İstanbul İş Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, çocuk yaşta çalıştırılma ve güvencesiz çalışmaya karşı Kadıköy’de bulunan Süreyya Operası önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya, Deniz İşçileri Sendikası (DGD-SEN) Genel Başkanı Neslihan Acar, Emek Partisi (EMEP) İstanbul Milletvekili İskender Bayhan ve çok sayıda Sivil Toplum Örgütü (STÖ) katıldı. “Çocuk işçiliğine, gençlerin güvencesiz çalıştırılmasına, iş cinayetlerine hayır” yazılı pankartının açıldığı eylemde “Sermayeye değil eğitime bütçe”, “MESEM’de vahşete, sömürüye son” yazılı dövizler taşınırken, sık sık “Güvenceli gelecek istiyoruz”, “Katil MESEM işbirlikçi AKP” sloganları atıldı
‘925 çocuk işçi hayatını kaybetti’
Açıklamayı yapan Tüm Otomotiv ve Metal İşçileri Sendikası (TOMİS) üyesi Nimet Erben, iktidarın, çocuk işçilerin ölümünü görmezden geldiğine dikkati çekti. Erben, son on yılda 925 işçi çocuğun hayatını kaybettiğini vurguladı. Erben, “AKP’nin hükümet olup ilerleyen yıllarda hızla devletin merkezinde yer alışının 22’inci yılındayız. Bu dönemde hayata geçirilen tarım, sanayi, eğitim ve sosyal politikalar her geçen gün daha fazla çocuğun içleşmesini beraberinde getirdi. Diğer yandan ise sanki ‘çocuk işçilik’ yokmuş gibi bir hava verilerek bu sorun görünmez kılınmaya çalışıldı. Ancak çocuk işçilik gerçeğini örtemezsiniz. Son 10 yılda en az 689 çocuk, daha evvel devletin eksik tuttuğu verileri de eklediğimizde de AKP’li yıllarda en az 925 çocuk işçi hayatını kaybetti” şeklinde konuştu.
Çocuk işçilerin Türkiye’de sistematik olarak kapitalizmin kölesi olmaya zorlandıklarını ifade eden Erben, “ Türkiye kapitalizminin daha ilköğretim çağındayken bile acımasız üretim çarklarına soktuğu oyun alanlarından koparılan çocukluğunu, gençliğini ve sağlığını işyerlerinde bırakan bu ülkenin geleceğidir. Kesinlikle geçici bir olgu değil bilinçli sistematik bir ucuz emek sömürüsüdür” dedi.
MESEM uygulaması iptal edilsin
MESEM uygulamasının çocukların sağlığına büyük zarar verdiğini belirten Erben, “Bu öğrencilerin yaklaşık 300 bini ise 18 yaş altı çocuklardan oluşuyor. Yani çocuk işçilik ‘bir gün okulda dört gün işyerinde eğitim alma’ uygulamasıyla meşrulaştırılıyor. Tabi bu uygulamanın kökenlerinde 24 Ocak kararları ve 12 Eylül darbesi ile hayata geçirilen neoliberal politikalar, 1990’lı yıllardan itibaren eğitimin metalaştırılması ve sanayi ve eğitim işbirliği politikaları, 2006 yılında MEB-Koç Holding işbirliği ile ‘Meslek lisesi memleket meselesidir’ şiarıyla öğrencilerin sanayi için ara eleman olarak yetiştirilmeye başlanması gibi adımlar bulunmaktadır. MESEM ile sermayeye ucuz emek sağlanırken çocuklarımız sağlıklarını ve gençliklerini işyerlerinde bırakmaktadır” ifadelerini kullandı.
Örgütlenmek direnmek gerekiyor
Kapitalist sisteme karşı örgütlü mücadelenin örülmesi gerektiğini vurgulayan Erben,“ Türkiye sanayisinin dünya pazarlarında, özellikle AB pazarında, var olmasının yegâne yolu ucuz iş gücü ihracıdır. Bu noktada çocuk işçilik elzemdir. Çocuk işçiliğin ancak üretenlerin yönetime gelmesi durumunda önlenebileceğinin bilinciyle hareket etmek gerekiyor. Ancak bunları sistem içinde tek başına ifade etmek bir anlam getirmiyor. Örgütlenmek, mücadele etmek ve direnmek gerekiyor” şeklinde konuştu.
1 Mayıs’a çağrı
Ardından söz alan Eğitim Sen İstanbul 2 No’lu Şube Sekreteri Bektaş Durmaz, Türkiye’nin yolsuzlukta olduğu gibi yoksullukta da birinci olduğunu belirtti. Durmaz, “Saray rejimi çocuklara ÇEDES altında din istismarı ya da MESEN adı altında emek sömürüsünü dayatmakta. Eğitime ve okula ayrılan bütçe azalırken cemaatlere kaynaklar aktarılmakta. Eşitlik, özgürlük ve barış için yaşasın 1 Mayıs. Çocuk işçi cinayetlerinin olmadığı günler için 1 Mayıs’a çağırıyoruz” şeklinde konuştu.
Basın açıklaması alkışlar ve sloganlar eşliğinde sona erdi.