Nevzat ONARAN Gazete Duvar için yazdı: “Topal Osman’ın öldürülmesi, Suphi ve yoldaşlarının imhasıyla başlayan cinayet zincirinin son halkasıydı. Bakalım ‘itibarının hukuken iade edilmesi’ teklifinin görüşülmesinde neler anlatılacak!”
Topal Osman çetesi gibi paramiliter güçler hep kullanıldı. “Bugün de kullanılmıyor” diyemeyiz. 1960’ların ortasından itibaren sokağa salınan faşistler böylesine yedeklerdi. Hamidiye Alayları da biraz ötedeydi. Hatırlıyoruz; Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, “Devlet uğruna kurşun atan da kurşunu yiyen de şereflidir” diyerek paramiliter güçleri sahiplenmişti. Başbakanlığında da “ölüm listesi” masasındaydı. 1921 başında Topal Osman’a görev emri verilirken, Çerkez Ethem tasfiye edildi. TBMM zabıtlarında okuyoruz ki, 45-50 askeri öldüren Katil İlyas ve çetesi Karadeniz Rumlarını vurmak koşuluyla affedildi.
Teşkilât-ı Mahsusa yetiştirmesi Topal Osman, Merkez Ordusu’nun Koçgiri ve Pontos harekâtına ve sonrasında Batı Cephesine katıldı ve rütbesi yarbaylığa kadar yükseltildi. Sonra işler tersine döndü; “kullanım süresi bitti”, “devletin bekası için gereken yapılır” dendi ve rütbesine, hizmetine bakılmadan öldürüldü. 2 Nisan 1923’te Meclis’te kabul edilen “Müdafii din ve vatan ve istiklâl olmasından dolayı şehit edilmiş olan Ali Şükrü kardeşimizin kaatillerinden olup […] kaatil, hunhar Kaymakam [Yarbay] Topal Osman’ın Meclis kapısı önünde salben [asılarak] teşhir edilmesi […]” kararıyla cesedi BMM kapısına asıldı. Vakit gazetesinin yazdığına göre geride kalan servetiyse 500 bin liraydı. 99 yıllık kararın kaldırılması ve “[Topal Osman’ın] itibarının hukuken iade edilmesi” için kanun teklifi verildi. Bu, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 27. Dönemde yani Haziran 2018’den bugüne verdiği tek teklifti. Günün politik iklimine göre anlamlıydı, Saray’ın da haberi yoktu diyemeyiz. Trabzonlu bir grupsa Ali Şükrü’nün mezarı başında Bahçeli’nin teklifine tepki gösterdi.
Topal Osman müfrezesi, önce Genelkurmay milisi olarak Merkez Ordusu ile Batı Cephesinde ve ardından Çankaya’nın Muhafız Kıtası olarak görevlendirildi. 1 Nisan 1923’e kadar kahraman görülen Topal Osman, Trabzon Mebusu Ali Şükrü’nün öldürülmesinden sonraki hedefti, artık “katil”di. Topal Osman, Mustafa Suphi ve yoldaşlarının Karadeniz’de imhasıyla başlayan cinayet zincirinin son halkasıydı. Dönemin Başbakanı Rauf Orbay, Topal Osman’ı kuşatma krokisini bizzat Mustafa Kemal’in çizdiğini yazdı.
Topal Osman’ın Ahmet Emin Yalman’a anlattığına göre, Balkan Savaşı’nda yaralanmış ardından kendi teşkilatını oluşturup Teşkilât-ı Mahsusa’ya katılıp Karadeniz’de Rumları imha etmişti. Karadeniz’in bilineni Topal Osman’ın, 1919’da Giresun Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reisiyken Mustafa Kemal’le Havza’da buluştuğu iddia edildi. İttihatçı liderler Talât, Cemal ve Enver paşaların Almanya’ya kaçmasından evvel Enver Paşanın Teşkilât-ı Mahsusa reisliğine atadığı Hüsamettin Ertürk ile yazar Hasan İzzettin Dinamo, buluşmanın gerçekleştiğini yazdılar. Havza’daki görüşmeyle ilgili tartışma olsa da 23 Temmuz 1919’da toplanan Erzurum Kongresi’ne Giresun delegesi olarak katılan Dr. Ali Naci Duyduk ve mühendis İbrahim Hamdi, Mustafa Kemal’e yönelik eleştirilerinde karşılarında Topal Osman’ı buldu. Hatta delege İbrahim Hamdi, [Topal Osman korkusundan] İngiltere’ye kaçmak zorunda kaldı. Nitekim 1950-1960 dönemi Trabzon Mebusu Mahmut Goloğlu da Topal Osman’ın, Erzurum Kongresi’nden dönen ve Mustafa Kemal’e muhalif olan delegelere karşı takındığı tavrı, öncesinde Mustafa Kemal’le kurduğu bağlantının bir karinesi olarak değerlendirdi. Tarihçi Prof. Sabahattin Özel’e göreyse Havza’da buluşma ihtimali zayıftı.
