Gözaltında zorla kaybettirilen yakınlarının akıbetini öğrenme ve faillerin yargılanmasını talebini 991’inci haftada yineleyen Cumartesi Anneleri/İnsanları ve bir kez daha Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi.
Bu haftaki buluşmada, 1995 yılında 30 yaşındayken gözaltına alınarak kaybedilen Hasan Ocak’ın akıbetini ve faillerini sordu? Açıklamayı İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Eren Keskin okurken, daha sonra Maside Ocak konuştu. Ocak meydana dönerek, “Sizi aramaktan vazgeçmeyeceğiz” dedi.
1995 yılında atama bekleyen bir öğretmen olan Hasan Ocak’ın öyküsü şu şekilde:
“Ocak, atamasını beklerken Beyazıt’taki bir iş hanında çay ocağı işletiyordu. 21 Mart 1995 günü akşamüzeri işyerinden ayrıldı. Annesini telefonla arayarak ‘Balık getireceğim, akşam için yemek hazırlama’ dedi. Ancak Hasan, ne o akşam ne de sonrasında bir daha Avcılar’daki evine gidemedi.
Hasan’dan haber alamayan ailesi onun gözaltına alındığını, ancak bu durumun emniyet tarafından inkâr edildiğini kamuoyuna açıkladı. Savcılığa başvuran aile, ardından İstanbul Emniyeti, İstanbul Valiliği, TBMM, Başbakanlık, bakanlıklar, hastaneler, Adli Tıp nezdinde girişimlerde bulundu.
‘Açıklama yapmak zorunda kalındı’
Oluşan kamuoyu baskısı üzerine dönemin İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ve İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir ‘Hasan Ocak’ın gözaltında olmadığını ve suçlu olarak aranmadığını’ açıkladı.
Oysa İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde gözaltında tutulan iki kişi Hasan’ı şubede gördüklerini, iki kişi de Hasan’ın ismini emniyetteki parmak izi listesinde okuduklarını söyledi. Newroz nedeniyle gözaltında tutulan başka bir tanık ise şubede bir hareketlilik olduğunu ve polislerin kendi aralarında “Hasan Ocak getirildi” diye konuştuklarını duyduğunu söyledi.
Kimsesizler mezarlığında bulundu
58 günlük ısrarlı bir arayışın sonunda Hasan’ın ağır işkence izleri taşıyan bedenine ‘meçhul kişi’ olarak defnedildiği Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nda ulaşıldı. Olay yeri tutanağında, Hasan’ın bulunduğunda üzerinde kimliğinin, kemerinin, saatinin, ayakkabı bağcıklarının olmadığı ve parmaklarında mürekkep lekeleri olduğu yazılıydı. Bunlar, onun gözaltına alınan kişilere uygulanan rutin işlemlerden geçtiğine işaret ediyordu.
Bakanlıktan özür
Her şey o kadar açıktı ki, dönemin İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Algan Hacaloğlu, yaptığı araştırmalara dayanarak ‘Ocak’ı konuşturmak için gözaltına aldılar ve orada uyguladıkları işkence ve darptan sonra öldürülmüş halde Beykoz’a attılar’ diyerek Ocak Ailesi ve toplumdan özür diledi.
Ancak ailenin tüm başvuruları sonuçsuz bırakıldı. İç hukuktan sonuç alamayan aile, AİHM’e başvurdu. 2004 yılında AİHM, Hasan Ocak’ın kaybedilmesi ve ölümüyle ilgili koşulların belirlenmesi için yeterli ve etkin bir soruşturma yürütülmediğini tespit ederek Türkiye hakkında ihlal kararı verdi ancak iç hukukta dosya kovuşturma aşamasına bile gelemedi.”
Açıklamanın ardından Ocak ailesi söz aldı. İlk olarak konuşan Ali Ocak “Gözaltına alınarak kaybedildi. Bizse hâlâ onun akıbetini araştırıyoruz” dedi. Maside Ocak ise anne Emine Ocak’ın sağlık sorunlarını nedeniyle alana gelemediğini ifade ederek “Ben Hasan’dan da arkadaşlarımın çocuklarından da vazgeçmedim” notunu paylaştı. Konuşmasına devam eden Maside Ocak, Galatasaray Meydanı’nda kişi sınırlamasına dikkat çekerek, “Ben bu meydanın ikinci kuşağıyım. Biz aslında Ocak ailesi olarak bu meydanda üç kuşağız. Fakat 10 kişi sınırı olduğundan ağabeyimle beraber geldik” dedi. Konuşmasına meydana dönerek devam eden Maside Ocak, “Emin olun ki biz sizden hiç vazgeçmedik. Sizinle buluştuğumuz meydanımızdan hiç vazgeçmedik. Herbirinizin akıbeti açıklanana kadar da vazgeçmeyeceğiz. Sorumlularınız yargı önüne çıkana kadar nerede olursak olalım sizden de meydanımızdan da vazgeçmeyeceğiz, vazgeçmeyeceğiz, vazgeçmeyeceğiz” dedi.
Açıklamanın ardından Cumartesi Anneleri ellerinde taşıdığı karanfilleri abluka altında tutulan Galatasaray Meydanı’na attı.