Son günlerde sosyal güvenlik ve emeklilik sisteminin yarattığı emekli sefaleti için günah keçileri arandığı görülüyor. Bu günah keçilerinden ilki EYT’liler oldu. EYT için yapılan ek harcama çarpıtılarak ve abartılarak kamuoyunda “EYT’nin maliyeti ve yükü büyük” algısı oluşturulmaya çalışıldı. Maliye Bakanı Şimşek “EYT’nin maliyeti 724 milyar” derken AKP Genel Başkanvekili Mustafa Elitaş daha da fantastik bir miktar söyledi. Elitaş EYT’nin beş yıllık maliyetinin 300 milyar dolar olduğunu iddia etti. Bu durumda EYT’lilere 2024’te yaklaşık 75 bin lira emekli aylığını ödeniyor olması lazım. Kamuoyuna yansıyan başka iddialarda da hatalı yaklaşımlara dayalı abartılı miktarlar yer aldı.
Bu akıl ve izandan yoksun abartılı iddiaların asıl sebebi emekli aylıklarında düşüş için günah keçisi aramaktır. Bu konuyu ileride ayrı ve kapsamlı bir yazıyla ele alacağım. Şimdi de belediyelerin SGK’ye olan borçları gündemde. Belediyelerin SGK’ye prim borçları tam da emekli aylıkları tartışılırken yapay olarak gündeme getirildi.
Belediye şirket değil
Bu operasyonla bir taşla iki kuş vurulmak isteniyor. Bir yandan belediyeleri mali olarak zayıflatmak ve faaliyetlerini sınırlamak öte yandan sosyal güvenlik ve emeklilik sisteminin sefaletinin sebebi olarak belediyelerin ödeyemediği primleri sebep göstermek.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı derhal resmi X hesabından bir açıklama yaptı. Bakanın yaptığı açıklamaya göre belediyelerin SGK borcu 96 milyar TL’ye ulaşmış. Bakan Beye göre en borçlu beş belediyenin borcu 19,1 milyarmış. 16 milyon nüfusu olan İBB’nin borcu 3,3 milyarmış!
SGK’nin 2024 yılı tahmini gelirleri 2023’e göre yüzde 50 artarsa (en az bu kadar artar) 3,3 trilyon TL olacak. Dolayısıyla söz konusu borcun 2024 yılı SGK gelirlerine oranı binde üç civarında olacak. Hadi yuvarlayalım. Yüzde yarım civarında olsun. İBB’nin SGK’ye iddia edilen borcunun SGK gelirlerine oranı binde bire ancak ulaşıyor.
Üzerinde kıyamet koparılan borcun SGK’nin toplam gelirleri açısından hayati bir önem taşımadığı ortada. Bu borçların SGK’nin gelir gider dengesi üzerinde olumsuz bir tablo yaratmadığı ve SGK’yi bir mali krize sokmadığı da ortada. Öyleyse bu sorunun gündeme gelme nedeni bir gelir-gider ve sosyal güvenlik istemi kaygısından kaynaklanmıyor. Mesele siyasi. Geçmişte gündeme gelmeyen ve tahsili yoluna gidilmeyen borçların şimdi güdeme getirilmesinin 31 Mart 2024 yerel seçim sonuçlarıyla bağlantısını görmemek mümkün değil. Aksi halde yıllardır var olan borçların tahsili için neden 31 Mart 2024 seçim sonuçları beklendi? Mesele siyasi olduğu için çözüm de teknik değil siyasidir.
Belediyeler yerel kamu hizmetlerini sunan kamu tüzel kişilikleridir. Yaptıkları harcamalar kamu harcamasıdır. Belediyeleri iktidar partisi yönetimindeyken kamu hizmeti yapan kuruluşlar olarak görüp borçların tahsiline gitmeyip belediyeler muhalefete geçince sıradan bir şirket ve işveren olarak görüp borç tahsilini, icra tehdidini gündeme getirmek kamu hizmetinin bütünlüğü yaklaşımı ile bağdaşmaz. Belediyeler şirket değildir. Belediyelerin başka kamu kuruluşlarına olan borçları özel sektörün kamuya olan borçları gibi değerlendirilemez. Bu anlayış kamu yönetimini iğdiş eden ve kamu yönetimi özelleştiren, ticarileştiren liberal zihniyetin ürünüdür.
Dolayısıyla meselenin esasına iki açından itiraz etmek lazım. Birincisi “belediyelerin SGK borçları” iddiaları teknik değil siyasi bir niteliktedir. İkincisi bu operasyon kamu hizmeti anlayışına ve de üniter devlet yaklaşımına açıkça aykırıdır Belediyeler eyalet yönetimleri değildir. Belediyeler merkezi yönetimin vesayeti altında kamu kuruluşlarıdır. Özerklikleri oldukça sınırlıdır.
