Haluk AĞABEYOĞLU, Bianet için yazdı: “Seçim güvenliğini sağlayacak halk hareketinin yaratılmasını teşvik edecek, adım atacak, sorumluluk alacak asli unsur siyasi partilerdir. Bilinen bir Altılı Masa, bir de Demokrasi İttifakı bulunuyor.”
24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimi sandık sonuçları detayında yapılmış ihtiyatlı kabullere dayalı çalışmaya göre, en az 30 bin sandıkta hile (seçim suçu) olasılığı bulunuyor. Bu sandıklarda 7 milyon kayıtlı seçmen vardı.
Bir yıl sonra 2019’da yerel seçim yapıldı ama çalışmada 2018 genel seçimi ele alındı; çünkü şimdi yapılacak olan da bir genel seçimdir. Genel ile yerel seçimlerin işleyiş dinamikleri arasında önemli farklar bulunuyor. Bu farkların genel seçimlerde güvenliğin sağlanmasında yerele göre daha büyük zorlukları ortaya çıkardığı biliniyor.
2018’de, cezaevleri ve gümrük kapılarında kurulanlar dışında, 180 bin sandık vardı. CHP, HDP, İP ve SP olarak dört muhalefet partisinin geçerli oy toplamının yüzde 50’nin altında olduğu sandık sayısı 110 bin oldu. Çalışmada seçim hilelerinin bu sandıklar üzerinde sorgulanmasına öncelik verildi; yani incelemenin bazı bu 110 bin sandıktır. *
Hilenin iki yolu
Hilenin, başka bir deyişle ‘seçim suçu’nun aralarında tamamlayıcılık ilişkisi olan iki yolu bulunuyor.
Biri, sandığın keyfi olarak ‘oy pusulası ile doldurulması’dır. Buna oy kalpazanlığı da denebilir. Bu suç günün sonunda ıslak imzalı tutanak üzerinde kayıt altına alınır ve sonuçlandırılır.
İkincisi, seçmenin korkutma, sindirme yolu ile ‘baskılanması’dır. Bunun ile seçmenin sandıktan uzak tutulması, sandık başına gelebiliyorsa tercihinin değiştirilmesi hedeflenir.
Seçmen baskılanması, sandığın keyfi olarak doldurulmasına da olanak verir; aralarındaki tamamlayıcılık ilişkisi budur. Baskılama tabii olarak seçmenlerin yanı sıra muhalefetin sandık görevlilerine de (kurul üyeleri ve gözlemciler) uygulanır.
Her iki seçim suçu yolu da iktidarın sandıkta kurduğu ‘hâkimiyet’ ile gerçekleşir. Bunun ne olduğu 2018 seçiminden 12 gün önce AKP İstanbul mahalle sorumluları toplantısında Erdoğan şöyle tanımlıyor:
“Seçim gerçekten sandıkta kazanılır. E peki nasıl kazanılır? Arkadaşlar, sandık kurulu üyesi arkadaşlarım, bi defa seçim günü diğer siyasi partilerden önce sandık mahallinde yerini almalıdır. Yani bizim arkadaşlarımızdan önce onlar gelmemeli. İki: sandık müşahitlerimiz, müşahitler noktasında sandık kurulu üyelerinin dışında sandık kurulu müşahitleriyle bizim oralarda ne yapmamız lazım, takviye etmemiz lazım.
“Olur ya diğerlerinden gelmeyen olursa bu defa sandık kurulu başkanı kimse, oradan kimi alacak, müşahitlerden kim varsa önce gelen kimse o onun hakkıdır, o sandık kurulunun ikinci veya üçüncü üyesi olabilir. Buradan bi defa neyi kazanırız? Sandık kurulundaki hâkimiyeti biz elde etmiş oluruz. Yani bunda çok hassas olmamız lazım. Bu işi hiç hafife almamamız gerekir. Yani bunları geçmişte çok yaşadık. “Eğer bunu sağlama alırsak, İstanbul’da başlamadan işi bitirmiş oluruz.”