Mustafa Kemal ile Topal Osman Havza buluşması tartışmalı olsa da “gerekli emirin” ulaştığını düşünmek mümkündür. Nitekim iki yılın ardından Başkomutan seçildikten üç gün sonra 8 Ağustos 1921’de gizli celsede Samsun özelinde neler yaptığını aktaran Mustafa Kemal, Topal Osman’ın ismini vermeden belli bir görevlendirmeden bahsetti: “Rumları silahtan tecrit etmek arzuyi katisindeyiz ve muktedir olduğumuz yerlerde bunlara [Rumlara] müsamaha ettiğimiz yoktur. Fakat bunun için gayri muktedir olduğumuzu zannettiğimiz yerler vardır ki, orada bunu yapmaktan içtinap ediyoruz (kaçınıyoruz).”
Merkez Ordusu 1920 sonunda bizzat Koçgiri ve Pontos harekâtı için kurulmuş ve görevini tamamladıktan sonra da 25 Şubat 1922’de lağvedilmişti. Dahiliye Vekili Ali Fethi’ye göre Merkez Ordusu’nun Koçgiri ve Karadeniz’de yaptığı temizlikti. Topal Osman’ın Giresun Müfrezesi, Merkez Ordusu bünyesinde önce 1921 Mart-Mayıs’ta Koçgiri ve ardından Haziran’da Pontos harekâtında görevlendirildi. Askerî harekâtla Koçgiri’de taş taş üstünde bırakılmadı. Sivas Valisi Ebubekir Hazım Tepeyran, Koçgiri’de 133 köyün yakılıp-yıkıldığını, suçlu-suçsuz binlerce insanın ölüme mahkûm edildiğini ve ellerinden mallarının alındığını yazdı. Hadiye Yılmaz’ın yayımladığı 1927’de kaleme alınan ‘Pontus Meselesi Raporu’ndan anlıyoruz ki, Karadeniz Rumlarının sahada egemenlik kuracak ne lojistiği ne de teşkilatı vardı. Sonunda Topal Osman müfrezesi gibi 1600 çete elemanının görevlendirildiği Karadeniz temizlendi ve kalan da Sünni İslamlaştı.
Suphi’den Topal Osman’a
Değindiğim gibi Topal Osman’ın öldürülmesi, Suphi ve yoldaşlarının imhasıyla başlayan cinayet zincirinin son halkasıydı. Türkiye Komünist Fırkası’ndan (TKF) Mustafa Suphi ve 13 yoldaşı, 28 Ocak 1921’de Karadeniz’de katledildi. Suphi, Mustafa Kemal’le yazışması sonrasında resmen davet edilmiş ve Ankara’ya gitmek için yola çıkmıştı. 22 Ocak 1921’de Mustafa Kemal, BMM gizli celsede Suphi ve yoldaşlarına ne yapılacağının planını açıkladı. BMM Reisi Mustafa Kemal-Şark Cephesi Kumandanı Kâzım Karabekir yazışmasıyla belirlenen plana göre görevlendirilen Erzurum ve Trabzon Kuvayı Milliyecileri, Suphi ve yoldaşlarını Karadeniz’de katletti. Diğer bir deyişle Türk Kurtuluş Savaşı’nda Yunan askerinden önce denize dökülen Türkiyeli komünistlerdi.
