1915 Ermeni Soykırımı, sadece Anadolu coğrafyasının önemli kadim halklarından olan Ermenileri büyük oranda yok etmekle kalmamış, Paramaz ve on dokuz yoldaşının kıyımında görüldüğü gibi Türkiye sosyalist hareketinin o dönem için büyük oranda yok olmasına neden olmuştur.
Zürih Üniversitesi, Ermeni araştırmacı yazar Dr. Toros Korkmaz, Ermeni Devrimci Paramaz ve 19 yoldaşının 15 Haziran 1915’te Beyazıt Meydanı’nda katledilmelerinin 107. yılı vesilesi ile yazdı.
“Bizim istediğimiz eşitlik, biz katı milliyetçi değiliz, bizim talebimiz Ermeni, Türk, Kürt, Alevi, Laz, Ezidi, Süryani, Arap ve Kıptilerle birlikte eşit koşullarda yaşamaktır. Bir devrimci olarak bu hedefe ulaşacağımıza inanıyorum. Ama Osmanlı devletinin tutumu onu Türkçülüğe götürüyor. Yüzlerce yıl önce bu toprakta geldiğiniz noktaya, Türkçülüğe geri dönüyorsunuz. […] Bizler milliyetçi değiliz, millet gayreti tarafından yönlendirilmemekteyiz. Bizler şoven milliyetçiler değil, halk dostlarıyız. Evet, biz ihtilalciyiz, ileri dünya tarafından tanınan ihtilâlcileriz, örnek ihtilâlcileriz ve tarih sahnesine çıkışımızın bütün hikâyesi de Osmanlı devleti tarafından gayet iyi bilinmektedir.”[1]
Bu sözler, on dokuz yoldaşıyla beraber 15 Haziran 1915’de asılan Sosyal Demokrat Hınçak Partisi’nin en önemli yöneticilerinden biri olan Paramaz lakaplı Matdeos Sarkisyan’a aittir. Asılmalarının üzerinden yüz yedi yıl geçmesine karşın bu sözler Türkiye siyasetinde güncelliğini korumaya devam ediyor. Demokratik hak ve özgürlüklerin hala yerleşmemiş olması tek tipleştirici Türk kimliğini reddeden Kürt halkı başta olmak üzere ülke içindeki diğer tüm halkları ezmeye devam ediyor. Bir başka önemli nokta da Paramaz’ın şahsında o dönemki devrimci Ermeni siyasetinin geleceği öngörmede ne kadar doğru bir noktada olduğu. Paramaz, çok uluslu Osmanlı İmparatorluğu’nun ideolojisinin giderek Türk milliyetçiliğine kaymasını tespit ediyor ve buna karşı Ermeni milliyetçiliğini yükseltmekten ziyade, Osmanlı içinde yaşayan tüm halkların kardeşliği temasını vurguluyor ve bunu da sol enternasyonalist mücadeleyle ilişkilendiriyordu. Paramaz’ın güçlendiğini gördüğü asimilasyoncu Türk milliyetçiliği sadece 1915 ve onu izleyen birkaç yılda değil, daha sonrasında da, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ideolojisi olmuş ve resmi devlet ideolojisinin en önemli bileşeni olarak hem devlet hem de toplum düzeyinde hegemonik etkisini günümüze kadar sürdürmüştür. Bu durum, solun da gelişmesine zemin hazırlayacak demokratik siyasi kültürün Türkiye’de oluşmasına büyük oranda engel olmuştur.