Suç olasılığı göstergeleri
-Ülke genelinde yüzde 85’ler düzeyinde seyreden seçime katılma oranının yüzde 92’nin üzerinde olduğu sandıklar ‘sandığın keyfi olarak oy ile doldurulması’ olasılığına işaret eder.
-Ülke genelinde yüzde 2 düzeyindeki ‘Geçersiz Oy’ oranına karşın hiç geçersiz oy bulunmayan sandıklar -sonuç tutanağına yansıtılmış- aynı suça ‘oy kalpazanlığı’ yapılmış olması ihtimaline işaret eder.
-Kayıtlı seçmen sayısından daha fazla oy kullanılan sandıklar ‘baskılama’ ve ‘oy ile doldurma’ yolları ile düzenlenmiş sonuç tutanakları olasılığına işaret eder.
-Nihayet, dört muhalefet partisinin toplam oy sayısının 2’nin altında olduğu sandıklar, hile olasılığı bulunan sandıklar olarak belirlenmiştir.
Seçim Suçu İstatistik Analizlerinde Türkiye
Yukarıdaki dört göstergenin 110 bin sandıkta, popüler bir veri işleme programı ile arandığı sorgulama, özünde basit bir listeleme çalışmasıdır. Ancak bu göstergelerin belirlenmesinde esinlenilen ‘Seçim Suçu İstatistik Analizleri’ (Election Forensic Analysis)** için aynı basitlikten söz edemeyiz.
Bunlar uluslararası ölçekte uzman akademisyenler tarafından, onlarca ülkede yapılan hemen bütün seçimleri inceleyen ileri istatistik analizlerdir.
İki temel hile yolu; ‘sandığı oy ile doldurma’ ve ‘seçmen baskılanmasının’ arandığı, sandık bazında yapılan nicel istatistik testlere dayanırlar. Bu çalışmaların yapıldığı ülkeler arasında Rusya Federasyonu ile Türkiye, ispatlanan seçim suçlarının yoğunluğu bakımından liderlikte yarışan iki ülkedir.
Türkiye çalışmaları içinde, 2017 Referandumu ile 2018 Genel Seçimini karşılaştırmalı olarak ele alan Seçim Suçu Analizi’nin özeti şudur:
2017 referandumu sandıklarının yüzde 11’inde ‘sandığın oy ile doldurulması’ -oy kalpazanlığı- olasılığı istatistik anlamlılık ile ortaya konmuştur. Buna ‘seçmen baskılanması’ analizinin de eklenmesiyle saptanan hilenin, gerçekleşen ‘Hayır’ iradesini ‘Evet’ olarak değiştirmeye yeter hacimde olduğu saptanmıştır.
Sonuç şöyle de okunabilir: Referandumda 47 milyon geçerli oy üzerinden ‘Evet’ olarak açıklanan “referandum sonucunun” ‘Hayır’ ile arasında yarı yarıya eşitliğin sağlanması için yer değiştirmesi gereken oy sayısı 690 bin ve bu da geçerli oy toplamının yüzde 1,5’idir.
Analizde ortaya konan hile olasılığı hacmi, bu 690 bin oyun çok üzerindedir. Bunun kuvvetli kanıtı, sadece yüzde 92’nin üzerinde seçime katılım anomalisine sahip 39 bin sandıkta kayıtlı 11 milyon seçmen olmasıdır.
2018 seçimi analizlerinde ise, ‘seçmen baskılanması’ ve ‘sandığı oy ile doldurma’ olasılıklarına sahip sandıkların oranı sırasıyla yüzde 15 ve yüzde 9 olarak bulundu.
Çalışmanın ‘Sonuç’ bölümünde “2017 ve 2018 seçimlerindeki suçların ‘parmak izlerinin’ birbirlerinden zorlukla ayırt edilebilecek ölçüde benzer oldukları, bulunan istatistik sonuçların aynı yönde ve hacimde oldukları, sistematik sahtekârlık niteliğindeki seçim suçunu açığa çıkardıkları” belirtiliyor.
