Geçtiğimiz günlerde Kara Harp Okulundan mezun olan teğmenlerin resmi törenin hemen ardından kılıçlarını çekerek 2016 yılında revize edilen orijinal yemini kılıç şakırtıları arasında söylemeleri, üstüne üstlük ‘’Mustafa Kemal’in Askerleriyiz’’ diye bağırmaları, öyle geçiştirilecek bir hadise olarak görülemez.
AKP cenahından şu ana kadar Sanayi ve Teknoloji bakanlığı da yapan Bursa milletvekili Mustafa Varank dışında bir tepki gelmedi. Milli Savunma Bakanlığının soruşturma başlatıldığına dair bir spekülasyon ise bakanlık tarafından yalanlandı.
Önümüzdeki günlerde ne tür gelişmeler yaşanacak bunu kestirmek elbette güç. Ne var ki, 22 yıllık iktidarında ordunun yeniden dizayn edilmesi için büyük uğraş veren AKP, 15 Temmuz darbe kalkışması sonrasında kapsamlı tasfiyelerle bunu sağlamış görünüyordu. 28 Şubat muhtırasını veren generallerin epey bir süre içerde tutulmaları da buna işaret ediyordu.
15 Temmuz darbe kalkışması sonrası Kanun Hükmünde Kararnamelerle Milli Savunma Üniversitesi haline getirilen Harp okullarının mezuniyet törenlerinde söyledikleri yemin de 2016 yılında değiştirilmişti. Onun yerine askerlik temel eğitimini tamamlayan hemen herkesin ettiği yemin esas alınmıştı.
Bu sene birkaç ilk birden yaşandı. Deniz, Hava ve Kara harp okulundan birincilikle mezun olan 3 genç teğmenin hepsi kadındı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın katıldığı Ankara’daki Kara Harp okulu töreninde okulu birincilikle bitiren Ebru Eroğlu, önce 2016’da revize edilen yemini okudu ve bütün yeni mezun teğmenler bu yemini tekrarladı. Sonra Erdoğan cami açılışı için başka bir bölüme geçerken yeni mezun Teğmenler sahada kılıçlarını çekerek bir çember oluşturdular ve yine okul birincisi Eroğlu öncülüğünde 2016 öncesi geçerli olan yemini tekrarladılar. Bunu yaparken de hep bir ağızdan ‘’Mustafa Kemal’in Askerleriyiz’’ diye bağırdılar. 2016’da kaldırılan subay yemininde, Laik Demokratik Cumhuriyet’e vurgu yapılırken, kılıçlarımız keskin ve hazırdır, buna karşı gelenler karşılarında bizi bulacaklar gibi ifadeler bulunuyordu.
Rejimin önemli ortağı MHP’den karşı bir tepki gelmediği gibi genç teğmenlerin yaptıklarını savunan bir açıklama geldi. Aynı açıklamada Erdoğan’ın bütün ordunun başkomutanı olduğunu belirten vurgu da vardı. Kimileri bunu ne şiş yansın ne kebap diye anladı. 4 gün bekledikten sonra Devlet Bahçeli yazılı bir açıklamayla konunun araştırılmasını istedi. Niye 4 gün bekledi, bu arada ne oldu tabii ki bilmiyoruz.
Özgür Özel de teğmenleri savundu. Önceki dönem CHP İstanbul il başkanlığı yapan Canan Kaftancıoğlu ise olan biteni militarizm diye niteledi. Kuşkusuz bu olayı iç disiplin açısından tartışacaklar olacaktır ama Erdoğan’ın bulunduğu bir tören sonrası mezun olan 960 civarındaki teğmenin yarısına yakınının katıldığı bu eylem rejimin yerel seçimlerdeki başarısızlığı ve yediği çelme sonrası hegemonyasındaki zaafa mı işaret ediyor, emin değilim? Parlamento seçimlerine daha dört yıl var ve devlet bütün kurum ve kuruluşlarıyla mevcut rejimin denetiminde. AKP, MHP ve Ergenekon arasındaki gelgitli bu iktidar bloğu, yarattığı imkanlar ve devasa rant açısından vazgeçilecek gibi değil. Derin bir yoksulluk, ekonomik krizden çıkılamaması, asgari ücretin ve emekli aylıklarının yoksulluk sınırı altında kalması, bölgedeki siyasi gelişmelerde istikrar kaybı ve eski pozisyonların bir bir terk edilmesi rejimi gittikçe sıkıştırıyor. Bu durum genel bir memnuniyetsizlik yarattığı gibi başta işçilerin, köylülerin ve çalışanların öfkesini de giderek büyütüyor.
