Halkların Demokratik Partisi (HDP) 1 Şubat 2014 Cumartesi günü Ankara’da İnşaat Mühendisleri Odası’nda (İMO) gerçekleşecek “Yeni Siyaset Arayışları: Radikal Demokrasi Mücadelesinde Yeni Muhalefet ve Örgütlenme Biçimleri” adlı bir sempozyum düzenleniyor. Konferans öncesinde katılımcı partilere, bu bağlamda önümüze çıkan temel sorunlara yaklaşımlarını anlayabileceğimiz soruları yönelttik. PYD (Partiya Yekîtiya Demokrat/Demokratik Birlik Partisi) Eş sözcüsü Asya Abdullah ile yapılan söyleşiyi sizlerle paylaşıyoruz.
Dünyada sol-sosyalist ve diğer özgürlükçü hareketlerin genel durumunu değerlendirir misiniz?
21. yüzyılda sistemlerin değişim ve dönüşümlerinde büyük roller oynayabilecek birçok gelişme ortaya çıkmıştır. Bu son dönüşümler bilhassa Ortadoğu’da ortaya çıkmıştır. Tabii bu değişim hareketlerine yardım edenler, destek verenler hatta öncülük edenler, demokratik ve sosyalist kuvvetler yani özgürlük-barış ve demokrasi isteyenler olmalıydı. Ortadoğu da bu gelişme ve dönüşümlere dair bir çaba görebiliyoruz ancak söz konusu kuvvetler üzerine düşeni yapmamaktadır. Bu kuvvetlerin diğer bir özelliği de sistemin etkisinden kurtulamamalarıdır. Elinde sermaye olan, taktik, teknik ve pratik sahibi olan bir sistemden söz ediyorum. Yani halkın talepleri, söz konusu sistem tarafından ezilmektedir. Bu bağlamda ele alındığında yani halkın talepleri, beklentileri bağlamında, bahsettiğimiz hareketler üzerlerine düşen tarihsel role uygun davranmaktadır.
Bulunduğunuz bölge ve ülkenin özgün koşullarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu koşulları dikkate alan bir yerden siyaset yapmak nasıl mümkün?
Doğrusu Suriye’de halkın tamamı çete hareketlerine karşı ayakta. Barış ayaklanmaları başladı. Bu ayaklanmalar sayesinde halk üzerinde etkin olan otorite yavaş yavaş etkisini, gücünü kaybetmeye başladı. Suriye’nin tamamı, halkla birlikte çetelere karşı gerekli tepkiyi güçlü biçimde göstermiştir. Biz siyasetimizi demokratik ve özgürlükçü kuvvetimizle yürüttük şimdiye kadar ve böyle devam ettireceğiz. Kürtlerin iradesinin kabul edilmeme durumu var. Halkın iradesinin kabul edilmemesi durumu var. Bugünkü sorunlar Suriye’nin tamamının sorunu esasen. Bizim çözüm önerimiz barış ve demokrasiden yana yeni bir sistemin inşasıyla ilgili.
PYD’nin ortaya çıktığı tarihsel bağlamı izah edebilir misiniz?
PYD’nin başarısı, PYD’nin mücadelesi sayesinde gerçekleşmiştir. Çünkü PYD kuruluşundan bu yana bütün üyeleri ile birlikte, hem Suriye’de hem de Kürdistan’da; Baas rejiminin başta Kürt halkı olmak üzere bölge halkına uyguladığı her türlü adaletsizlik ve zorbalığa karşı topyekûn bir mücadele içerisinde olmuştur. Yani PYD siyasi bir parti olarak; Kürt halkı ve Suriye halklarını haklarına kavuşturmak için mücadele eden bir aktör olmuştur. Binlerce üyemiz tutuklandı. Hatta bazı parti yöneticilerimiz zindanlarda işkence ile şehit edildiler. PYD Suriye devriminin başından beri; öncü bir parti gibi kendi siyasi çizgisini sürdürmektedir. Halkın öncülüğünde de başarıya ulaşmıştır. Bu yüzden PYD bir halk partisidir. Halkın etrafında kenetlendiği bir parti ise daima kazanır.
