Kadir Akın, Ermeni Devrimci Paramaz‘da bu toprakların ilk Marksistlerinin izini sürüyor.
Ayşegül Sönmez: Bu kitabın en büyük iddiası, Türkiye’deki sosyalist hareketin tarihini sorgulamasına vesile olmasında yatıyor. Mustafa Suphi’lerden başlatılan tarih, Paramaz ve arkadaşlarını görmezden geliyordu. Bu çalışmanız aslında yeni bir tarih yazıyor.
Kadir Akın: Evet, kesinlikle üstü örtülmüş, bilinmeyen bir dönemin açığa çıkması için kapı araladım diyebilirim. Ama o dönem daha çok araştırılması gereken bir tarihsel süreçtir. Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte geliştirilen ajitasyon ve resmi tarih yazımı ile birlikte gerçekler ters yüz edilmiş ya da başka bir biçime sokulmuştur. Tabii bu unutma halinin farklı ‘unutma’ nedenleri var. Baskı altında tutulan, ayrımcılığa uğrayan Türkiye’deki Ermeni toplumu, Paramaz ve arkadaşlarını komünist oldukları için görmezden gelirken, Türkiyeli sosyalistler de Ermeni oldukları için onları unutmuş, yok saymış. Burada esas sorun Ermenilerde değil. Türkiyeli aydın, demokrat ve sosyalistlerde. Zaten Ermenileri kök saldıkları bu topraklardan vatan savunması gerekçesiyle çöle, yaşanması mümkün olmayan Der Zor’a kafileler halinde yola çıkarıyorlar. Büyük bölümü oraya ulaşamıyor bile… Yollarda Teşkilat-i Mahsusa’nın katillerince öldürülüyor. Bu büyük bir soykırım ve acı elbette. Paramaz ve arkadaşlarının yasını tutmaya vakitleri bile yok ki.
-Kitapta, Türkiye solu kendisini resmi ideolojinin tesirinden kurtaramadı derken bunu mu kast ediyorsunuz?
Yaptığım çalışma bunun kanıtı. 100 yıl sonra bu topraklarda daha önce yaşamış, mücadele etmiş Marksistlerin izini sürüyoruz. Bunu daha önce yapmalıydık. Ben kendi adıma ‘Özür diledim’ zaten. Sosyalist hareket devletin kurucu ideolojisinin gözdağı nedeniyle Ermeni sosyalistleri yok saymış. Onları emperyalistlerle işbirliği içinde olan milliyetçi Ermeniler olarak tanımlamış. Paramaz’ın varlığından, Ermeni sosyalistlerinin mücadelesinden habersiz onların açtığı yoldan yürümüş. Bu tabii deneysiz ve tecrübesiz, hafızasız kalmasına neden olmuş. Soykırımın büyük kötülüklerinden birisi, entelektüel ve kültürel mirasının da yok edilmesidir. Paramaz mahkeme savunmasında, “Ermenilerin ve Türklerin kardeşliğini sağlamak için ne kadar enerji tükettik, ne kadar kanımızı akıttık. Bizim karşılaştığımız nedir? Bizim olağanüstü çabalarımızı yok saymakla kalmadınız, bizi bilinçli biçimde imha etmeye çalıştınız. Şunu unuttunuz ki, Ermenilerin imhası bütün Türkiye’nin yıkımı demektir” derken ne kadar da haklıydı. Kaybolan o kadar çok şey var ki. Resimde, mimaride, müzikte…
-Paramaz ve arkadaşlarının çağdaşı hiç ‘Türk’ sosyalist yok mu?
Onlar hep arayış içindeler. Paramaz kendi yayınlarında Türklerle birlikte ortak faaliyet sürdürmenin anlamı üzerine polemik yazıları da yazıyor. Gençlik önderleri, Gaytz adındaki derginin editörü (Ermenice kıvılcım demek) ve Beyazıt’ta idam edilen Vanik ona cevap verip Hüseyin Hilmi -İştirakci Hilmi-nin Marks’a mektup yazmaya kalktığını, Marks’in 30 yıl önce öldüğünü bilmediğini söylüyor. Yine Paramaz, “Ben Diyarbakır’da faaliyet gösterirken düşüncelerimi Ermeniler arasında olduğu kadar, Kürtler, Türkler, Süryaniler ve Araplar arasında aynı şevk ve heyecanla yaydıım” diyor.
-Peki Mustafa Suphi, Paramazlar idam edilirken nerede?
O da siyasetin içinde ama henüz komünist değil. Türkçülük akımı liderlerinden Yusuf Akçura ile birlikte Milli Meşrutiyet Fırkasının içinde. Mahmut Şevket Paşa suikastinden sonra o da İştirakci Hilmi ile birlikte Sinop’a sürülüyor. Daha sonra Rusya’ya geçiyor. Devrim öncesi sosyalist fikirlerden etkileniyor. 1917 devrimine tanıklık ediyor ama Kemalizm’den çok etkilendiği besbelli. Trabzon’da binlerce Ermeniyi mavnalarla açığa götürüp öldürenler, 3 bin Ermeni çocuğu öldürenler onu da aynı yöntemle yok ediyorlar. O tarihlerde Türkler arasında zaten sınırlı olan sosyalizm fikri Enternasyonalist değil. Tabii şimdi ne kadar enternasyonalist o da tartışılır. Ama 100 yıl geçti gitti.
-Paramaz, Van ve İstanbul mahkemelerindeki savunmasında ilginç bir biçimde Osmanlı Çatısı altında diğer uluslarla birlikte yaşama arzusunu dile getiriyor. Sadece Ermenilerden oluşan ulus devlet talebi yok nedense?