Sermayeye 1,3 trilyon destek
Belediyelerin SGK’ye olan borçlarının miktarının devede kulak olması bir yana SGK bu borçları tolere edebilecek durumdadır. SGK işverenlere devasa destekler sağlıyor. Bir diğer ifadeyle SGK işverenlerden alması gereken primlerin bir bölümünü almıyor ve bazı durumlarda da üste teşvik veriyor.
SGK tarafından verilen 16 ayrı istihdam teşvik ve destekleriyle 4/1-(a) kapsamında sigortalı işçi çalıştıran özel sektör işverenlerine çeşitli kanunlarda yer alan sigorta primi teşvik, destek ve indirimlerden yararlanabilme imkânı sağlanıyor. Bu miktarlar az buz değil. Sadece 2023 yılında işverenlere sağlanan SGK desteğinin tutarı cari fiyatlarla 206 milyar TL’dir. 2023’te SGK’nin toplam gelirlerinin 1 trilyon 184 milyar olduğu düşünülecek olursa. SGK gelirlerinin yüzde 14’ü kadar sermayeye teşvik verildiği görülmüş olur.
SGK faaliyet raporlarında yer alan bilgilere göre 2020-2023 arası özel sektör işverenlerine sağlanan toplam teşvik cari fiyatlarla 427,4 milyar TL’dir. Bu teşvik tutarlarını ilgili yılların yeniden değerleme oranlarıyla (YDO) güncelleyip reel hale getirdiğimizde 1,3 trilyona yaklaşıyor (tablo). YDO, devletin tahsil ettiği alacaklarda yapılan artış oranını belirleyen önemli bir katsayıdır. O nedenle devlet tarafından verilen destek ve teşviklerin güncel tutarını hesaplarken bu oranı kullandım. Görülüğü gibi SGK tarafından özel sektör işverenlerine, sermaye sağlanan destekler, teşvikler ve ödemeler devasa düzeydedir.
SGK Tarafından Özel Sektöre Sağlanan Teşvikler (2020-2023):
SGK özel sektör işverenlerine istihdamı teşvik iddiasıyla devasa indirimler sağlarken, bir diğer ifadeyle alması gereken primleri almayıp üstüne ödeme yaparken yerel kamu kuruluşlarının borçlarını icra yoluyla almaya yeltenmesi olacak iş değildir. Sermayeye devasa destekler sağlayan SGK’nin kamu hizmeti yapan yerel yönetimlerden bu desteği sakınması izaha muhtaçtır. Sermaye için bulunan kaynak, yerel yönetimler ve kamu hizmetleri için neden bulunmuyor?
Belediyelerin SGK borcu silinsin
Mesele teknik değil siyasidir. Soruna çözüm aranıyorsa siyasi çözüm bulunmalıdır. T. Sabri Öncü Hoca’nın da önerdiği gibi bunun yolu basit. Hazine, belediyelerin SGK borçlarını uzun vadeli ve düşük faizli tahvillerle öder. Belediyelerin borçları da silinmiş olur. Sabri Hoca’nın görüşüne katılıyorum. Eğer çözüm aranıyorsa çözüm budur. Aksi halde yapılan iş belediyelerin elini kolunu bağlamak anlamına gelir.
Belediyelerin borçlarının tahkimine ilişkin ilk kanun 1965’te çıkarıldı. 26 Temmuz 1965 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 691 Sayılı Kanun ile Belediyelerin ve belediyelere bağlı müessese ve işletmelerin bir kısmı borçlarının Hazinece terkin ve tahkimi hakkında Kanun ile belediyelerin borçları silindi.
1971, 1972, 1973, 1974 ve 1975 Bütçe kanunları ile belediyelerin devlete olan borçları silinmiştir. Dahası 1984’te Turgut Özal ve ANAP iktidarı döneminde çıkarılan ve 8 Şubat 1984 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 2974 sayılı Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Borçlarının Tahkimi Hakkında Kanun ile Aralarında belediyelerin de yer aldığı pek çok kamu kurum ve kuruluşların birbirlerine olan borçları bu Kanun esasları çerçevesinde tahkime tabi tutuldu ve borçlarını Hazine devraldı. Turgut Özal gibi bir liberalizm şampiyonu bile bunu yapmak zorunda kaldı.
Geçmişte defalarca yapılan belediyelerin diğer kamu kurumlarına olan borçlarının terkin edilmesi (silinmesi) mümkündür. İşverenlere devasa teşvik sağlanırken, yeniden yapılandırma adı altında özel sektör işverenlerine onca kolaylık sağlanırken nüfusun ezici çoğunluğuna yerel hizmet sağlayan belediyelerin elini kolunu bağlamaya kalkmak tek kelimeyle hukuksuzluktur. Yapılması gereken geçmişteki gibi bir kanuni bir düzenlemeyle belediyelerin SGK’ye olan borçlarının silinmesi ve hazine tarafından devralınmasıdır.