Seçim Güvenliği; bütün ülkede
2018 Genel Seçimleri için, Seçim Suçu İstatistik Analizleri dikkate alınarak belirlenen göstergelere göre yapılan ‘hile olasılıklı sandıkların listelenmesi’ çalışmasında en yüksek hile olasılığı oranına sahip ilk 10 il: Kütahya, Bayburt, Düzce, Çankırı, Bolu, Afyonkarahisar, Çorum, Gümüşhane, Sakarya ve Karaman.
Orta Anadolu coğrafyası ağırlıklı bu illerde hile olasılığına sahip 5 bine yakın sandığın illerin toplam sandık sayısı içinde payı yüzde 42’dir. Bu sandıklardaki 1 milyon kayıtlı seçmen, toplamın üçte birini aşan yüzde 35 paya sahip.
10 il için yapılan bu okumadan sonra, aşağıdaki tabloda üç büyük metropolde göze çarpan 1 milyonu aşan hile olasılıklı sandıklara kayıtlı seçmen sayısı dikkat çekicidir.
İlk 10 ilin hile olasılıklı sandıklarda kayıtlı seçmen sayısı ile 52., 69. ve 76. sıralarda bulunan Ankara, İstanbul ve İzmir’in hile olasılıklı seçmen sayıları birer milyonu aşan birbirlerine yakın büyüklüktedir.
Bu veri karşımıza çıkmış olmasa dahi bu verinin varlığı ile de desteklenen sav şudur:
Seçim güvenliği; coğrafi bölgeler, idari birimlerin nüfusları, metropol, kent, köy, mahalle, mevki, mezra yerleşimleri arasında herhangi bir öncelik, önemlilik farkları tanımlanmaksızın, ülkenin bütününde sağlanması için çaba gösterilmesi gereken bir iştir.
Yazının ilk cümlesinde “…ihtiyatlı kabullere dayalı çalışmaya göre en az 30 bin sandıkta hile (seçim suçu) olasılığı bulunmaktadır” demiştik.
Burada ‘en az’ kaydının nedeni, yapılan listeleme çalışmasında, dört seçim suçu göstergesinden hiçbirine sahip olmayan sandıklarda da hile yapılabilmesidir.
Muhalefetin sandık kurulu üyelerinin, sandık gözlemcilerinin sayısının, görev eğitimlerinin yetersiz olduğu, seçmenlerin açık sayımı izlemek gibi bir şevke sahip olmadığı, bu anlamda seçim güvenliğinin zayıf olduğu ya da hiç bulunmadığı, ister kent ister kır her yerdeki her sandık, iktidarın hâkimiyetine teslim edilmiş hileye açık sandıklardır.
İktidarın sandık hâkimiyetinin karşısında, belli bir sandık görevlisi gücünün bulunabildiği yerlerde, aldatmaya ve gizliliğe dayalı hile ve usulsüzlüklere başvurulur. Burada ‘damlaya damlaya göl olur’ hesabı geçerlidir. Bu tür hileler daha çok büyük şehirlerde görülür. Seçim güvenliğinin zayıf olduğu ya da hiç bulunmadığı yerlerde ise büyük sayılarda, blok kaydırmalar ile oylar iktidara akıtılmaktadır.