Evet, Anadolu Federasyonu fikrini savunuyor uzun süre. Osmanlı Sosyal Demokrat Hıncak Partisi de 6. kongresinde bunu kayıt altına alıyor, diğer uluslarla birlikte yaşama fikrini ama Köstence Kongresi’nde bu değişiyor. Artık İttihat ve Terakki’nin niyetinin farkındalar, zaten başından beri hiç güvenmiyorlar. Anadolu’yu Türkleştirme ve Hristiyanlardan arındırma kararını verdiğini biliyorlar İttihatçıların. O yüzden illegaliteye geçmeye karar veriyorlar, öz savunmaya önem veriyorlar ama geç kalıyorlar tabii.
-Yanlış anlamadıysam Paramazların tutuklanmasını soykırımın habercisi olarak okuyorsunuz?
Hıncaklar başından beri İttihatçılara mesafeliler ve güvenmiyorlar. Taşnak, İttihatçıların Ermeni meselesini çözeceğini düşünüyor. Ermeni halkı ise başına böyle bir felaket geleceğini beklemiyor. Çoğu işinde gücünde, devlet dairesinde, mimar mühendis, orduda subay, mecliste vekiller var.1914’de konu, büyük devletlerin baskısıyla gündeme yeniden geliyor ama İttihatçıların tutumu “arkanıza Avrupa devletlerini aldınız, biz size yakında gösteririz” biçiminde. Abdülhamit’in istibdadına karşı birlikte mücadele ettikleri İttihatçılar hızla Abdülhamit’e benziyor ve Ermeni sorununu kökünden halletmeye karar veriyorlar. İşe önce Hıncaklardan başlaması doğal. 1913’de Romanya’da yapılan Köstence kararlarından haberdardırlar ve kendilerine bir saldırı gelebileceğini biliyorlar. Kongreye katılan Mısır delegesi ajan aynı zamanda.
“Paramaz’ın yıllar sonra bizi buluşturduğunu söylediler bana.”
-Paramaz ve arkadaşları tam olarak neyle suçlanıyor?
Talat ve Enver’e suikast tertip etmekle suçlanıyorlar ama mahkeme heyetiyle Paramaz’ın konuşmaları enteresan. Zaten tutuklamalar başladığında kimse o davadan idam çıkmasını beklemiyor. Bir çoğu da bırakılıyor zaten. Ama Çanakkale Savaşı başladığında Paramaz, Ermeni Patriği’ne haber gönderiyor, “öz savunmayı kurun, katliam kapıda” diye. Yazdığı son yazıda da havası böyle. Kitapta yer verdim. Zaten 1915’e gelindiğinde kurtuluşları yok. O davadan tahliye olanlar da sürgün yollarında öldürülüyor. Kilikya milletvekili Hampartzum Boyacıyan (Murat) kısa tutuklu sonrası bırakılıyor. O Köstence kongre kararlarına muhalif ama onu da Kayseri’de idam ediyorlar. Talat Paşa, Tokatlıyan hanındaki kulüpte oyun arkadaşı Krikor Zohrap’ı bile gözünü kırpmadan ölüme gönderiyor.
-Bu çalışma için Beyrut ve Erivan’a gittiniz. Enteresan şeyler oldu mu?
Olmaz mı? Buradan hangi yöreden gitmişler ise o yörenin ortak kültürünü orada bulabilirsiniz. Tersine biz burada onların bıraktığı kültürü sürdürüyoruz da diyebiliriz! Onlar bu durumun farkında biz değiliz. Türkçe konuşulan bir dil, gittikleri bölgenin aksanı ile konuşuyorlar, kendi aralarında hemşericilik var. Özellikle Beyrut’tan bahsediyorum. En güzel lahana dolmasını Silva’nın elinden yedim. Paramaz’ın yıllar sonra bizi buluşturduğunu söylediler bana. Işid’a karşı Kobane’yi savunurken ölen ve Paramaz adını alan Suphi Nejat’a elbette büyük saygı var.
-Ermenice kaynakları bulmakta ve çeviride zorluklar yaşadınız mı?
Ellerindeki arşivde olanları verdiler. Ama bir kısmının tasnif edilmesi ve yeni kaynakların toparlanması gerekiyor. Tarihçi Yegig Cerecyan çok yardımcı oldu. Bu konuyla ilgili belki birkaç yıl daha çalışmak gerek. Ben soykırımın 100. yılına yetiştirmek istedim. Biliyorum eksikler var ama ben kapıyı araladım. Bu konunun üzerine daha çalışmak gerekiyor. Önceleri çeviride de zorlandım ama daha sonra düzene girdi. Bu konuda bir belgesel film çabası var. Umarım onu da yapabiliriz.
-Peki kişisel hayatlarına ilişkin bir şeyler bulabildin mi?
Ne yazik ki hayır. Paramaz’ın bir kızı var onunla da pek ilişkisi kalmıyor sonra ama ona ne oldu, nereye gitti bilinmiyor. Beyazıt’ta idam edilen diğer 19 kişinin mutlaka ailelerinden geriye kalanlar var. Onlara ulaşma çabası sürüyor. Umarım izlerine ulaşır.
-Bu çalışma esnasında sanata ilişkin herhangi bir yaklaşımlarını yakalayabildiniz mi?
Paramaz mizah yazıları yazan birisi, ayrıca küçük tiyatro eserleri kaleme almış.
(Bu röportaj 13 Nisan 2015 tarihinde SanatAtak.com’da yayınlanmıştır)