VOLKAN YARAŞIR – Diğer Yazıları …
Metal işçilerin direnişi, taban örgütlenmeleri üzerinden şekillendi. Sendikal bürokrasinin ve neo-korporatist yapının kıskacında olan, finans kapitalin en kompleks saldırılarına maruz kalan metal işçileri taban örgütlenmeleri aracılığıyla ayağa kalktı.
Metal işçileri, sınıfın tarihsel silahı olan taban örgütlenmeleri ve fiili grevlerle işbirlikçi sendika, devlet ve işveren kuşatmasını ya da “şeytan üçgenini” parçaladı.
İşçiler, sınıfsal refleksleriyle hareket edip, komiteler şeklinde örgütlendi. Sınıfın ruhunu kadavraya dönüştüren, kimliğini deforme eden, karakterini aşındıran, birlik duygusunu parçalayan, onu bir nesneler yığınına çeviren kapitalist çalışma koşullarına ve işbirlikçi sendikal yapıya karşı işyeri komiteleri/taban örgütlenmeleriyle bir barikat oluşturdu.
Taban örgütlenmeleri sınıfsal öfkenin şekillenmesini, yoğunlaşmasını ve infilak etmesini sağladı.
Bir özyönetim organı olan taban örgütlenmeleri, kolektif öfkeyi örgütledi ve kolektif öfkeyi harekete geçirdi.
İşyeri komiteleri dışında, direniş içinde bir üst organ da kuruldu. İşyerleri arasında koordinasyonu sağlayan kurul oluşturuldu.
Direnişin fiili greve dönüşmesi, kente yayılması ve havzada etki yaratmasında taban örgütlenmeleri stratejik bir işlev gördü.
TABAN HAREKETİ VE TABAN ÖRGÜTLENMELERİ
Metal direnişi sınıf mücadelesinde taban örgütlenmelerinin yakıcı önemini ortaya koydu.
2008 sonrası lokal eylemlerin hemen hemen tamamı farklı taban örgütlenmeleri aracılığıyla örgütlendi.
Ağırlıkla kendiliğindenci bir tarzda kurulan taban örgütlenmeleri, direnişleri yürüten ve yönlendiren bir güç olarak şekillendi.Taban örgütlenmeleri, somut ihtiyaçlara göre biçimlendi/ kuruldu ve direnişlerin seyrine göre sönümlendi. Yine aynı süreç, doğal işçi önderlerini yarattı. Hemen hemen her direnişte, yeni doğal işçi önderleri doğdu.
Metal direnişi, sınıfın özellikle 2008 sonrası bu birikimlerinden ve aynı süreçte kendi deneyimlerinden yararlandı ve öğrendi.
Sorunların aynılığı, çözüm yollarının ortaklığı ve işbirlikçi sendikal yapı ve sermayenin işyerlerinde yarattığı cehennemi “çalışma rejimi”, sektör bazında havzanın bütününde ve stratejik işyerlerinde ortak bir ruh halinin doğmasına yol açtı. Her işyerinde sınıfsal öfke birikmeye başladı. Öfke ve arayış başta Bursa olmak üzere, havzada mayalandı. Enerji o kadar sıkıştı ki Renault’un başlattığı direniş ve fiili grev patlayan bir fünye işlevi gördü. Sınıfsal öfke senkronize bir şekilde patladı, kenti ve havzayı sarmaya başladı. Kocaeli, Sakarya, Ankara ve Eskişehir’de stratejik fabrikalar eylem dalgasından etkilendi. Sarsıldı ve fiili grevin parçası oldu.
Bu süreçte sınıf, otonomisinden güç alarak hareket etti. Sınıf mücadelesi ve mücadelenin zenginliği taban örgütlenmelerinin önünü açtı.
TABAN İNİSİYATİFİ VE KOLEKTİF BİLİNÇ
Metal direnişi ve fiili grev dalgası, (her öfke patlamasında olduğu gibi) kendiliğindenci bir sınıfsal öfke patlaması olsa da işyeri komiteleri, meclisleri ve fabrikalar arası üst kurul gibi son derece önemli özörgütlenmeler yarattı.
Sınıf, eylem ve direnişin içinde öğrendi. Özellikle taban örgütlenmelerinin oluşumu ve fiili faaliyetleri sınıfın yaratıcı gücünü gösterdi.
Somut ihtiyaçlara ve somut sorunlara müdahale etme, sınıfın kendi özgücünü fark etmesine yol açtı. Oluşan taban inisiyatifi, işçi iradesini yansıtan farklı komitelerin kurulmasını beraberinde getirdi.
İşçinin kolektif iradesinin ve kolektif bilincinin somut dışavurumu olan bu yapıların faaliyetleri, başlı başına öğretici oldu. Yani her zaman olduğu gibi sınıf yaparak öğrendi, öğrenerek yaptı.
En başta taban inisiyatifini açığa çıkaran işyeri komiteleri; bürokratik, işbirlikçi, korporatist sendikal anlayış, işleyiş ve politikaların çökmesini sağladı. İşçiler, işbirlikçi sendikanın çok yönlü kirliliğini fark etti ve sınıf içindeki bir truva atı işlevi gördüğünü hızla kavradı.
