Kapitalizmin, neden olduğu iklim sorununu fırsata çevirip yeniden yüksek büyüme olanaklarını yaratma hedefi aralıksız sürüyor. Nadir Toprak Elementleri (NTE) ve mineral madenciliği, kapitalizmin ortaya çıktığından bu yana doğayı yerle bir eden madencilik düzeyini katbekat aşarak, ekolojik krizi çöküşe taşıyacak özelliğe sahip. Bu bağlamda hızlı adımların atıldığı Türkiye’de Avrupa Birliği tarafından desteklenen, ‘Türkiye’nin Nadir Toprak Elementleri Araştırma ve İnovasyon Kapasitesinin Geliştirilmesi Projesi’ (NTE Projesi) kapsamında NTE Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin Dersim’de açılışı yapıldı. Açılış etkinliği ve sektörel çalıştayı 17-18 Temmuz 2024 tarihinde Munzur Üniversitesi Kültür ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi.
‘Ham maddeden son ürüne’
Açılışa katılan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, “AR-GE kaynağımızla Türkiye’yi elektrikli araçlar, batarya ve yenilenebilir enerji teknolojilerinde ham maddeden son ürüne, üretim zincirinin farklı halkalarında da söz sahibi konuma taşıyacağız” iddiasında bulundu. Projenin Türkiye’ye ve millete hayırlı olmasını temenni ettiğini söyleyen Bakan Kacır, “Proje bünyesinde oluşturduğumuz merkezlerin ve bu alandaki çalışmaların ülkemizin nadir toprak elementi tedarik zincirini daha da güçlendirmesini temenni ediyorum. Bu projeleri tasarlayıp uygularken eş zamanlı olarak fiziksel ve teknolojik altyapı, insan kaynağı gibi tüm başlıklarda ihtiyaç ve kaynak analizlerimizi eksiksiz yerine getiriyoruz” dedi.
Eskişehir’de NTE madenciliği
Kacır konuşmasının devamında, “Eskişehir’in Beylikova ilçesinde bulunan dünyanın en büyük ikinci nadir toprak elementi rezervinin işletilmesi için pilot üretim tesisi kurduk. Avrupa Birliği (AB) destekleriyle, Rekabetçi Sektörler Programı kapsamında hayata geçirdiğimiz ‘Türkiye’nin Nadir Toprak Elementleri Araştırma ve Yenilik Kapasitesinin Geliştirilmesi Projesi’ ile ülkemizde sürdürülebilir ve güvenilir bir nadir toprak elementi tedarik zinciri kurmak için önemli bir adım daha atıyoruz. 14 milyon avro tutarındaki proje kapsamında Munzur Üniversitesi Nadir Toprak Elementleri Uygulama ve Araştırma Merkezi (MUNTEAM) bünyesinde gelişmiş bir laboratuvar altyapısı kurduk” ifadesini kullandı.
Tesis MTA’ya çalışacak
Son teknoloji ekipman altyapısını nitelikli insan kaynağıyla buluşturarak nadir toprak elementleri bazlı yüksek katma değerli ürünlerin Türkiye’de üretilmesi ve geliştirilmesi için yetkinliklerini genişlettiklerini anlatan Kacır, “Bu tesis, bünyesindeki yüksek kalite test ve analiz altyapısıyla MTA’nın nadir toprak elementleri alanında ülkemizin ihtiyaçlarına cevap vermesini sağlıyor olacak. Nadir toprak elementi tedarik zinciri kurulması için önemli bir basamak konumundaki bu tesis şimdiden ülkemize hayırlı olsun. Önümüzdeki dönemde kritik ham madde tedarikini öncelikleyen projelerde kazan-kazan prensibi doğrultusunda Avrupa Birliği ile işbirliğini sürdürme iradesi taşıyoruz. Projede emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” diye belirtti.
NTE madenciliği!
Elektrik üretmek için rüzgar türbinleri ve güneş panelleri ile elektrikli araçların bugün tüketim oranıyla kıyasladığında aynı miktarda enerji sağlamak için konvansiyonel üretimlere göre doğal yaşamı yıkıma uğratacak en az 10 kat daha fazla madenciliğe ihtiyaç duyulacak. Rüzgar Enerji Santralleri’nde (RES) kullanılan temel elementlerden biri olan neodimyum, dünyada bugün için yıllık olarak yaklaşık 7.000 ton üretilmektedir. Mevcut enerji üretiminin yerine ikame edilmek istenen temiz enerji senaryolarına göre, önümüzdeki 10 yıl içinde neodimyum üretimi 28 milyon tona çıkmak zorundadır. Güneş panelleri üretimi için gerekli olan yarı iletkenlerin imalatında kullanılan indiyum madenciliğinin ise yüzde 8.000 artması gerekecektir.
Ekosistemde büyük yıkım
Elektrikli arabaların aküleri için kullanılan (GES ve RES üretimlerinde enerji depolama için gerekli olan lityum aküler hariç) lityum üretiminin yüzde 2000’den fazla artmasına ihtiyaç var. GES ve RES gibi santrallerin enerji depolamada ihtiyaç duyduğu aküler ise lityum üretimindeki artışı (yüzde 2000) 10 kat aşacağı öngörülüyor. Konvansiyonel yolla 1 ton bakır elde etmek için 200 ton cevherin çıkarılması, taşınması, ezilmesi ve kimyasallarla işlenmesi gerekiyor. 1 ton kobalt elementi elde etmek içinse yaklaşık 1.500 ton cevher kullanılması ve 1 ton kobalt cevherine ulaşmak içinse 7 bin ton toprağın kazılması gerekiyor. Yani 1 ton kazanılmış kobalt için 10 milyon ton toprağın yerin derinliklerinden yüzeye çıkarılması gerekecek ve bu durum ekosistemde büyük yıkımları ortaya çıkacaktır.