Partinizin nasıl bir örgütsel yapısı ve nasıl bir politik çizgisi var?
Siyaseten ve diplomatik olarak sürdürülen bütün çalışmalarımız Suriye halkı ve Kürt halkının menfaatleri çerçevesinde şekillenmektedir. Şimdiye kadar üzerimize ne kadar saldırı olmuşsa, gerek dış kuvvetler gerekse iç kuvvetler tarafından, ortak amaçları partimizin önünü kapatmaktır. Ancak ortaya çıkardığımız politikadan vaz geçmeyeceğiz. Şeffaf ve demokratik bir çözüm için, Suriye halkı ve Kürt halkının sorunları için, parti olarak politikalarımızı bu esas üzerine bina edeceğimizin altını çizmek istiyorum. Bu doğrultuda 2013’te ciddi adımlar attığımızı, diyalog ve görüşme kanallarını kurmaya çalıştığımızı belirtmeliyim. Gerek bölgede, gerekse bölge dışında durum bu oldu. Yeni bir ülkenin inşasını mümkün kılacak projelere ve siyasete sahip olduğumuzu biliyor ve bu esaslar üzerine hareket ediyoruz, edeceğiz.
Parti ve örgüt içi demokrasiyi nasıl ve hangi alternatif mekanizmalarla sağlıyorsunuz?
Biz kendimize önderliğin modelini temel alıyoruz.
Koalisyon partilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Doğrusu parti olarak kendi aramızda bu konuda uzun tartışmalar düzenledik. Temel sorumuz nasıl bir çözüm modeli öne sürebileceğimiz ile ilgili oldu. Çok düşündük. Nihayetinde bölgede Kürtlerin yanı sıra pek çok etnik, dini grup var. “Demokratik özerklik projesi” ile Suriye’deki karışıklıkların, savaşın ve şiddetin ortadan kalkması yolunda parti olarak iyi bir noktaya vardığımızı düşünüyoruz. Hazırladığımız projeler de genelde bu bağlamda oldu. Dolayısıyla başlarken projelerimizi müzakerelere sunduk. Siyasal Kürt örgütlerin yanı sıra toplumsal kurum-kuruluş ve örgütlere, siyasal Arap örgütlerine, Süryani, Asuri pek çok partiye. Birlikte hareket ettik çalıştık ve sağlam bir temel inşa ettik. Bu projede bütün kurum-kuruluş ve örgütlerin, partilerin, kendi siyasi bakış açılarını, yakınlaşmalarını dile getirmelerini ve bu projenin bütün siyasi kuvvetlerin ortak projesi olmasını istedik. Yürütülen çalışmalar sonucunda bir meclis kuruldu ve 22 heyet oluşturdu. Örgüt içinde birçok siyasi parti, toplumsal örgüt ve farklı kuruluşlar var. Oluşturulan meclisler çalışmalarına başladı.
Partinizin taban örgütlülüğünü nasıl kurdunuz? Bunun için alternatif örgütlenme modelleri geliştirdiniz mi?
Parti olarak çalışmalarımız siyasi bir parti gibi yürütülüyor. Suriye ve kendi bölgemizdeki demokratik siyaset hattının ilerlemesi için mücadele ediyoruz. Öte yandan siyasetimizin amacı, bütün kuvvetlere yetişmek, dış kuvvetlere, bölgesel kuvvetlere… Toplumu temsil eden birçok örgüt olduğunu göz önünde bulundurarak hepsine yetişmeye çalışıyoruz. Parti olarak, sadece siyasi ve diplomatik alanları savunmuyoruz. Topluma diğer açılardan da önem veriyoruz. Çünkü halk, toplumun farklı kesimlerinin örgütlü toplamıdır. Dış çalışma birimlerimiz ise siyaset ve diplomasidir. Biz toplumun kuvvetini, iradesini, tecrübesini esas almaktayız. Öte yandan bütün bölgelerde parti kongrelerini kurduk.
