Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Türkiye ve Suriye ilişkilerinin normalleşmesi sürecinin yeniden başlatılacağına ilişkin öngörüsünü açıkladı.
BM 79. Genel Kurulu Yüksek Düzeyi Görüşmeleri kapsamında New York’ta bulunan Lavrov görüşmeler sonrasında düzenlediği basın toplantısında Rûdaw muhabiri Sinan Tunçdemir’in sorularını yanıtlarken “Kısa bir süre önce Türk mevkidaşı ve Suriye’nin yeni Dışişleri Bakanı’yla konuştu[ğunu]” ve “Her iki tarafın da sürecin yeniden başlatılacağını düşündüğü bazı fikirleri [olduğunu]” söyledi.
Lavrov “Terörizm risklerinin azaltılması ve sınır güvenliğinin sağlanmasıyla ilgili konuların yanı sıra Kürt sorununa öncelik verilecek” dedi ve Rojava’da Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi (AANES) altında kendilerini yönetmekte olan Kürtlerin “Suriye devletinin bir parçası olarak yaşamaktan başka yolları olmadığını anlam[aları gerektiğini]” vurguladı.
Lavrov’un basın toplantısı
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Birleşmiş Milletler (BM) binasında düzenlediği basın toplantısında, kısa bir girişten sonra basın kuruluşların temsilcilerinin gündemdeki uluslararası gelişmelere ilişkin sorularını yanıtladı.
Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın resmi internet sayfasında yayınladığı basın toplantısındaki bir soru ve yanıtı Türkiye-Suriye arasındaki “normalleşme” süreci ve bunun Suriye Kürtleri’ni nasıl etkileyeceğiyle ilgiliydi.
Rûdaw’ın, muhabiri Sinan Tunçdemir’in sorduğunu belirttiği “Rusya’nın Türkiye ve Suriye’yi ilişkilerini normalleştirmeye çağırdığını biliyoruz. Ve eğer bu gerçekleşirse, Suriye Kürtlerini nasıl etkileyecek?” sorusuna Lavrov’un yanıtı şöyle oldu:
Süreç canlanabilir
Suriye-Türkiye normalleşmesi konusunda toplantılar yaptık. Geçtiğimiz yıl, savunma ve dışişleri bakanları Rusya-İran-Türkiye-Suriye formatında, Astana Troykası Suriye ihtilafının çözümü ve ayrıca Suriye Arap Cumhuriyeti’nin kendisi konusunda bir araya geldiler.
Toplantılar olumlu [geçti.] Geçen gün bunu burada bulunan Türk meslektaşım ve Suriye’nin yeni Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Bassam Sabbagh ile de konuştum. Her iki tarafta da gezinmekte olan [bazı] fikirler var ve bunların bu süreci canlandırabileceğini düşünüyorum.
Kürt sorununa da öncelik
Ve evet, haklısınız, bu müzakerelerde terörizm risklerini azaltma ve sınır güvenliğini sağlama konularının yanı sıra Kürt sorununa da öncelik verilecek.
Aslında emsaller vardı. 1998’de Adana Anlaşması olarak bilinen bir anlaşma imzalandı. Elbette, bugün doğrudan uygulanabilir olmayabilir, ancak, [bunun altında] yatan anlayış, Suriye ve Türkiye arasında sınır güvenliğini sağlama ve terörist grupları bastırmada iş birliği konusunda hala oldukça uygulanabilir (elbette ayarlanması gerekebilir).
ABD sorunu
Ancak ABD’nin faaliyetleri önemli bir sorun, çünkü [o] ülke yine o bölgede her şeyin kendi istediği gibi olmasını istiyor. Fırat’ın sol yakasında bir yarı devlet kurdukları Suriye Arap Cumhuriyeti’nde yasadışı bir varlık sürdürüyor ve hem Türkiye’nin hem de Suriye’nin çıkarlarını görmezden geliyorlar. Suriye petrolünü çıkarıyorlar, Suriye tahılını biçiyorlar, satıyorlar ve parayı himayeleri altıdakileri desteklemek için kullanıyorlar.
“Kürt örgütlerinin Suriye devletinin
bir parçası olarak devam etme
dışında seçeneği yok”
Kürt örgütlerinin kendilerini terörizmden kategorik olarak uzaklaştırmaları ve sonunda Suriye devletinin bir parçası olarak devam etmekten başka seçenekleri olmadığını anlamaları gerektiğinden eminim. Onlara arabuluculuk hizmetleri sunmaya hazır olduğumuz belirli bir noktada liderleriyle görüştük. Yaklaşımımızı biliyorlar. Başkan Donald Trump Suriye’den çekileceklerini duyurduğunda yardım için bize yöneldiler. Kürt temsilcileri bize ulaştı. Birkaç gün sonra Amerikalılar fikirlerini değiştirdiklerini ve sonuçta ayrılmayacaklarını söylediler. Ve Kürtler ilgilerini kaybettiler. Bu, Kürt halkının geleceğine dair uzun vadeli bir vizyonu yansıtmayan fırsatçı bir yaklaşımdır. Şam ile müzakere etmeleri gerekiyor. Anladığım kadarıyla Türk komşularımız bu konuda yardım etmeye hazır.