Türkiye’de resmi devlet ideolojisi ve ana akım siyasetler her ne kadar 1915 Ermeni Soykırımı’nı ve Ermenilerin tarihten bugüne kadar yaşadığı katliamları ve ayrımcılıkları inkar etse de son yıllarda demokrat, sol ve sosyalist çevrelerde Ermeni Soykırımı ve Ermenilerin maruz kaldığı ayrımcı politikalar kabul ediliyor ve bunlarla ilgili çeşitli çalışmalar yapılıyor. Bu çalışmaların eksik kalan en önemli halkası ise, Türkiye’nin sol tarihinin ve ideolojik yapısının oluşumunda Ermeni Soykırımı ile olan doğrudan ilişkinin gözden büyük oranda kaçmasıdır. Kadir Akın’ın 2015 yılında “Ermeni Devrimci Paramaz Abdülhamid’den İttihat Terakki’ye Ermeni Sosyalistleri ve Soykırım”[2], ve 2021’de “Saklı Tarihin İzinde, Osmanlı’da Modernleşme, Anayasa, Sosyalizmin Kökleri ve Ermeni Vekiller”[3] adlı yazdığı kitaplara kadar bu alanda herhangi bir kayda değer çalışma ya da sol içinde tartışmanın olmaması büyük bir eksikliğin ötesinde, Türkiye solunun genel ideolojik duruşuna ilişkin de önemli ipuçları veriyor.
Türkiye sol hareketinin tüm spektrumunun neredeyse üzerinde mutabık kaldığı konu, bu coğrafyada sosyalizmin tarihinin 1909’da kurulan Osmanlı Sosyalist Fırkası ve onunla özdeşleşmiş İştirakçi Hilmi ve Mustafa Suphi gibi kişilerle başlatılmasıdır. Birçok sol hareket Kemalizm ile olan farklılığını vurgulamak için, “Bizim Mustafamız, Mustafa Kemal değil, Mustafa Suphi’dir”, der. Halbuki gözden kaçırılan önemli nokta gerek Osmanlı Sosyalist Fırkası gerekse bu yapının yöneticileri olan bu kişilerin o dönemin dünya enternasyonalist sol hareketi tarafından pek ciddiye alınmayan, ideolojik ve teorik birikimleri son derece zayıf ve politik pratikleri de etkisiz olan aktörler olmalarıdır. Bu aktörler sembolik öneme haiz olmalarına karşın, Türkiye sol literatürüne teorik ve pratik anlamda önemli bir katkı yapmadılar. Buna karşılık o dönemin Ermeni devrimci siyasi hareketi bu aktörlerden en az otuz sene daha geriye giden tarihsel birikimiyle, ideolojik ve teorik donanımıyla, ve aynı zamanda o dönemki Osmanlı coğrafyasında örgütlülük düzeyi ve enternasyonalist bağlarıyla Türkiye sol tarihinin kurucuları olmayı çoktan hak ediyor. Örneğin, Lenin 1917 devrimi sonrası Beyaz Ordu’ya karşı kazandığı bir zaferde, “Daha dün 15 Haziran 1915’te kardeşim, yoldaşım Paramaz, on dokuz sosyalist aydın yoldaşıyla birlikte İstanbul’un Beyazıt Meydanı‘nda darağacına çıkarıldı.”[4], diyerek Paramaz’ı ve onun nezdinde Ermeni sosyalist hareketini selamlıyordu.
1887’de kurulan Devrimci Hınçak Partisi ile 1890’da kurulan Tasnaktsutyun Partisi, hem o dönemin en önemli enternasyonalist sol örgütü olan 2. Enternasyonal’e üyeydiler; hem de o dönemin güncel ideolojik ve teorik tartışmalarına sosyalist bir perspektiften programlarında geniş yer veriyorlardı. Hınçak Partisi doğrudan Karl Marx’a atıf yapmakla kalmıyor, kurucu kadroları aynı zamanda o dönemin en önemli marksist devrimci önderleri olan Engels, Plekhanov, Lenin ile de irtibat halinde bulunuyordu. Taşnaktsutyun Partisi, Hınçaklara göre içinde daha milliyetçi ve burjuva unsurları da barındıran ama son tahlilde işçi sınıfının ve köylülerin sömürüsünü gerek programında gerekse siyasi pratiğinde bolca dile getiren kitlesel bir sol partiydi. Her iki partinin Ermenilerin Osmanlı coğrafyasında yüzyıllardır maruz kaldığı ayrımcılığı dillendirmeleri ve buna karşı özerkliğe kadar varan bir dizi taleplerde bulunmaları bu partileri resmi tarih yazımının anlattığı gibi ayrılıkçı Ermeni milliyetçisi yapmaz ancak ulusal sorunu sosyalizmle harmanlayan sosyalist partiler yapar. O dönemin Osmanlı Sosyalist Fırkası ise, Hıristiyan tebaanın Osmanlı’da maruz kaldığı ayrımcılık bu kadar aşikarken, programında bu soruna ufak bir yer dahi vermiyordu. Mustafa Suphi ve arkadaşlarının kurduğu ve cumhuriyetin ilk yıllarından 1960’lara kadar sosyalist solda en etkili örgüt olan Türkiye Komünist Partisi, Ermeni Soykırımı’nı ve diğer Türk olmayan halkların maruz kaldığı sorunları hiç gündemine almadığı gibi, örgütün yönetici konumuna gelen Ermenileri etnik kimliklerini gizliyor, onlara parti tarafından müstear Türk isimleri veriliyordu.
