Bugünkü konumuz belli. Dün itibariyle yaşamını yitiren Süleyman Demirel. Yazımızın başlığını onun için yapılan bir şarkıdan aldık. Şarkının adı, ‘‘Kır atına bin gel Süleyman.’’ Biz değiştirdik, Gel kelimesini Git yaptık. Aslında şarkı, türkü sözlerini değiştirmekte ellerine su dökemeyiz. 1977’de Adalet Partisi’nin seçim şarkısı olarak , ‘‘Zühtü’’ türküsünü kullanmışlardı. Türkü şöyle değişmişti, Komüniste kanma Zühtü / Ar namus gider Zühtü / Din iman kalmaz Zühtü’’
Süleyman Demirel zeki adamdır, kıvrak zekalıdır, hazır cevaptır, hızlı ve çok okur, verdiğin iş elinde kalmaz. Lakin zekasını ve pratikliğini halkı için kullanmaz. Dünden beri, ‘‘siyasetin duayeni’’ olarak anılan Demirel’in siyasetteki duayenliğini ve işlevini, Yaşar Kemal Türkiye İşçi Partisi için yaptığı seçim konuşmasında şöyle anlatmıştı, ‘‘Sen Kır atı iyi bilirsin. Sana hainlik etmez dersin. Ama yazık ki bu kır at senin bildiğin kır at değildir. Bu kıratın dizgini Amerika Morrison şirketinin Türkiye bekçisi Süleyman Demirel’in elindedir. dedir. Kır atın binicisi de Amerika’dır, Süleyman Demirel bu kır atın sadece bir seyisidir.’’
Demirel, Türkiye Sosyalist Hareketi açısından en verimli yıllar olan 1965-1971 arasında başbakanlık yapmıştır. Bizim tanık olduğumuz, içinde olduğumuz Gezi Direnişi için Erdoğan ne idiyse, 1968 kuşağı için Demirel odur. Bugün atılan ‘‘Hırsız katil Erdoğan’’ sloganı, 40 yıl önce ‘‘Kahrolsun Demirel’’ diye atılıyordu. Gezi Direnişi esnasında polisler Ali İsmail’i, Ethem’i, Abdocan’ı, Ahmet Atakan’ı sokak ortasında vururken, başbakan, polislerine ‘‘Emri ben verdim’’ diye sahip çıkıyordu. Demirel ise, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamı için iki elini birden kaldırıyordu. Kumaşları aynıdır…
Süleyman Demirel, bütün büyük nehirlerin üzerine baraj yapıyordu. Adı, ‘Barajlar Kralı’’ olmuştu. Ona göre, nehirlerin üzerine yapılan barajlar birer ‘‘Altın kelepçe’’ idi. Erdoğan zamanında üzerine yapılacak baraj kalmayınca, O da derelere baraj yapmaya kalktı. Birisi barajlar kralıydı, diğeri HES’lerin kralı oldu. Erdoğan ‘‘Siyaseti Demirel’den öğrendi’’ Kumaşları aynıdır.
Demirel, çalışkandı! Moda tabirle, ‘‘Onlar konuşur, Demirel yapar’’dı. Demirel Boğaziçi Köprüsü’nü yaptırmıştı, Erdoğan Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü yaptırdı. İkisi de köprü ve yol yapımında, inşaatçılıkta, rantçılıkta ‘‘usta’’dır. Kumaşları aynıdır.
Demirel, 24 Ocak kararlarıyla ekonomiyi tamamen IMF ve sermayeye teslim etmiştir. iş cinayetlerinin, taşeronlaştırmanın, güvencesizleştirmenin, esnek çalışmanın, sömürü düzeninin perçinlenmesinin temellerini atmıştır. Çırağı Erdoğan 24 Ocak kararlarını ustalıkla devam ettirmiştir. Kumaşları aynıdır.
Kürt halkı Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve ardından Devrimci Doğu Kültür Ocakları’nda (DDKO) örgütlenmeye başlarken, Süleyman Demirel, Kürt köylerine komando harekatları düzenliyordu. O zamanki yandaş medyası Yeni İstanbul’da, ‘‘Komando harekâtı yerinde bir operasyondur. Doğu’da Kültür emperyalizmi uygulanmalıdır’’ diye yazıyordu.
Devletlidir, Devlet adamıdır. Ama yeri geldiğinde seviyede diplerde gezmekten çekinmez. “Genelevleri kapatalım da millet bizi mi sevsin?” sözü onundur. Seviyesizlikte de Erdoğan’ı aratmaz.
Hasılı, siyasi tarihimize geçen gafları, unutulmaz cümleleri bir yana, düpedüz Zübüktür. Halkın babası değildir belki ama, Erdoğan’ın siyaseten babasıdır. Devlette devamlılık esas ise; rantın, hırsızlığın, sömürünün, zulmün, asimilasyonun bir numaralı devamcısıdır.
Vaktiyle, ‘‘Said Nursi büyük âlimdir, Büyük âlim değildir diyenin alnını karışlarım’’ demişti. ‘‘Binanaleyh’’ biz de kendisini Said-I Nursi’nin bir cümlesiyle uğurlayalım: ‘‘Zalimler için yaşasın cehennem’’