KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, “Hüseyin Ali” mahlasıyla Özgür Gündem Gazetesi’nde yayımlanan yazısında, 2 gerilla ile HDP Diyadin eski İlçe Başkanı’nın ölümüyle sonuçlanan “Ağrı provokasyonu”na ilişkin değerlendirmeler yaptı.
Ağrı provokasyonunun ardından “AKP’liler önceden ağız birliği etmişçesine HDP aleyhinde bir karalama kampanyası başlattılar” diyen Karasu, Sabah Gazetesi’nin “HDP propagandası yaptılar, askere saldırdılar” manşetini buna örnek olarak gösterdi.
Askerin son zamanlarda Cumhurbaşkanı ve Hükümet’in isteğiyle birçok yerde operasyon yaptığını söyleyen Karasu, “2013 Newrozu’nda resmileşen ve iki buçuk yıldır süren çatışmasızlık sürecinde ilk defa bu düzeyde operasyon yapılıyor. Medya Savunma Alanları sürekli toplarla ve başka silahlarla ateş altına alınıyor. AKP Hükümeti’nin Güvenlik Paketi’ni gündemleştirdiği günden bu yana bu saldırılar sürmektedir. Güvenlik Yasası’nın çıkmasından sonra valiye de asker ve polisi kullanma yetkisi verilmiştir. Eskiden de valilerin bazı durumlarda asker ve polis çağırma yetkisi vardı. Ama şimdi bu yetki keyfileştirilmiştir. Ağrı’daki saldırıyı İç Güvenlik Yasası’nın ilk uygulaması olarak görmek gerekir.” dedi. Karasu, birçok çevrenin “Bu yasa toplumsal gerilimi arttırır, çatışma getirir” diyerek yasanın çıkmasına itiraz ettiğini ve Ağrı provokasyonuyla bu kaygının ne kadar haklı olduğunun kanıtlandığını belirtti.
Tayyip Erdoğan’ın krallık düzeyinde başkanlık isteğini belirten Karasu, “Toplumun ve demokratik mekanizmaların denetimi olmadan her şeyi yapmak istiyor. Kendi ağzından çıkanın yasa gibi olmasını istiyor. Bu nedenle ne zaman bir olay olsa hemen başkanlığı gündem yapıyor; ‘Başkanlık olsa bu olaylar olmaz’ diyor. Seçim öncesi bu olayların olması, hem HDP’yi baraj altında bırakmak, hem de öngördüğü Türk tipi başkanlığa meşruiyet kazandırmak için yapılmış provokasyonlar olduğunu akla getiriyor. Osmanlı ve Türkiye tarihi bu tür provokasyonlarla doludur. İktidar için kardeş katliamını vacip gören ve kundaktaki çocuğu boğduran bir siyasi gelenekten her şey beklenir.” dedi.
Karasu, “Davutoğlu öyle bir yüzü asık, önceden kurgulanmış bir üslupla HDP ve Selahattin Demirtaş’a saldırıyor ki tam bir komplocu olduğunu o an ele veriyor” dediği yazısında, “HDP bir özgürlük, demokrasi ve Türkiye’nin demokratik birliğinin projesidir. Tüm farklılıkların eşit ve özgürce yaşadığı, kadın özgürlük ruhuyla mayalanmış bir demokratikleşme projesidir. AKP’nin otoriterleşmesine karşı tüm Türkiye’nin demokratikleştirilmesi projesidir. AKP’nin hegemonyasına karşı bir direnç projesi” olduğunu belirtti.
Karasu “ABD Irak’a müdahale öncesi bir işbirlikçi İslamcı partinin Türkiye’de iktidar olmasını kendi çıkarına görüyordu. Öte yandan kültürel soykırımcı Kürt düşmanı iç ve dış çevrelerin de bir projesiydi. Artık DYP, CHP, ANAP, MHP gibi partilerin Kürtleri kontrol altında tutma kapasiteleri kalmamıştı. Kürt Halk Önderi’nin esaret altına alındığı koşullarda AKP ile Kürdistan’a yönelik bir rehabilitasyon politikası izlenip onlarca yıldır yürütülen mücadelenin yarattığı ulusal demokratik birikim tasfiye edilecekti. Kürtler yeni koşullarda sisteme entegre edilip kültürel soykırım tamamlanacaktı.” dedi. Karasu gelinen aşamada bu projenin artık işe yaramaz hale geldiğini belirtti ve bu projenin artık halkı aldatma ve oyalama kapasitesini de tükettiğini söyledi.
“Kendisi bir proje olarak hükümet olan AKP, halk güçleri şimdi bu projeyi feshedip, halkların özgür, eşit ve kardeşçe yaşadığı bir proje ortaya koyunca feryat etmektedir. 12 Eylül’ün ortaya koyduğu seçim barajının yıkılmasını bir proje olarak gören bir aklın hangi otoriter projenin sözcüsü olduğu açık değil midir? Davutoğlu 12 Eylül 1980 projesinin bugünkü temsilcisidir. Aslında Erdoğan ile Evren kafası arasında hiçbir fark yoktur. Evren de anayasa yaparken otoriter iktidar olmanın önündeki engelleri kaldırıp ülkeyi rahat yöneten bir çiftlik haline getirmek istemişti. Şimdi de Tayyip Erdoğan Atatürk Orman Çiftliği’nin bir parçasında kurduğu Sarayı’nda Türkiye’yi bir çiftlik gibi yönetmek istemektedir. Şu anda Türkiye için en tehlikeli proje budur. Çünkü Erdoğan bunun gerçekleşmesi için Neron gibi Roma’yı yakmaya bile hazırdır.” diyen Karasu yazısını, “Tüm eski diktatörler, 20. yüzyıl soğuk savaş zihniyeti ve faşist hükümetler tüm halk hareketlerini bir dış proje olarak görmüş, baskı ve zorla, komplolarla bu halk seçeneğini bastırmak istemişlerdir. Davutoğlu da bir proje deyip HDP’nin önlenemez yükselişini bastırma ve önünü kesmenin telaşı içindedir. HDP’ye proje demek bile AKP’nin antidemokratik karakterini gösterir. Otoriter ve baskıcı zihniyet ve uygulamalarla ayakta kalmayı hesaplamaktadır. Ancak korkunun ecele faydası yoktur.” diyerek bitirdi.