1915 Ermeni Soykırımı, sadece Anadolu coğrafyasının önemli kadim halklarından olan Ermenileri büyük oranda yok etmekle kalmamış, Paramaz ve on dokuz yoldaşının kıyımında görüldüğü gibi Türkiye sosyalist hareketinin o dönem için büyük oranda yok olmasına neden olmuştur. Sosyalist ideolojik ve politik birikim yok olurken de, halklar arası ortak sol siyaset yapma kültürü de bitme noktasına gelmiştir. Sol siyasette nitelikli kadroların ortaya çıkmasının belli bir teorik birikim ve zamana ihtiyaç duyduğu göz önüne alındığında, kaybın boyutları çok ciddidir. Bu durumun Türkiye sol hareketine, cumhuriyetin kuruluşundan sonra verdiği en büyük zarar, geride kalan son derece cılız sosyalist hareketin Türk milliyetçiliğinin ideolojik etki alanına kolayca girmesi ve başta Kürt halkı olmak üzere, diğer etnik ve inançsal grupların sorunlarına çok uzun yıllar duyarsız kalması olmuştur. Aynı zamanda Türkiye sol hareketinin enternasyonalist damarı şoven milliyetçiliğin etkisiyle gelişememiştir. Paramazların ve onun nezdinde de, 19. yüzyılın son çeyreği ile 20.yüzyılın başında son derece etkin olan Ermeni devrimci hareketinin Türkiye sol hareketi tarafından kurucu unsur olarak görülmesi, hem günümüzün en önemli politik sorunu olan Kürt sorununun anlaşılmasında ve bu kanlı tarihten dersler çıkarılarak gerçekçi çözümler getirilmesinde, hem de solun kendi içindeki milliyetçi şovenist kalıntılardan arınmasında son derece etkili olacaktır.
[*] K’san kahagan sözü Ermenice yirmi şehit demektir. Hınçak Partisi yöneticisi olan bu yirmi kişinin adları şunlardır: Paramaz lakaplı Matdeos Sarkisyan, Vahan Boyacıyan, Aram Açıkbaşyan, Bedros Torosyan, Armenak Hampartsumyan, Sımbat Kılıçyan, Hagop Basmacıyan, Minas Keşişyan, Mıgırdiç Yeretsyan, Hrant Yegevyan, Yeremya Manandyan, Karekin Boğosyan, Keğam Vanikyan, Karnig Boyacıyan, Hovhannes Derğazaryan, Boğos Boğosyan, Murad Zakaryan, Tovmas Tovmasyan, Abraham Muradyan, Yervant Topuzyan.
[1] Akın, Kadir. 2015. Ermeni Devrimci Paramaz Abdülhamid’den İttihat Terakki’ye Ermeni Sosyalistleri ve Soykırım, İstanbul: Dipnot Yayınları. s. 57-58.
[2] Akın, Kadir. 2015. Ermeni Devrimci Paramaz Abdülhamid’den İttihat Terakki’ye Ermeni Sosyalistleri ve Soykırım, İstanbul: Dipnot Yayınları.
[3] Akın, Kadir. 2021. Saklı Tarihin İzinde, Osmanlı’da Modernleşme, Anayasa, Sosyalizmin Kökleri ve Ermeni Vekiller. İstanbul: Dipnot Yayınları.
[4] Akın, Kadir. 2015. Ermeni Devrimci Paramaz Abdülhamid’den İttihat Terakki’ye Ermeni Sosyalistleri ve Soykırım, s. 220.