaları tetikledi.
Esenler, Mamak, Keçiören, Altındağ belediyelerinde işçiler kendi güçleri ile, sendikadan destek görmeden fiili grev yaptılar. Bu dalga Ek Protokol ile ücretlerde kısmen iyileştirme yapılmasına, işçilerin bir parça nefes almasına neden oldu.
4- Hizmet İş üyesi işçilerin gösterdiği bir başka yaygın eleştiri – protesto biçimi ise sendikadan istifa etmek oluyor. Trabzon’da sendika Ek Protokol mücadelesine yeterince ihtimam göstermediği için işçiler birleşip sendikadan istifa kampanyası başlattı. Kısa bir süre içinde istifa sayısı 2000 işçiye ulaştı, siyaset duruma el koymak zorunda kaldı. Ücretlerde küçük bir iyileştirme yapıldı. İstifa dalgası Trabzon ilçelerine sıçradı, oradan da yakın illere aktı. Yine benzer zamanlarda Kayseri, Maraş vb illerde de sendikadan istifa süreci yaşandı.
5- 31 Mart 2024 seçimlerinde bu Hizmet İş üyesi işçiler, eleştiri ve öfkelerini seçimde gösterdi. Ya sandığa gitmedi ya da 696 sayılı KHK’nin çıktığı zaman ortak olan siyasi partilerden kısmen de olsa desteğini çekti, bir kısmı muhalefete yöneldi.
Bu eylem biçimlerine şimdi de GREV deneyimi eklenecek gibi görünüyor. Hizmet İş, Pendik, Zeytinburnu, Ümraniye, Beykoz, Çekmeköy, Üsküdar gibi ilçelerde grev kararı aldı. Bu karar 3656 Sendikalar ve TİS kanununa göre alınmak zorunda. Fakat Hizmet İş Genel Merkezi, işvereni rahatsız etmemek adına grev oylaması sürecine sarılıyor. İşçileri işverenin önüne atıyor. Grev oylamasına işveren tarafı sahaya inip işçileri manipüle ediyor, tehdit ve şantaj yoluyla işçileri etkisiz kılmaya çalışıyor. Grev oylaması hayır kutbuna atılmış destektir. Sendika grev oylaması kararı alarak işverenin yüksek hakem tehdidini işçinin korkularıyla birleştiriyor.
Yapılması gereken kararlı bir şekilde, işçilerin arzularına, taleplerine sahip çıkıp GREV UYGULAMA kararı almak ve grev örgütlemektir.
2024 Toplu İş Sözleşmelerinde işveren açlık sınırını aşacak bir ücret önermiyor. Bu durum sefaleti daha da arttıracak, 2025 yılında hükümetin orta vadeli programıyla uyguladığı politikaların daha yakıcı bir şekilde işçilerin canını yaktığı bir konjonktürde grev ile hakları yükseltme gibi elverişli bir zemin var ve bu zeminden yararlanmak işçilerin dirayetli mücadelesine bağlı.
Başarılı bir grev süreci, işçilerin toparlanması, diğer iş kollarında yaşanacak mücadelelerin önünü açacak, sermayenin programına karşı işçi sınıfının alternatif oluşturma şansı arttıracaktır. Kolektif, genel mücadele bir kertik daha zemin kazanacaktır. Yıllardır işçi mücadelesinin dışında tutulmuş yüz binlerce işçi kendi sınıfsal çıkarları için diğer işçi kardeşleri ile ortaklık kuracaktır.
Bu önemli potansiyelin farkına varmış süreç yürütücülerinin uyanık olma zamanıdır. Grev sürecinin dillendirilmesi noktasına bile kolay gelinmedi, sınıfın üzerindeki ölü toprağını atmak için büyük çabalar gerekti. İnatla, sabırla, büyük emeklerle adım adım bu düzeye gelindi. Neyin üzerinde oturduğumuzun farkındayız, işçiler de farkında.
Yoğun bir öfke, tedirginlik ve korku birbiri içinde ilerliyor. Grevi zorlayan işçiler siyaset ve sendika ortaklığının ne kadar acımasız işler çevirdiğini biliyor. TİS’lerin nasıl rezilce imzalandığını, öncü işçilerin nasıl tasfiye edildiğini biliyor.
Fakat bir şeyi daha biliyor, fiili direnişin ateşi hala hafızalarda tazeliğini koruyor. Birlik olunduğunda başarı kazanılabileceğini, mücadelenin toplumsallaştığı ölçüde sonuç getireceğini de biliyor. Ayrıca TİS’de grev sürecinin yasal dayanağı olumlu bir avantaj sağlıyor. Fiili mücadele daha daha zor ve riskli bir pratik. Grev, anayasal hakkımızdır.
Hizmet İş sendikası üyeleri sendikal bürokrasiyi ve siyaseti aşarak grev yapabilecek mi? Bunun kolay bir süreç olacağını düşünmüyoruz. İşçilerin deneyim, örgütlülük ve tuzaklara karşı uyanık olma kabiliyetinin fazlaca gelişmiş olmadığına güvenenler işi oldubittiye getirmek istese de yarının mücadelelerine kapı aralayacak olduklarını unutmasınlar.
Bir başka argümanı tartışmaya açmak istiyoruz. AK Parti, belediyeleri kaybettiği için Hizmet İş grev kararı alıyor. Bu argümanın sınıf mücadelesi, sefalet politikaları, sınıfın kolektif eylem üretebilme ve kısa zamanda siyasi deneyim kazanabileceği idrakinden bihaber bir yorum. Zaten yukarıda saydığımız gerekçeler ve tutum almalar bu argümanı çürütüyor. İşçiler yoksulluğun dibini yaşıyor ve verili koşullarda kendi sefaletine örgütlülüğü ölçüsünde tepki veriyor. Bize düşen görev bu tepkiyi ileri taşıyarak, işçilerin gündelik sorunlarına sahip çıkmak, sınıf zemininde önümüzdeki dönemlerde yaşanacak sert kapışmaya hazırlanmaktır.
Hak İş, Hizmet İş söz konusu olduğunda, kimlikler siyasetinin her alana nüfuz ettiği, ezber cümleleri, küçümser sözler, beylik lafları dolaşıma sokarak ortaya bir sınıf siyaseti koymuş olmayacağız. Üretim sürecinde yer alan yüz binlerce işçinin sefaletin dibine itildiği bir tarihsel anda gözlerimizi kapatarak bu alanda yaşanan gelişmelere uzak duramayız.
Hizmet İş sendikasına üye işçi kardeşlerimizin atacağı her ileri hamle sınıfımızın, sermaye güçleri karşısında direnme kapasitesini arttıracaktır. Geniş emekçi kitlelerinin mücadele sahasına inmesinin önünü açacaktır.
Geniş emekçi kitlelerinin kendi hakları için mücadeleye atılmasının yolu, daha geniş mekanizmalar, ortaklıklar, işçilerin kendilerini rahatça ifade edeceği düzeyler yaratmak, sınıf zemininde kolektifler kurmak her zamankinden daha gerekli ve daha acil.
Bu yol açılmıştır, sınıfın öncülerine düşen görev birikimleri bir araya getirmek ve yol haritası oluşturmaktır.
Taşeron Belediye İşçileri Birliği (TABİB)