Partinizin etnik, dini, cinsiyete dayalı, sınıfsal ve benzeri farklılıklara karşı tutumu ve yaklaşımı nedir?
Yani parti olarak bakış açımızı söyleyebiliriz. Şöyle ki; din, dil, kültür, sanat ve sınıf farkları parti projelerimiz kapsamında göz önünde bulundurularak, hassasiyet gösterilmektedir. Bugün bütün dinler, kültürler, diller ve sınıflar Kantonlarımız içinde yer almaktadırlar. Bütün dinlerin, dillerin, kültürlerin demokratik bir sistem içinde kendilerini ifade edebilmeleri ve ilerleyebilmeleri temel iddiamızdır.
Rojava Devrimi’nin Kadın Devrimi olarak değerlendirilmesine dair sizin yaklaşımınızı öğrenebilir miyiz? Kadın Devrimi’nin ne anlama geldiğini bu doğrultuda açıklayabilir misiniz?
Şunu söyleyebiliriz ki; bu devrim başladığında, bütün Kürt kadınları olağan kuvvetiyle katıldılar. Yani devrim Rojava’da başlamadan önce de Kürt kadını onurlu bir mücadeleye sahipti ve bütün alanlarda örgütlenmişti. Yani devrim başladığında Kürt kadını devrime hazırdı. Hazır olarak devrime katıldı. Kürt kadınının Rojava devrimine öncülük ettiğini söyleyebiliriz. Rojava’da alınan kararların tümünde kadın vardır. Rojava Devrimi’nin rengi, kadının rengidir.
Rojava’nın özgül koşullarının yanı sıra, uluslararası bağlamda tarihsel önemini göz önünde bulundurduğumuzda Cenevre Konferansı’nda yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Devrimin başlangıcından bugüne kadar ki hedeflerimizden birisi Cenevre Konferansı’na katılmaktı ve başlangıçtan bugüne kadar çözüm taraftarı olduk. Ancak, maalesef görüyoruz ki Cenevre Konferansı da kendi menfaatlerine göre hareket eden kuvvetlerin himayesine girmiştir. Dahası hazırlıklar tam yapılamadığı gibi bütün kuvvetlerle görüşme de gerçekleştirilemedi. Dolayısıyla alınan kararların geçerliliği yoktur zira ne Suriye halkının iradesini ve ne de Kürt halkının iradesini göstermektedir.
Yakın zamanda Cizire Kantonu’nun özerklik ilanı ile başlayan sürece dair görüşlerinizi alabilir miyiz?
Cizre Kantonu’nun tarihsel bir adım olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca Kürt halkı için sadece Rojava’da değil, bütün Kürtler için ve özellikle de Suriye halkı için sorunların çözülebilmesi anlamından tarihi bir adım olduğunu düşünüyor ve en başarılı model olarak değerlendiriyorum. Birçok kişi için yeni olan bir durumla karşı karşıyayız. Bütün kültür ve kimliklerin esas alındığı bir yapılanmadan söz ediyoruz artık. Halk, iradesiyle öncü olmaktadır. Bu kanton içindeki en önemli şey ise, siyasi ve diplomatik ilişkilerin güçlü bir şekilde yürütülmesidir. Din savaşlarının önüne geçebilecek bir projeden söz etmekteyiz, olası çatışmaların önünü kapatacak ve toplum içindeki kargaşa ve karışıklıkları ortadan kaldıracak bir yapıdan.
Bahar Şimşek & Betül Yarar
Çeviren: Murat Tavşan
Röportajın Kürtçe orjinali daha önce Toplum ve Kuram dergisinde yayınlanmıştı. Kürtçesini okumak için tıklayınız: http://zanenstitu.org/siyaseteke-nu-muxalefeteke-nu-awayen-nu-yen-birexistinbune-bahar-simsek-betul-yarar/