Alevi Bektaşi Federasyonu Kadın Meclisi Ankara’nın Çankaya ilçesindeki Yılmaz Güney Sahnesi’nde 1’inci Kadın Konferansı’nı gerçekleştirdi. Açılış konuşması ile başlayan ve 3 oturum şeklinde gerçekleşen konferansa, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Halklar ve İnançlar Komisyonu, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sultan Özcan, CHP, Sol Parti, Emek Partisi (EMEP), Demokratik Aleviler Derneği (DAD), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Halkevci kadınlar, İnsan Hakları Derneği Kadın Meclisi (İHD), Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK) Şubeler Platformu, Dünya Kadın Yürüyüşü Uluslararası Koordinatörü ve birçok kurum katıldı. Açılış konuşmasının ardından yıldönümüne birkaç gün kalan 6 Şubat Depremiyle ilgili “Doğa değil ihmal öldürdü” adlı bir slayt izlendi ve ardından Zeynep Karababa üç nefes dinletisi yapıldı.
‘Kadınları ölümleri pahasına mücadele ediyor’
“Kadın Örgütleri ve Alevi Kadınlar” başlığı altında konuşan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim,“Bu topraklarda kadınlar eşit değil ve bu toplumsal cinsiyet eşitliği o kadar derin ki kadınlar her gün her kesimden öldürülüyor. Farklı mücadele alanlarında, farklı düzeylerde mücadeleyi yürütüyor olsak da bu eşitsizlik bizi ortak paydada buluşturuyor. Bütün kadın örgütleri olarak hepimizi ilgilendiren konu kadın cinayetleri. Yaşam hakkımız çokça elimizden alınıyor. Kadınlar sessiz kaldığı ve haklarını bilmedikleri için öldürülmüyor. Kadınlar günümüzde eşit olan haklardan eşit düzeyde yararlanmak için ölümleri pahasına mücadele ediyorlar. 2023 yılı içerisinde 315 kadın cinayeti, 248 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. Eşitsizliği anlamak için haberleri göz önüne getirin erkeklerin boşandıkları için kadınlar tarafından öldürüldüğünü görmeyiz kadınlar boşanmak istedikleri için öldürülüyor. Bu bile eşitsizliği ortaya koyuyor” sözlerini kullandı.
Toplumsal soruna kamusal çözüm
Kadın katliamlarının verilerine bakıldığında çözümün de burada gizli olduğunu belirten Fidan, toplumsal soruna kamusal çözüm bulmak gerektiğini dile getirdi. Fidan, “Önce yaşamak istiyoruz, eşit ve özgür yaşamak istiyoruz. Verilere baktığımızda çözüme ilişkin de sonuç çıkarabiliriz. Öldürülen kadınların çoğu yakınları tarafından öldürülüyor, en çok evlerinde öldürülüyor. Dolayısıyla cinayetleri durdurmak ve şiddeti önlemek istediğimizde bu kişiler tarafından şiddet uygulanıyorsa bu dört duvarı açmak gerekir. Aileleri, evleri tartışmaya açmak ve burada ne oluyor diye bakmak gerekiyor. Bizim burada çözüm önerimiz, hukuksuzca bir gece yarısı umhurbaşkanı İstanbul Sözleşmesi’nden imzasını geri çekti. Bu eşitsizlik her hanede varsa ve toplumun her alanında yaşıyorsak, çözüm sadece iki kişi arasında çözüm bulmak değil toplumsal soruna kamusal çözüm bulmak gerekir. İstanbul Sözleşmesi bu anlamda çok kapsamlı bir çözüm sunuyor ve can simidimizdir. Bir diğer çözüm, kadınların yarısından çoğu ateşli silahla öldürülüyor demek ki yapılması gereken bireysel silahlanmanın sınırlandırılması veya engellenmesidir. Mevcut iktidar kadınların sahiplenmesinden tutun, nafaka hakkına kadar konuşuyor. Çözüm olarak, ‘kadınlar seslerini çıkarmayacak, erkeklerin sözünden çıkmayacak’ diyorlar. Murat Kurum şunun açıklamasını yaptı ve bu açıklama şiddet, taciz ve tecavüzü kabul ettiğini gösteriyor ‘gerekirse şoförlerimiz kadınları evlerine bırakacak.’ Kadınlar bunu istemiyor, bunun çözümü bu değil” diye konuştu.