2030’a kadar 225 milyon araç!
Avrupa’da 2030 yılından itibaren karbon yakıtlı araçların üretiminin durdurulacağı yönünde kararlar alındı. Avrupa Birliği’nde (AB) 2021 yılı sonu itibariyle bin kişiye düşen otomobil sayısı 560’tır. AB’yi oluşturan ülkelerin toplam nüfusu ise 1 Ocak 2023’te 448 milyon 400 bin olarak sayılmıştır. Yani bu durumda ortalama 225 milyon adet içten yanmalı otomobil üretimi durdurulacak ve bu süreçte halkın bu araçları elektrikli araçlarla değiştirmeleri için indirimler, teşvikler ve dolaylı baskılar uygulanacaktır. Bu da kısa bir süreçte sadece AB ülkelerinde 225 milyon adet elektrikli araç üretilmesi gerekirken, bir o kadar araç çöpe ya da dönüşüme gidecektir.
AB, Suudi ve BAE ile ortaklık
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar geçtiğimiz haziran ayında yaptığı açıklamada, Eskişehir Beylikova’da bulunan dünyanın en büyük ikinci nadir toprak elementleri (NTE) rezervine sahip olduklarını belirterek, “Türkiye bu rezerviyle dünyada ilk 5 ülke arasına girebilecek bir potansiyele sahip. Bu, Eskişehir’in önünde çok ciddi bir hedeftir. Sanayinin gelişmesine imkân verecek bir alan. Şu andaki yoğun mesaimiz de bunu artık madene dönüştürecek, yani üretime geçilecek çalışmaları yürütmek” sözleri dikkat çekmişti.
Suudi ve BAE ile ortaklık
Bakan Alparslan Bayraktar, 2023 Ağustos ayında Suudi Arabistan Sanayi ve Maden Kaynakları Bakanı Bandar bin İbrahim Alkhorayef ile görüştüklerini ve madencilik alanında işbirliğinin önünü açacak bir mutabakat zaptına imza attıklarını söylemişti. Bayraktar’ın, anlaşmanın elektrikli araçlar, güneş paneli gibi alanlarda yeni teknolojilerde ihtiyaç duyulan kritik madenlerle ilgili işbirliğini içerdiğine işaret etmesi Eskişehir ve diğer bölgelerde madenciliğin AB dışında, Körfez şirketleriyle de kol kola yürütüleceğini ortaya koymuştu. Alparslan Bayraktar ayrıca, Birleşik Arap Emirlikleri Yatırım Bakanı ve Abu Dabi Kalkınma Holdingi CEO’su Mohamed Hassan Alsuwaidi ile Bakanlıkta yaptığı görüşmede, madenler ve yeni teknolojiler kapsamında, ‘nadir toprak elementleri’ için (NTE) yapılan anlaşmaya hız verdiklerini açıklamıştı.
NTE madenciliğine karşı isyanlar
2022 yılı itibariyle dünyada yıllık lityum üretimi yaklaşık 82 bin tondur ve planlar tutarsa kısa gelecekte lityum üretiminin 3-4 milyon tona çıkması gerekmektedir. Güney Amerika’da ‘lityum üçgeni’ olarak anılan Arjantin, Şili ve Bolivya’nın tuz düzlüklerinde (salar) lityum üretimi sürerken, bu üretimleri çok büyük boyutlara çıkarmak için anlaşmalar yapılmaktadır. Atacama Yerlileri lityum madeninin yarattığı yıkım nedeniyle bölgeye gelen yolları kapatarak dünyada ses getiren eylemler yapmış ve mücadeleleri ise aralıksız sürmektedir. Lityum madenciliğinde, maden alanlarını çevreleyen araziler ve sular zehirlenirken, doğal alanlar atık alanlarına dönüşmektedir. Bir ton nadir toprak metalinin üretim sürecinde ise iki bin ton zehirli atık ortaya çıkmaktadır.
Portekiz ve Sırbistan
Madenciliğin terk edildiği iddia edilen Avrupa’da ‘yenilenebilir enerji’ bağlamında adeta bir madencilik patlaması yaşanmaktadır. Portekiz’in kuzeyindeki dağlarda, ülkenin en büyük ikinci şehri Porto’nun yaklaşık iki saat kuzeydoğusunda çok önemli bir tarım alanı yer almaktadır. Avrupa’nın en zengin lityum yataklarından birinin bulunduğu belirtilen bölgedeki Covas do Barroso köyünde başlatılan madencilik faaliyetine karşı bölge halkı büyük bir direniş göstermektedir. Covas köyü, Avrupa genelinde 2030 yılına kadar açılması beklenen yaklaşık 50 yeni madenden sadece birisidir.
Rio Tinto’ya karşı direniş
Dünya maden devi Rio Tinto’nun Sırbistan’daki lityum projesine karşı 2021 yılında büyük kitlesel eylemler yapılmış ve proje askıya alınmıştı. Ancak şirket, aynı noktada kapasitesini düşürerek madeni açabilmek için çalışmalarını aralıksız sürdürürken, yüksek mahkeme hükümetin durdurma kararını iptal ederek maden sürecinin önünü açtı. Maden karşıtları ise mahkeme sürecinde gerçekleştirdikleri eylemleri yeni bir mücadele süreciyle devam ettirecek.