Oy kullanma, sayım ve kayıt sürecinde gözlenen başlıca hile ve usulsüzlükler
-Sabah torbaların mühürsüz /açık getirilmesi,
-Çift sandık torbası getirilmesi / sandık torbasını değiştirme teşebbüsü,
-Sandık sonuç tutanağının oy kullanma süresi içinde, sayım tamamlanmadan kurul üyelerine boş olarak imzalatılması,
-Sandık kurulunda bir partiden birden çok üye bulunması,
-Yedek sandık kurulu üyesinin usulsüz / mükerrer oy kullanması,
-Gelmeyen seçmen yerine imza atarak sonuç tutanağında sahtecilik,
-Açık oy kullanmak ve kullanmaya zorlamak,
-Listede olmayan / mükerrer / başkasının kimliği ile oy kullanma-kullandırtma,
-Kolluğun mükerrer oy kullanması,
-Turnike kurmak; Dışarıdan getirilen pusula ile oy satın alma (Seçmenin dışarıda kendisine verilen tercih basılı pusulayı kullanması; sandık kurulundan aldığı boş pusulayı akçeli ödül karşılığı alıcıya teslim etmesi; işlemin çok kez tekrarlanması),
-Cep telefonu ile kabine girilmesi, fotoğraf çekilmesi / buna göz yumulması,
-Engelli / yaşlı ile kabine girilmesi / usulsüz müdahale edilmesi,
-Seçim süresi içinde İlçe Seçim Kurulu’ndan gelip fazla zarfların istenmesi,
-Geçersiz oyun kabul edilmesi / geçerli oyun geçersiz sayılması,
-Sandık torbasına sayım merkezine götürülürken refakat edilmesinin engellenmesi, olarak sayılabilir.
Gerekli insan gücü 2 milyon kişi
2018’de 56,5 milyon olan yurtiçi kayıtlı seçmen sayısının önümüzdeki seçimde 62 milyon olacağı öngörülüyor.
Seçim güvenliğinin sağlanması için gerekli insan gücünün belirlenmesinde, büyük çoğunluğu okullar olan seçim alanlarında oluşacak seçmen yoğunluklarının dikkate alınması yerinde olacaktır. 2018 genel seçimlerinde yurtiçinde kurulan 180 bin sandık, 1-9 arası sandığa sahip 44 bin, 10 ve üzeri sandığa sahip 12,5 bin olmak üzere yaklaşık 57 bin seçim alanına dağıldı.
Alanların farklı seçmen hacimleri gözetilerek yapılan hesaplamaya göre, sandık kurulu asil ve yedek üyeleri, sandık gözlemcileri ve okul sorumlularından oluşan görevli ihtiyacının 2 milyon kişi olduğu öngörülüyor.
Oy hakkını savunmak eylemi
Ülkede yüzyıla yaklaşan seçimler tarihi boyunca insanların nihayet gelip oy hakkı ile kendisini ifade etmesi hep önemli oldu.
Seçim güvenliği, oy hakkının savunulması eylemidir; bir halk hareketidir.
Zorunluluktur! Yurttaşların kendilerini asli fail / eyleyici hissedecekleri bir seferberliğin yaratılması zorunluluğudur.
İktidarın oy hakkının gaspını amaçlayan hamleleri, bunu pervasızca alenileştirmesi, ortaya çıkardığı tehlikeye dair gelişen farkındalık, seçim güvenliğinin bir halk hareketi olarak örgütlenmesine uygun zemini oluşturur.
Bu öyle bir zemindir ki; “oy hakkımızı savunmak için, seçimde hileye geçit vermemek için sandığımızda görev alıyoruz, gönüllü oluyoruz, buna çağırıyoruz” diye ülkenin 950 ilçesinin meydanlarında aynı gün birer gönüllü kayıt masası kurulmasıyla bu devinim başlar.
Bunlar, herhangi bir muhalefet partisinin değil, seçimde dürüstlüğün hâkimiyetinden yana herkesin, her siyasi partinin, sendikanın, derneğin, örgütün, tek tek bireylerin ortak masaları olur.
Bu masaların başına iktidarın seçmenleri de hatırı sayılır ölçüde gelirler; buralar muktedirin kutuplaştırma, düşmanlaştırma siyasetinin uğrayamadığı, boşa çıkarıldığı yerler olur.
