“Coca Cola sağlığa zararlıdır!”[1]
Geçtiğimiz günlerde Azerbaycan Devleti’nin resmi devlet gazetesinin ön sayfasında dünyanın en meşhur meşrubat markalarından Coca Cola’nın reklamı yer aldı. Coca Cola, Azerbaycan’ın Karabağ Savaşı’nın ardından ilan edilen “8 Kasım Zafer Günü” ’nde, Azerbaycan’ın zaferini tebrik eden tam sayfa bir reklam yayınladı.[2] Bu ilan Azerbaycan’ın bir devletten ziyade bir ticari işletme gibi yönetilen bir ülke olduğunu tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermesinin dışında, kapitalizmin ve emperyalizmin sembolu olan uluslararası Coca Cola şirketinin ve onun nezdinde de küresel kapitalizmin ana aktörleri olan çokuluslu şirketlerin barış, insan hakları, demokrasi gibi bir derdinin olmadığını bir kere daha ispatlıyor. Geçtiğimiz eylül ayında binlerce yıllık kadim Ermeni coğrafyası olan Dağlık Karabağ’ın (Ermenice Artsakh) yüz binin üzerinde yerli Ermeni halkı etnik temizliğe maruz kalmamak için kendi anayurtlarını terketmek zorunda kalmışken, Azerbaycan’ı can-ı gönülden kutlayan şirket Azerbaycan halkına afiyetle Coca Cola içmeyi diledi. Azerbaycan bu bu Coca Cola reklamıyla aslında bir devlet olmadığını, Aliyev ailesinin bir aile şirketi olarak yönetilen bir işletme olduğunu tüm dünyaya ilan etmiş oldu.
Dağlık Karabağ’da yaşanan insanlık dramı Dünya kamuoyunda hakettiği yeri ne yazık ki bulamadı. Bunda özünde Batı dünyası ile Doğu’nun hegemonya mücadelesinin dışavurumu olan Rusya-Ukrayna Savaşı’nın bölgesel güç olan Türkiye ve Azerbaycan’a uluslararası politikada özerk hareket edebilecekleri bir alan açması ile doğrudan ilişkisi var. Hem Batı, yani ABD ve AB, hem de Doğu, -Rusya ve Çin’in etrafında kümelenen ülkeler, Türkiye’yi kendi tarafında görmek istiyor. Her ne kadar Türkiye askeri anlamda NATO’nun yani Batı Bloku’nun bir parçası olsa da Erdoğan’ın başkanlığında son yirmi yılda insan hakları ve demokrasi standardları açısından çoktan otokrasinin hüküm sürdügü Doğu’nun siyasi kültürünün bir parçası olmuş durumdadır. Türkiye, bu iki bloğun çatışmasında arabuluculuk görüşmelerinin yapıldığı yer oldu ve bu hizmetinin de karşılığını şovenist ve yayılmacı politikalarına karışılmaması olarak almışa benziyor. Azerbaycan Devleti’ne doğrudan askeri ve lojistik destek vermesi, Rojava bölgesini kafası kızdığı zaman bombalaması, Suriye’nin toprak bütünlüğünü açıktan çiğneyerek Kuzey Suriye topraklarının işgali, hep bu uluslararası konjonktürün kendisine sağladığı avantaj sayesinde oluyor.
Türkiye’de özgürlükçü sosyalist ve demokratik Kürt siyaseti dışında kalan ve Türkiye nüfusunun yüzde sekseninden fazlasının temsiline soyunan iktidar bloğu AKP-MHP ve ana muhalefet bloğu CHP-İyi Parti ve bunlarla hareket eden irili ufaklı siyasi parti ve oluşum için Azerbaycan kayıtsız şartsız desteklenmesi gereken bir ülkedir. Zaten Türkiye devletinin de konuyla ilgili resmi dış politikası uzun zamandır “ İki Devlet tek Millet” olarak belirlenmiş durumdadır. Türkiye anaakım siyaseti ve anaakım medyası, Ermenilerin Türkiye coğrafyasının en eski halklarından biri olduğunu, halen resmi olarak altmış bin civarında Ermeni’nin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak Türkiye’de yaşadığını yok sayıyor. Ayrıca sayıları birkaç yüz bin civarında olduğu tahmin edilen, soykırım sırasında kimliklerini değiştiren ama hala kendilerini Ermeni kimliği ile irtibatli olarak düşünen ve hisseden bir nüfusun da Türkiye’de varolduğunu görmezden geliyor. Türkiye’nin cumhuriyetin kuruluşundan beri bir türlü demokratikleşemeyen siyaseti Dağlık Karabağ meselesine ve Ermenistan Azerbaycan arasındaki sorunlara tutum alışta insan hakları, barış, halkların kardeşliği gibi prensipleri değil, şoven Türk milliyetçiliğinin dar perspektifini öne çıkarıyor ve Azerbaycan’ın adeta takım tutar gibi destekliyor.