Suphi ve yoldaşlarının imhası planının Karadeniz ayağında Kâhya Yahya görevliydi. Trabzon’da Kâhya Yahya ve Giresun’da Topal Osman birer Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti yöneticisiydi. Mümkündür ki ikisi de Suphi ve yoldaşlarının imhası için görüşmüştür. Nitekim Suphi ve yoldaşlarının imhasıyla ilgili soruşturmada Kâhya Yahya, “yalnız değildim” tehdidini savururken, belki ima ettiği isimlerden birisi de Topal Osman’dı. Zaten Topal Osman, Ahmet Emin Yalman’a “Ankara hükümeti ne emir vermişse harfiyen yaptık” demiş ve gerektiğinde emir beklemeden de harekete geçtiğini anlatmıştı. İlişki kurduklarıyla ilgili soru işareti olsa da Kâhya Yahya’nın hayatının sonlandırılması da “aldığı emir” üzerine Topal Osman planıyla olmuştur.
Kâhya Yahya’nın tutuklanması, beraat etmesi ve ardından 3 Temmuz 1922’de öldürülüp susturulması, iç çekişme ve saireyle gerekçelendirilirse de düğümü çözen, dönemin ‘özel muhafızı’ ve Çankaya Muhafız Alay Komutanı İsmail Hakkı Tekçe’nin, Topal Osman’ın iki fedaisiyle Kâhya Yahya’yı öldürdüğünü itiraf etmesiydi. Çünkü İsmail Hakkı, BMM Reisi Mustafa Kemal’e rağmen Trabzon’a gitmiş olamazdı. BMM heyeti, zaten bu adrese ulaşmıştı; Kâhya Yahya’yı öldürenler Ankara’dan gelen Topal Osman’ın adamlarıydı. İsmail Hakkı, bu fiiliyle ilgili beyanı öncesinde mebus Ali Şükrü’nün öldürülmesini organize eden Topal Osman’ın, kendisinin de yer aldığı ekip tarafından öldürüldüğünü de açıklamıştı. Dönemin Başbakanı Rauf Orbay’ın anılarında yazdığı İsmail Hakkı’nın anlatımıyla örtüşmektedir. Mustafa Kemal tarafından Topal Osman’la çatışacak birlik için Muhafız Tabur Komutanı İsmail Hakkı görevlendirilmişti. 1937 yazında İsmail Hakkı birliğiyle Dersim’deki harekâta da katılmıştı.
Cinayet zincirinin üçüncü halkası Ali Şükrü’nün öldürülmesiydi. Trabzon Mebusu Ali Şükrü, Kâhya Yahya’nın Topal Osman’ın adamlarınca öldürüldüğünü öğrenmiş ve çevresinde konuşmaya başlamıştı. 27 Mart 1923’ten itibaren haber alınamayan Ali Şükrü’nün kaybolduğu TBMM gündemine getirildi. 2 Nisan’da TBMM’de Başbakan Rauf [Orbay], Ali Şükrü’nün cesedinin [1 Nisan] bulunduğunu ve adli takibatın sonucunda Topal Osman ve birkaç adamının Ayrancı Bağları Papazınbağı’nda çatışma sonucunda öldürüldüğünü açıkladı. Ve aynı gün TBMM kararıyla Topal Osman cesedi Meclis kapısına asıldı.
Bakalım ‘Topal Osman’ın itibarının hukuken iade edilmesi’ teklifinin görüşülmesinde neler anlatılacak!
KAYNAKÇA:
TBMM’nin 2.4.1923 tarih ve 370 sayılı kararı; 19 Ocak 1922 tarih ve 183 no’lu kanun ve müzakeresi; Falih Rıfkı Atay, Çankaya, Bateş Atatürk Dizisi, İstanbul-1998; Rauf Orbay, Cehennem Değirmeni, cilt: 2, Emre Yayınları, 2. Baskı, İstanbul-2000; Cemal Şener, Topal Osman Olayı, Ant Yayınları, 3. Baskı. İstanbul-1998; Prof. Dr. Mustafa Balcıoğlu, İki İsyan Bir Paşa, 2. Baskı, Babil Yayıncılık, Ankara-2003; Kâzım Karabekir, İstiklâl Harbimiz, Türkiye Yayınevi, İstanbul-1960; Sabahattin Özel, Milli Mücadele’de Trabzon, T. İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul-2012; Hadiye Yılmaz, Pontus Macerası, Tarihçi Kitabevi, İstanbul-2011; TBMM GCZ, cilt: 1 ve 2 ve 3, s. 326-337 ve 192-195, 635-643 ve 369; TBMM ZC, devre: 1, cilt: 16 ve 28, s. 31-32, 111-112 ve 226-233, 243-244, 304-308.