Eş başkan son sözü söyledi; “kendi başımıza, kendi adaylarımız ve programımızla seçime giriyoruz.’’ Halkların Demokratik Partisi (HDP) ittihatçı ve itilafçı geleneklerin kayıkçı dövüşü gibi halklara dayattıkları “ya takunya ya postal’’ ikilemine karşı üçüncü yolu açıyor. Bu yoldan yürüyenler; coğrafyamızın katliamlarla anılan kadim etnik, mezhepsel yarılmalarına karşı, Halkların Demokratik Partisi’nin bizzat kendi varoluşunda çözüm olduğunu, düşman edilmeye çalışılanların birlikte yalınayak geleceğe yürüyebildiklerini göstereceklerdir.
Önümüzdeki iki yıl, seçimler gündemi etrafında kıran kırana siyasal mücadelelere sahne olacaktır. Eğer radikal bir değişime uğratılmazlarsa, iki yılın sonunda AKP’nin tek parti sultasının kırıldığına ve iktidar sırasını bekleyen CHP’nin ise bitmez tükenmez iç gerilimlerle boğuştuğuna şahit olacağız. Bunların ipuçları şimdiden ortaya çıkmıştır.
Ne AKP ne CHP
AKP epeydir çan eğrisinin inişe geçen tarafındadır. Gülen cemaatiyle kopuşmanın ardından, kendisini iktidara getiren emperyalist güçlerin arkasında olup olmadığından eskisi kadar emin değildir. Dış politikadaki fiyaskolar ve ABD’nin İran’la ilişkileri geliştirmesinin ardından, ılımlı İslam’ı pazarlayarak iktidarını sürdürme kolaylığı tümden boşa düşmüştür. Hükmetme tarzı ve toplumu kanırtarak dindarlaştırma operasyonları kendisinden sonraki hükümetleri de zora sokacak keskin bir toplumsal kutuplaşma yarattı. Ekonomide ise “deniz bitti’’, dış borçlanma ve kamu servetini pervasızca yağmalamanın sınırına gelindi. Yeni kaynak bulmanın ve borç ödemenin, ağırlaştırılmış vergilerden başka yolu yok. Elde kalan tek fırsat olan çözüm süreci de; benzer bir hoyratlıkla tüketiliyor. Açıklanan son paket AKP’nin demokratikleşme konusundaki kapasitesinin sınırlarını gösterdi.
“Cemaatli” Halk Partisi, AKP’nin siyasal olarak gerilemesine rağmen yükselen konumda değildir. Zaten statükocularla yenilikçiler arasında bir siyasal yarılma varken AKP karşıtlığıyla; ülkücü faşistlerden kimi “sosyalistim” diyenlere, Alevi kesimlerden Gülen cemaatine hatta İşçi Partisi’ne kadar geniş bir kesimi aynı çuvala doldurmaya ve bundan ABD’den icazet alacak bir iktidar alternatifi yaratmaya çalışıyorlar. Seçimlerde olası bir başarısızlığın CHPyi kaynaşamayan parçalarına ayıracağı açık; fakat aynı açıklıkta olan, böylesine beş benzemez ittfakla alınan (olası) seçim başarısının da statükocuların yönetiminde dağılmaya mahkûm olduğudur.
Halkların seçeneği: HDK/HDP
Halklar cephesinde ise uzun yıllardır ilk kez bu denli geniş siyasal etki alanı, kitlesel büyüme ve alternatif oluşturma imkânı doğmuştur. Halkların Demokratik Partisi doğru zamanda, doğru politik zeminde ve doğru kuvvetlerle kuruldu. Elbette ortaya çıkan bu imkanı değerlendirmek sadece HDP’nin alacağı oy oranıyla ölçülemez.
Önümüzdeki iki yıllık mücadele pratiği; başta Halkların Demokratik Kongresi (HDK) olmak üzere ve onu oluşturan tüm bileşenlerin kendilerini sürecin ihtiyacına göre yeniden konumlandırmalarını gerektirecektir. “Siyasetler koalisyonu’’ pozisyonunu aşan, taktiklerde ortaklaşmaya başlamış daha ileri bir örgütlülük seviyesine sıçramak zorunludur. Diğer yandan HDK’nın dışımızdaki dost örgütleri de kapsayacak düzeyde siyaset kurabilme ve ezilenleri ortak talepler etrafında yan yana getirme sorumluluğunu üstlenmesi gerekir. En önemlisi iskeleti oluşan ilçe meclislerimizi yeni kitlesel dayanaklarla büyütmek ve kalıcı yerel iktidar organları haline getirme yönünde adımlar atmak, seçim başarımızın esas ölçüsü olacaktır.
Genel bir bakışla yüzde 6,5 olan blok oylarının yüzde 10’lara doğru tırmanacağı ve HDP’nin genel seçimlere bu eşiği aşabilecek bir parti olarak gireceği öngörülebilir. Böylesi bir büyüme mevcut oyların en az yüzde 50 oranında artırılmasını gerektiriyor. Seçimlerde alınan yüzde 6,5 oyun tamamına yakını Kürdistan’da ve batı metropollerindeki Kürt Özgürlük Hareketi’nin örgütlü oylarıdır. Sadece bu potansiyele dayanacak bir seçim çalışmasının topal kalacağı ve başarılı kabul edilemeyeceği açıktır. HDP’nin ve özellikle içindeki Türkiyeli sol/sosyalist iradelerin bütün kuvvetini seferber ederek yeni alanlara, Gezi İsyanının harekete geçirdiği dinamiklere doğru yönelmesi, kazanımlara tereddütsüzce inisiyatif alanı açması, iç gerilimleri dengeleyecek esneklikte olması ve HDP’nin batıdaki dayanaklarını kat kat büyütmeyi esas alması gereklidir.
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi kadrolarının çubuğu bükeceği yön budur.