Aynı iktidar ve muhalefet bloğunun son İsrail-Filistin Savaşı’nda İsrail karşıtı bir politik hatta birleştiğine şahit oluyoruz. Bu politik hattın anti-Semitik ve siyasal İslamcı saikler nedeniyle sadece İsrail karşıtı değil genel olarak Yahudi karşıtı olan unsurlarını bir tarafa bırakarak, İsrail’in şu anki aşırı sağcı faşizan unsurları bünyesinde barındıran Netanyahu yönetiminin uluslararası antlaşmaları ve hukuğu hiçe sayarak on bine yakin sivil insanın ölümüne neden olduğu Gazze’ye askeri müdahalesini kınamasını doğru bir tutum olarak değerlendirsek de, Azerbaycan’a Türkiye ile beraber en fazla askeri teknoloji desteği veren ülkenin İsrail olduğundan bahsedilmemesi Türkiye siyasetinin ana gövdesinin ne kadar tutarsız olduğunu bir kere daha ortaya koyuyor. Azerbaycan’ın 2016-2020 yıllarında mühimmatinda bulunan silahların yaklaşık yüzde yetmişi İsrail tarafından Azerbaycan’a verildi ve işte son 2020’de yeniden alevlenen Dağlık Karabağ çatışmasında bu silahlar Ermenilere karşı kullanıldı.[3] Azerbaycan ise İsrail’in yaklaşık toplam yüzde kırklık doğal gaz ihtiyacını karşılıyor. Hem Azerbaycan hem de İsrail yönetimleri, üst düzeydeki gelişkin ikili ilişkilerden son derece memnunlar. Azerbaycan, İsrail yönetimini son Gazze askeri operasyonundan dolayı kınamadığı gibi ona açıkça desteğini sundu.[4] Dolayısıyla, Türkiye’de hükümet ve anamuhalefet İsrail’i kınama konusunda mangalda kül bırakmazken, Azerbaycan’ın İsrail ile ilgili duruşunu eleştirmemesi, büyük bir ilkesizlik örneği oluşturuyor.
Azerbaycan, siyasi, düsünce ve basın özgürlüklerinin olmadığı, hukuk devleti ilkesinin yerleşmediği, insan hakları ve demokrasi standardları bakımından dünya sıralamasının en altlarında yer alan bir ülkedir. Petrol ve doğal gaz gibi doğal kaynaklar yönünden son derece zengin olmasına rağmen, bunlardan elde edilen zenginlik ülkeyi son kırk yıldır yöneten Aliyev ailesinin ve onun yakın çevresini oluşturan iş insanlarının elinde toplanmış durumdadır.[5] Başkent Bakü’nün sınırlı zengin mahalleleri hariç, halkının çok büyük bir bölümü yoksulluk içerisinde yaşıyor.[6] Azerbaycan, uluslararası literatürde yüksek yolsuzlukları nedeniyle “yolsuz petro dolar ülkesi”olarak tanımlanıyor. Sanırım bundan sonra bu sıfatının yanına, bir zamanlar Amerikalı yazar William Sidney Porter’in Guetemalla ve Honduras’ı tarif ederken bozuk ekonomik ve politik yapılarından dolayı uydurduğu muz Cumhuriyeti kavramına[7], Azerbaycan’ın Coca Cola Cumhuriyeti olduğu olgusunu da eklemek gerekecek. Son yıllarda, insan hakları, demokrasi, özgürlük ve eşitlik gibi değerlerin büyük erozyona uğradığı Türkiye, Azerbaycan’ı kayıtsız şartsız destekleyerek, bu değerlerin daha da aşınması yönünde yol alacağını belli etmiş oluyor. Tek tip şoven milliyetçilik siyasi kültür geriletilemediği sürece Türkiye’yi de bekleyen akıbet ne yazık ki Azerbaycan’ın aynısı olacak.
[1] Dünya halkları arasında son derece yaygın ve doğruluğu pek şüphe götürmeyen görüş.
[2] Azerbaycan’ın resmi gazetesinde Coca Cola reklamı | soL haber
[3][3] https://www.timesofisrael.com/israeli-weapons-quietly-helped-azerbaijan-retake-nagorno-karabakh-sources-data/#:~:text=Experts%20estimate%20Israel%20supplied%20Azerbaijan,boosting%20Israel%27s%20large%20defense%20industry.
[4] Azerbaycan neden İsrail’e desteğini açıkladı? – YouTube
[5] Azerbaijan | The Global State of Democracy (idea.int)
[6] Poverty, repression in shadow of Azerbaijan’s shiny new skyline – France 24