Direnişçi işçilerin büyük bir çoğunluğunun muhafazakar düşünceye sahip olması ve onun getirdiği atalet, işbirlikçi sendikanın alt kimliklere yönelik politikaları ve sermayenin bir personel müdürü gibi çalışması, işten atılma tehdidi metal işçisinin uzun suskunluğunun ve kabullenmişliğinin temel nedenleriydi. Her şey kontrol altında tutuluyor gibiydi. Uluslararası sermaye, MESS ve Türk-Metal rahattı. Ama fark edilmeyen yıllara yayılan, yavaş, sessiz ve derinden bir şekilde sınıfsal öfkenin birikmesiydi. Sınıflar mücadelesinin diyalektiği işliyordu. Bu durumu hem stratejik bir konumlanmanın gereği olarak, hem de kapitalist krizin dışavurumundan sonra görmek ve hissetmek gerekiyordu. Bu öfkenin bir gün yıkıcı bir şekilde patlayacağını tahmin etmek zor değildi.* Kısaca stratejik biçimde konumlanmak ve biriktirmek gerekiyordu. Bunu da ancak sınıf devrimcileri yapabilirdi. Böyle bir adımın atılması, devrimci komünistleri ilişkilenmekten öte öfkenin ve infilakın parçasına dönüştürürdü.
SINIFIN AKLI, YÜREĞİ VE YUMRUĞU: TABAN ÖRGÜTLENMELERİ
Taban örgütlenmeleri sınıfın aklı, ruhu ve kolektif gücü gibi hareket etti.
Direniş günlerinde bazı yetersizlikleri ve zaafiyetleri de oldu. Tofaş’ta eylemin sona erdirilmesinde olduğu gibi tıkanmalar ve inisiyatif kayıpları yaşandı.
Buna rağmen taban örgütlenmeleri son derece önemli işler yaptı.
En başta her stratejik işyerinde sınıfın kolektif iradesini yansıttı.
Polisle görüşmeler, komiteler ve işçi önderleri tarafından yürütüldü. Polisin her tehdidi, provokasyonu, eylemi kırma teşebbüsü komitelerin aracılığıyla boşa çıkarıldı. Polisin ve sendikanın yaydığı söylentiler, hızla etkisizleştirildi.
Komiteler, devletle fiilen müfettişler aracılığıyla görüştü. Bu durum komitelerin iradesinin devlet tarafından tanındığını gösterdi. Komiteler ve işçi temsilcileri, devlete talepleri ve eylemin seyri üzerine açık mesajlar verebildi.
Bunun yanında komiteler ve çeşitli temsil grupları işverenle görüşmeleri yürüten temel organ oldu. Bu durum fiilen işyerinde sarı sendikanın iflası anlamına geldi ve işçi iradesinin gücünü gösterdi.
Anti-bürokratik, anti-korporatist bir dinamikte gelişen taban örgütlenmeleri, doğrudan demokrasinin ve doğrudan eylemin temel organı olarak işlev gördü. Görmeye devam ediyor.
Komiteler, taban dinamiğinin gücünü gösterdi. Metal işçileri, taban hareketine dayanan yeni bir dalganın önünü açtı. Habercisi oldu. İkinci haftasına giren hareket, sınıf mücadelesinde yeni bir momenti işaretliyor.
TABAN SENDİKACILIĞI
Artık işbirlikçi sendika, işveren, devlet kuşatmasına işçilerin etkin, yaratıcı hatta yıkıcı bir cevabı var: Taban örgütlenmeleri…
Metal direnişi bu iskelet üzerinden biçimlendi. Metal işçileri, gerçek bir sendikal anlayışın yani sınıf sendikacılığının yolunu da gösterdi. Taban ya da Sınıf Sendikacılığının dayandığı zemini, yarattıkları pratiklerle ortaya koydu: Doğrudan eylem, doğrudan demokrasi, sınıfın bağımsız ve birleşik gücü…
Şimdi “Her işyerinde taban örgütlenmelerini yaratmak için ileri” dememiz gerekiyor.
Metal işçileri süreç nasıl şekillenirse şekillensin taban örgütlenmeleri silahını asla ellerinden bırakmamalı hatta daha da güçlendirmelidir.
Metal işçileri, bu silahın nelere kadir olduğunu pratik olarak yaşadı. Ve işçi sınıfının geneline mesaj verdi.
Taban örgütlenmeleri; işçi sınıfının kolektif aklı, kolektif bilincinin bir yansıması, kolektif yüreği ve kolektif yumruğudur.
* Bazı makaleler: Volkan Yaraşır, Lokal direnişlerden havza grevlerine, fiili grevlerden kent grevlerine ( 16 Nisan 2013), İşgal, direniş, grev ve sabotaj (23 Ocak 2009), Sınıfın yıkıcı silahı, Fabrika işgalleri (14 Agustos 2010), Sınıfsal öfke ve kin birikiyor. Enerji sıkışması (19 Kasım 2013), Sınıfsal öfke birikiyor (Haziran 2013), Sınıf hareketinin yeni dinamikleri (Aralık 2013), Taşeron Cumhuriyeti (13 Eylül 2013), Komünistler işçi direnişleriyle nasıl ilişkilenmeli (27 Mayıs 2015). Ve kriz ve sınıf dinamiklerini analiz eden kitap çalışmasına bakılabilir; Volkan Yaraşır, Yıkıcı Güç Kolektif Özne; Eksen Yayıncılık, 2011.
VOLKAN YARAŞIR – Diğer Yazıları