Eşitsizlikler zinciri
Gazeteci-yazar Aysel Kanber, “Cumhuriyet, eşit yurttaşlık ve Alevi Kadın Mücadelesi” başlığı altında iktidarın yarattığı eşitsizliklere değindi. Aysel, “Şeriatın savunuculuğunu yapan bir iktidarla karşı karşıyayız, Meclis’te vekillikler oldu bittiler ile düşürülüyor. Eşitsizlikler karşısında emek verelim emek vermezsek bunları aşamayız. Kesinlikle üst dilden kaçınmak gerekiyor. Mevcut yönetimin gözümüzün içine baka baka haksız hukuksuz eşitsiz uygulamaları sürdürmek istediğini görüyoruz. Ekonomide eşit değiliz, geçimde eşit değiliz, eğitimde eşit değiliz, etnik kökende eşit değiliz, ibadetlerimizde eşit değiliz, satın alabilmede eşit değiliz, vergide eşit değiliz, adalette eşit değiliz. Daha sayılabilecek birçok eşitsizlik var. Bunu bize uygulayanlar da inançlı olduklarını söyleyen kesimler. Ötekileştirme söylemleriyle insanlarımız ne derlerse yapmaya hazır ve bununla burun buruna yaşıyoruz. Laf anlatacağımız kitleler AKP’ye bağlı kitleler haline gelmiştir, bu kitlelere anlatmamız gerekiyor. Depremzede bir arkadaşımız Hatay’dan gelmiş, bir yürüyüşte ‘orada bizim Müslüman esnafa göre Alevi esnafımız çok daha iyi’ diyor. Durdurdum ve sordum ne demek istedin bu sözünle, ben sana bu sözü şimdi izah etmezsem sonraki nesle de geçecek. Şaşırdı ve özür diledi. Ayşe hanım bir kez daha bu sözü söylediğinde bir durup düşünecektir. Önemli olan bu kitlelere ulaşmamız, ve vurgulamamız anlatmaktan kaçmamızdır” ifadelerini kullandı.
‘Bu ataerkil bir mesele’
Alevi kimliğini küçük yaşlardan beri sorgulamaya başladığını söyleyen Prof. Dr. Özlem Cankurtaran, “Nasıl oluyor da bu ayrımcılık söylemi ve insan dışılılık hala kuşaktan kuşağa aktarılıyor diye kendime sorarım. Her toplumun bir dominant kültürü vardır, niceliksel olarak fazla ve zenginliği elinde tutar. Aleviler de köy yaşantısı kırsal olarak kültürü elinde tutar. Aleviliğin kendisi İslam öncesi inançla yoğrularak geldiği için kadın erkek birliği devam ediyor. Bunu yaşatıyor olması bence hala kırsalda yaşam sürmedir, kente gelseler bu da zedelenebilir. Diğer yandan Alevilikteki ‘can’ meselesinin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin üstünü örttüğünü düşünürüm. Alevi kadınlar ve çocuklar da şiddete maruz kalmaktadır. Alevi topluluğu kendine özgü inanışı itibariyle diğer dinlerle karşılaştırınca çok iyi noktaları var tabi ki ama kadın erkek eşitsizliği meselesinden azade değiliz çünkü bu ataerkil bir mesele” dedi.
‘Bugün yaşadığımız başka bir dağılma ve çözülmedir’
Alevilere kimliklerini gizlemenin kuşaklar boyunca söylendiğini belirten Özlem, “Şimdi ise kimlikler belirsiz, akışkan hale gelmiş, oradan oraya savruluyoruz. Bugün yaşadığımız başka bir dağılma ve çözülmedir. Küreselleşme ve sermaye bütün kimliklerin sabitliğini bozdu, çözdü. ‘Vestiyer kimliği’ ortaya çıktı. Kadın kimliği, anne kimliği, hoca kimliği. Değerlerin altüst olduğu bir dönemdeyiz. Sanayi devriminin olup her şeyin altüst olduğu döneme çok benziyor, şimdi de dijitalleşmeyle bunu yaşıyoruz. İnsan kimliğimize tutunmak zorunda kalacağımız bir dönem yaşayacağımızı yazanlar var. Alevi kadın kimliği hakkında konuşurken, eşitsizliğe karşı çıkabilmeyi, insan haklarını konuşabilmek gerektiğini söylemeliyiz” dedi.
Oturumların ardından soru cevap bölümüyle birlikte panel düzenine geçildi.
Kaynak | JIN NEWS