9 Mayıs 2022 tarihinde (yapılan seçimlerde) Filipinler’de, başkanlığı Ferdinand Marcos Jr., başkan yardımcılığını ise Sara Duterte Carpio kazandı. Katılım oranı %80 oldu. Seçimlerde Marcos oyların %58’ini aldı. Rakibi liberal eğilimli Maria Leni Robredo’ya karşı başarı kazandı. Bir önceki (2016’daki) başkanlık seçiminde Rodrigo Duterte’nin aldığı oyu da (%39) geride bıraktı. Marcos 2016’daki başkan yardımcılığı seçimlerine bağımsız aday olarak katılmış, seçimi az farkla Maria Leni Robredo’ya kazanmıştı.
Filipinler’de anayasanın başkanlara sadece bir dönem görev yapma hakkı vermesi nedeniyle Rodrigo Duterte 2022 seçimlerinde aday olamadı. Bu durum Marcos’a yaradı ve başkan seçildi. Böylece devrik diktatör Ferdinand Marcos’un oğlu ile görev süresi dolan faşist devlet başkanı Rodrigo Duterte’nin kızı Filpinler’de başkan ve başkan yardımcısı koltuklarını kapmış oldular.
Bir diktatörün oğlu olan Marcos neredeyse %60 varan bir oyla seçiliyor, faşizmin lanetlendiği bir yüzyılda. Tuhaf gelebilir belki ama son seçimlere bakıldığında bunun bir gerçek olduğu görülür: Macaristan’da Orban kazandı. Fransa’da Le Pen’in oylarını %40’lara yükseltti. Burada sorun nedir? Faşizm mi yükseliyor? Kitleler faşistleşiyor mu? Tabii ki hayır! Marcos’ların Sara Duterte’lerin iktidara gelmesinin nedenleri, onları iktidara taşıyan iç ve dış koşulların değişmediği, aksine toplumsal ve siyasal çelişkilerin daha da derinleştiği gerçeğidir.
“Kitleleri büyük umutlardan derin hayal kırıklıklarına sürükleyen çalkantılı süreçler faşizmin kitle tabanı bulmasına elverişli bir ortam sunar. Demokrasi ve yaşam standardının yükselmesini beklerken, bastıran kriz ve savaş hali kitlelerde endişe ve huzursuzluk yaratır. İçine düştüğü durumun gerçek müsebbibini ve kurtuluş yolunu göremeyen örgütsüz kitleler her türlü aldanmaya açık hale gelirler. İçindeki öfkesini doğru yere kanalize edemeyen kitle, şoven ve faşist odakların yarattığı ‘ortak düşman’
yalanına kanarak öfkesini egemen güçlerin işine yarayacak şekilde kardeş halklara yöneltebilir. Toplumda milliyetçilik bu temelde yükseltilir. Bonapart’lar, Führer’ler kitlelerin cehaletini kendi mutlak diktatörlük emelleri için en bayağı şekilde kullanarak, toplumun kurtarıcısı pozuna bürünüp iktidara tırmanırlar. Böylesi dönemlerde, işçi sınıfına ve emekçi kitlelere bıkıp usanmaksızın gerçekleri açıklamak, yalan, demagoji, provokasyon ve katliamlar eşliğinde kendi zalim diktatörlüklerini kurmaya çalışan Bonapart ve Führer’lerin gerçek içyüzlerini kavratmak; işçileri-emekçileri bu sınıf düşmanlarına karşı mücadeleye yönlendirmek yakıcı bir önem taşır.” (1)
CHP İstanbul il başkanı Canan Kaftancıoğlu hakkında açılmış olan davalar Yargıtay’da sonuçlandı. Kaftancıoğlu’na öyle bir ceza veriliyor ki, bir taraftan hapis yatmıyor ama diğer taraftan siyasi yasaklı hale getiriliyor. Yanılmıyorsam bir ara Özgür Gündem’le dayanışma içinde olmak düşüncesiyle nöbetçi editörlük yapan Büşra Ersanlı, Necmiye Alpay gibi isimler tutuklanmıştı. Şebnem Korur Fincancı tutuklanmıştı. Evet bu kadın aydınlar tutuklanmıştı. Son olarak da Canan Kaftancıoğlu’na siyaset yasağı!
İstanbul belediye seçimlerinde CHP’nin İstanbul’u kazanmasında Kaftancıoğlu’nun oluşturduğu örgütlenme etkili oldu. Bu örgütlenme sayesinde CHP’nin İstanbul’daki örgütlenme konusundaki sıkıntıları giderilmişti. Aslında Kaftancıoğlu CHP’nin temsil ettiği çizginin dışında sol’da olan bir siyasetçidir. Mevcut sistemin ve hatta CHP içinde ulusalcı kesimlerin rahatsız olduğu bir çizgide olan Kaftancıoğlu’na olan ilgi gittikçe artıyordu. Bu son durum Canan Kaftancıoğlu’nu tamamen siyaset dışına atacak mıdır? Siyaseten geleceği parlak kişileri yoldan temizleme şeklinde değerlendirilebilen durumlar, mesela Selahattin Demirtaş’ın içinde bulunduğu duruma benzer bir siyaset dışına atılma durumu adeta Canan Kaftancıoğlu’nda vuku buluyor.
Türkiye birden fazla kriz altındadır. Ekonomi ve siyaset alanında (az da olsa) bir nefes alma, normale doğru gidiş henüz sağlanamadı. (Ekonomik krize geçici bir rahatlama bile bulunamıyor.) Dış politikada her daim iktidarın yanında olan muhalefet, göçmen sorunu ve Kürt sorunu gibi konularda da iktidarla birlikte olmaktadır. Selahattin Demirtaş ve HDP konusunda da! Sağ iktidar yanında sağ muhalefet yani. Tüm bunlara karşın moralli olmak gerekir. Karamsar kehanetler içinde olunmamalıdır!
(1) İlkay Meriç, Filipinler’de Gitti Duterte, Geldi Marcos, Marksist.net; Elif Çağlı, Faşist Tırmanışa Karşı Mücadeleye, marksist.net