Ne var ki bu durum, rejimi zorlayan ciddi bir sokak ve sınıf hareketi yaratmış değil. Üstelik devlette bir yarılmadan da söz edemeyiz. Dolayısıyla rejimin 15 Temmuz deneyimini arkalayarak seçerek aldığı bu öğrencilerin 4 yıl içinde ‘’başkalaşmaları’’ mümkün müdür gerçekten anlaması zor ve gerisi spekülasyon! Ama 15 Temmuz’u hatırlarsak; rantın paylaşımında ve devlet katındaki önemli pozisyonları elde etme noktasında bir itiş kakış sürmekte idi ve sonucunu gördük. Şimdi de iktidar bloğu içinde MHP üzerinden ortaya atılan kimi spekülatif çatışma ve tartışmaların olduğunu duyuyoruz. Bu kimi zaman Bahçeli’nin dinlediği müzik ya da çalışma odasındaki kabullerden bir görüntü ile aktüel hale geliyor. O yüzden MHP’nin resmî sitesinde teğmenlerin desteklenmesi ama diğer yandan Erdoğan’a övgü içeren açıklama ihtiyatla karşılanmalıdır. Kimileri bu teğmenlerin gözlerinden öpüyor ve rejimi devirecek bir esintinin başlangıcı olarak görüyor. Yarın bu yemin töreninin “tanrının bir lütfu” gibi değerlendirilmeyeceğini kim söyleyebilir? Rejimin yumuşak karnı yoksulluğa çare bulamamasında, ekonomik krizi IMF programından beter işçi sınıfının ve yoksulların sırtına yıkmasında. Yani rejim bıçak sırtında değil belki ama zor durumda. Onu değiştirecek güç, demokrasi güçlerinin geniş bir cephede saf tutmasıyla ve muhtemel bir erken seçimle pekala mümkün. Dolayısıyla militer ve darbeci çağrışımların demokrasi düşüncesiyle hiçbir alakası olamaz.
Elbette geçmişte yaşananlar hepimizin zihnini tutuyor. Tarihte benzer süreçler ve tutumlar akla geliyor. Bazen bu benzerlikler benzer sonuçlar doğurunca “Tarih tekerrür mü ediyor?” sorusunu da sormak hiç de abes olmuyor. Kara Harp Okulu öğrencilerinin yemin töreninde, önce Erdoğan’la birlikte töreni tamamlayıp sonra da Erdoğan’a mesaj olarak anlaşılacak bir başka tören gerçekleştirmeleri tarihte pek rastladığımız bir durum değil. Kuşkusuz koşullar ve tarihsel süreç bambaşka ama benimde aklıma 2. Meşrutiyet’in ilanı sürecinde İstanbul’daki Hassa ordusunda göreve başlayan genç subayların yemin törenleri geldi. Esas görevleri Padişahı ve saltanatı korumak olan, özel olarak seçilmiş bu askerler, Makedonya’da meşrutiyet ve anayasa talebiyle başlayan isyan sonrası yemin törenlerinde Padişaha enteresan bir ‘’sadakat’’ göstermişlerdi.
Hızla genişleyen isyan, geniş kitlelerin sokağa yansıyan coşkulu gösterileri, Abdülhamid’i her şey kendi kontrolündeymiş gibi meşrutiyet ilan etmeye zorluyordu. Abdülhamid engelleyemediği bir süreç karşısında artık parlamenter sisteme geçilebilecek bir olgunluğa ulaşıldığını etrafına anlatıyordu. Ortada bir denge durumu olduğu kesindi. Selanik’ten yola çıkan İttihat ve Terakki Cemiyeti heyeti İstanbul’a ulaşmış, Abdülhamid tarafından kabul edileceği gün, Hassa Ordusu’na bağlı birliklerde askeri öğrenciler ve subaylar da Padişaha sadakat yemini ediyorlardı. Yeminde padişah hem övülüyor hem de tehdit ediliyordu. Yemin şöyleydi:
“Sevgili padişahımızın tebaasına bahşettiği yüce Kanun-i Esasi ilkelerine, sözcüğü sözcüğüne, yaşadığım sürece boyun eğip itaat edeceğime; ve eğer bazı hainlerin son 30 yılda yaptığı gibi, bunun yürürlükten kaldırılması türünden bir olay gerçekleşirse, vatanın özgürlüğünün savunulması için kanımın son damlasına kadar Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti’ni destekleyeceğime; ve her kim Cemiyet’e karşı bir komploya girerse onu kendi ellerimle öldüreceğime, bize bu iyiliği yapan Sevgili Padişahımıza, dinime, milletime ve vatana tam sadakatle itaatle hizmet edeceğime şerefim ve namusun üzerine elimi yüce Kur’an’a basarak Allah adına yemin ederim.“
Kara Harp Okulu öğrencilerinin yemin töreninde genç teğmenlerin bu çıkışının önümüzdeki günlerde nasıl gelişip şekilleneceğini hep birlikte göreceğiz. Daha önce de Tuzla Piyade Okulu’nda Atatürk’ün ölüm yıldönümü olan 10 Kasım’da Atatürk fotoğrafını yakalarına takmayan teğmenler olayını ve yatakhane kapılarına asılan Atatürk fotoğrafları üzerine çıkan gerilimi hatırlarsak, bu kez konu daha da büyüyecek gibi görünüyor.
Kaynak: Kadir Akın, Saklı Tarihin İzinde, Dipnot yayınları, 2021, Ankara
M. Naim Turfan, Jön Türklerin Yükselişi çeviren Mehmet Moralı, Alkım, 2003, İstanbul