“Gözaltında kayıplar bulunsun, failler cezalandırılsın” talepleri ile her hafta Cumartesi günleri Galatasaray Meydanı’nda eylem yapan Cumartesi Anneleri / İnsanları, 933. hafta eylemleri için yine meydandaydı.
Eylemde, gazeteci yazar Sabahattin Ali’nin öldürülmesine ve faillerin yargılanması aşamasındaki ihmallere dikkat çekildi. Açıklamanın sonunda, Cumartesi Anneleri / İnsanları, karanfilleri Sabahattin Ali ve tüm kayıplar için Galatasaray Meydanı’na bıraktı.
“Sabahattin Ali’nin akıbetinin takipçileri olmayı sürdüreceğiz”
Cumartesi Anneleri / İnsanları adına açıklamayı okuyan hak savunucusu ve İHD Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon üyesi Sebla Arcan, şunları söyledi:
41 yaşındaki Sabahattin Ali, 31 Mart 1948 sabahı yurtdışına çıkmak üzere İstanbul’dan ayrıldı. Ailesi ve arkadaşları kendisinden bir daha haber alamadı. Onun akıbeti bugüne kadar karanlıkta bırakıldı.
Devletin resmi açıklaması, Sabahattin Ali Bulgaristan’a kaçarken, milli hisleri galeyana gelen bir kaçakçı tarafından öldürüldüğü yönündeydi. Ancak yakın çevresi, Sabahattin Ali’nin Kırklareli emniyetinde işkence ile sorgulanırken öldürüldüğüne ve bedeninin kaybedildiğine inandı.
Sabahattin Ali, baskıcı hükümet politikalarına muhalefet ettiği, yoksulluğu ve yolsuzluğu gündeme getirdiği için “yıkıcı propaganda” yapmakla suçlanıyordu.
Hakkında soruşturmalar açılıyor, mahkûmiyetler veriliyor, eserleri dönemin bakanlar kurulu kararıyla yasaklanıyordu. Ağır baskı altında çalışamaz, nefes alamaz hale gelmişti. Yurt dışına çıkmak istiyor ama pasaport alamıyordu. Sonunda bir kaçakçıyla anlaşarak yurtdışına çıkmaya karar verdi.
Ancak anlaştığı kaçakçı Ali Ertekin’in, dönemin haber alma teşkilatı olan MAH için çalışan bir ajan olduğunu bilmiyordu. Ertekin; onu sınırı geçeceğiz diye Kırklareli’ne götürdü. Sonrası ise bilinmezliğe terk edildi.
İlhami Soysal, 40’lı yılların bakanlarından Cemil Sait Barlas ile aralarında geçen bir konuşmayı kamuoyu ile paylaştı. “Bir akşam bir yemekten dönüyorduk. Yolda yürürlerken Sabahattin Ali olayını açtım ve ‘bu kaçış ve öldürülüş hikâyesine ne diyorsunuz?’ diye sordum. Barlas birden durdu, elimi tutarak şöyle dedi. “ Hiç sorma bu hikâyeyi… Şöyle ya da böyle hepimizin elinde kanı vardır, bulaşmıştır bu cinayet hikâyesine… Üstüne gitmemiz lazımdı, gidemedik, hata ettik… Türkiye’nin en büyük yazarlarından biriydi, ölümünden biz sorumluyuz.”
Sabahattin Ali’nin yakın arkadaşı Rasih Nuri İleri ise elindeki verilerden yola çıkarak Ali’nin sınırı geçtiğini zannettiği bir sırada polis veya emniyet güçleri tarafından tuzağa düşürüldüğünü ve işkence sırasında öldüğünü söyledi.
“Mezarsız bırakıldı”
Özetle Sabahattin Ali’nin kaybedilmesine ait detaylar tam olarak bilinmese de bilinen ve unutulmaması gereken şey, onun edebi ve siyasi duruşu nedeniyle bir devlet komplosu sonucunda öldürüldüğü ve tüm izlerini silmek için mezarsız bırakıldığıdır.
76 yıldır süren bu inkâr ve adaletsizlik artık son bulmalı; Sabahattin Ali’nin mezar yeri açıklanmalı ve kaybedilme süreci tüm açıklığıyla gözler önüne serilmelidir. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nde bulunan gizli dosyalardaki Sabahattin Ali ile ilgili bilgiler kamuoyuna açıklanmalıdır.
993. haftamızda bir kez daha hatırlatıyoruz: Bir iktidar, geçmişteki gözaltında kaybetme vakalarını araştırmak ve faillerini cezalandırmak için gerekli adımları atmaktan kaçınırsa, bu durum olayın üzerini örtmek ve suçu meşrulaştırmak anlamına gelir.
993. haftamızda bir kez daha ilan ediyoruz: Sabahattin Ali’nin yalnız ideallerinin değil, akıbetinin de takipçileri olmayı sürdüreceğiz.
Kaç yıl geçerse geçsin, Sabahattin Ali için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.
Kaynak: BİANET