Meriç GÖK yazdı: Özellikle ülkede siyasal-ekonomik güç odaklarınca yıllardır uygulanagelen ve kelimenin tam anlamıyla betona karılmış ve sonunda betona çakılmış bir ekonomi-politikaya şimdi, kâh Yunanistan’a, kâh Suriye’nin, kâh Irak’ın kuzeyine yönelerek ikide bir çalınan savaş tamtamlarıyla ve şehit tabutlarıyla nefes verilmek istenen bu günlerde, bu resimlerin anlatacağı çok şey var.
İkon bir savaş fotoğrafı: Napalm kızı Kim Phuc kendi fotoğrafına bakarken…
Gerek günümüzde gerekse henüz hayattayken şiirimiz içindeki birçok bakımdan özgün yeri maalesef yeterince takdir edilememiş olan hümanist şairimiz Niyazi Akıncıoğlu’nun İkinci Dünya savaşı yıllarında kendi ifadesiyle “Alman faşizminin karşısına dikilmiş bir cesur” anti-faşist, anti-militarist savaş karşıtı Vatanlar Masalı adlı destan-şiiri veya şiirsel destanı şöyle başlar:
Bir zaman vatanlar,
Kuşları ağaçları insanlarıyla;
Bir zaman vatanlar
Dostları düşmanlarıyla
Yaşarken
Ordularla geldiler;
Tankları, toplarıyla;
Havadan, sudan. karadan,
Önce kuş yuvaları düştü,
Çoban kulübeleri, köyler;
Ülkeler düştü arkadan
( Niyazi Akıncıoğlu, Vatanlar Masalı/Bir; Umut Şiirleri, Saypa Yayınları; s.157.)
Sonra ordular,
Muzaffer ve gâzi;
Sonra ordular,
Merasim yürüyüşü kalçadan adımlarla,
Küçücük ölüleri üzerinden
Karagöz sarışın ve çillilerin,
Anlı-şanlı girdiler bir büyük şehre;
Ve başladı vatanlar masalı
(N. Akıncıoğlu, Vatanlar Masalı/İki; a.g.e.; s. 168.)
Napalm bombalarından çıkan dumanlar, çığlık atan ve ağlayan çocuklar, onları takip eden askerler – savaşın dehşetini, 8 Haziran 1972’de Güney Vietnam’ın Trang Bang köyünde çekilen bu fotoğraftan daha vurgulu gösteren hiçbir fotoğraf yoktur. Resmin ortasında bulunan dokuz yaşındaki Kim Phuc, kelimenin tam anlamıyla hayatı için koşuyor; küçücük bedeni yanık izleriyle kaplı… Hayatta kalmasını da bu fotoğrafı çekene borçludur. AP fotoğrafçısı Nick Ut, deklanşörüne bastıktan birkaç saniye sonra onu ve diğer yaralıları hastaneye kaldırarak onun hayatını kurtarır.
Bu kült fotoğrafla ilgili söylencelerden biri de onun Vietnam Savaşı’nın bitmesinde büyük ölçüde etkisi olduğudur. Bu tür söylenceler bir yana, Kuzey’in desteklediği Vietkong (Vietnam Ulusal Kurtuluş Cephesi) ile ABD’nin desteklediği Güney Vietnam devleti arasındaki savaş, 1975 yılına kadar, yani bu fotoğraftan sonra üç yıl daha sürdü. ABD’nin acımasız çıkar odaklı politikasının bir bakıma cisimleşmesi olan Napalm bombalarının öncelikle sivil halkı vuran ölümcül, yok edici gücü Batı dünyası genelinde protestolara yol açmış ve 1967’den itibaren tüm dünyada önem kazanan ve öğrenci hareketi olarak nitelenen harekete savaş karşıtı bir içerik ve yön vermiştir.
Bugün de, fotoğrafın çekilmesinden 50 yıl sonra kahramanının kişisel mutlu sonu, onu savaş karşıtı mücadelenin bir eri yapıyor. Başlangıçta 14 ay hastanede kalıp toplam 17 ameliyat geçiren Napalm kızı, şimdi BM için barış elçisi olarak çalışıyor. Bu resmin kendisine her zaman çocukluğunu kaybettiğini hatırlattığını söyleyen Phuc artık savaşın kurbanı olmadığını söylüyor ve ekliyor: “ Ben bir anneyim, bir büyükanneyim, barış çağrısı yapan bir hayatta kalanım.”
Savaşta çocukların durumunu yansıtan pek çok film ve resim olmakla birlikte bunlar bir savaşın şiddetini belgeleyen tarihteki bu donmuş anın etkisine sahip değil. İyi niyet elçisi olarak görev yapan Kim Phuc 2016 yılında Zülfü Livaneli’nin sanatta 50. yılı nedeniyle düzenlenen etkinliklere katılmak üzere İstanbul’a gelmiş ve yaptığı konuşmada “Liderlerin, herkesin affetmeyi, umut beslemeyi ve sevmeyi öğrenmesi gerekiyor. Savaştan gelen biriyim. Bundan çok mustarip oldum. Birleşmiş Milletler iyi niyet elçisi olarak bundan sonra da savaşların olmaması için çalışacağım” demişti. Suriye’deki savaşın sembollerinden Alan Kurdi (Türkiye’de medyada bilinen adıyla ‘Aylan bebek’) ve Ümran bebeklerin fotoğraflarıyla ilgili olarak da konuşan Phuc, “O fotoğrafları görünce çok üzüldüm, kalbim kırıldı. Dünyadaki insanların uyanıp ayağa kalkarak bu savaşlara dur demesi için bu fotoğraflar itici güce sahip” ifadelerini kullanmıştı.
Her ne kadar günümüzde savaşlara dair bu tür dehşet görüntülerinin, askeri gelişmeleri etkileme gücüne sahip olabileceğine kuşkuyla yaklaşmak gerekirse de bu resimlerin anti-militarist bilincin pekişmesine ve savaş karşıtı duyguların güçlenmesine katkıda bulunabildiği de açıktır. Özellikle ülkede siyasal-ekonomik güç odaklarınca yıllardır uygulanagelen ve kelimenin tam anlamıyla betona karılmış ve sonunda betona çakılmış bir ekonomi-politikaya şimdi, kâh Yunanistan’a, kâh Suriye’nin, kâh Irak’ın kuzeyine yönelerek ikide bir çalınan savaş tamtamlarıyla ve şehit tabutlarıyla nefes verilmek istenen bu günlerde, bu resimlerin anlatacağı çok şey var.