İnsanlar buralarda birbirlerini bulurlar, tanışırlar, muhabbet ederler, neyi nasıl yapacaklarını birbirleriyle konuşurlar. Hatta en iyi ekonomi, sosyal politika önerileri de bu masaların başındaki muhabbetlerden çıkıp geliverir. Masanın kurulması, üzerine bir kâğıt, bir kalem, bir de neresi ise orasının seçmen listesinin konulmasına bakar ki o liste de hâlihazırda siyasi partilerin elindedir.
Bu masaları kurmak ülkede yapılmamış iş de değildir. 2015 ve 2018 genel seçimlerinde birkaç şehirde bir araya gelebilen inisiyatifler tarafından kuruldu; ne işe yaradıkları, nasıl bir atmosfer yarattıkları gözlendi.
Şimdi bu masalar, topyekûn bir hareketle bütün ülke sathında, kentlerin, ilçelerin, beldelerin meydanlarında bir gün, eş anlı, pıtrak gibi bitivermelidirler.
Bu topyekûn hareketin insana vereceği duygu, kendisini bu eyleyişin öznesi, sorumlusu, faili olarak görmek olur. İnsanlar “burada belli ki ülke genelinde düşünülmüş, kotarılmış, emek verilmiş bir iş var; benim oy hakkım ancak böyle korunur; ben de burada sorumluluğumu üstleneyim” diye düşünürler ve davranırlar.
Çünkü şu anda hiç böyle düşünmüyorlar; hâkim duygu ‘seçimin hile ile çalınacağı, bunların kaybetseler bile gitmeyeceği’ duygusu.
Oysa insanlar bunun tersini düşünmek, aksinin emaresini görmekten mutlu olur, umut duyarlar. O zaman sokakta, meydanlarda büyüyüp gelişecek olan şey devasa bir halk hareketi olur ve bilindiği gibi örgütlü halkın üzerinde, onu yenebilecek güç yoktur.
Bu gücün ortaya konması ile seçim günü sandıklar korunur; bu güçten aldığı özgüven ile insanlar, saat 5.00’te yüzlercesi sandığının başına geçer, sayımın sağlığını izler; hiçbir güç onlara bunu yasaklamaya okul bahçesinin dışına sürmeye cesaret edemez.
Sonra insanlar sükûnet ile hep beraber oy toplama merkezlerine sonuçları götürür, götürülmesine nezaret eder; kimse oralarda kayıt sürecinde bir katakulli çevirmeye de cesaret edemez. Çünkü enselerindeki halkın sakin, örgütlü gücüdür.
Seçim güvenliği böyle sağlanınca, her okulda yarım-bir saat içinde alınan sandık sonuçları oracıkta, okulun 2018 sonuçları ile karşılaştırılır, sonuç ‘halkın galibiyeti’ anlaşılır.
Bu anlık karşılaştırma, ülke genelinde her seçim alanında yapılır, ‘muktedirin radyo televizyon kurumunun’ muhtemel, ‘işine gelen sonuç açıklamaları’ böyle etkisizleştirilir.
Bütün bunlar, ortaya konan örgütlenmiş halkın gücü ile olur.
Çalacakları seçimin sahte galibiyetini kutlamak için havaya sıkacak silahlarını hazırlayanların bu cesareti bulamamaları, ortadan sıvışmaları, tamamen yalnızca buna bağlıdır.
Seçim güvenliğini sağlayacak halk hareketinin yaratılmasını teşvik edecek, adım atacak, sorumluluk alacak asli unsur siyasi partilerdir. Bilinen bir Altılı Masa, bir de Demokrasi İttifakı bulunuyor. Her ikisinin karar almaları, bileşenlerinin bütün teşkilatlarına eş anlı gönderecekleri genelge ile adım atmaları gerekir.
Bu genelgenin şunu demesi umulur: ‘Kentinizdeki hepiniz birbiriniz ile diğer bütün demokrasi güçleri, siyasi partiler, emek meslek örgütleri, dernekler, sivil toplum kuruluşları, bireyler ile toplanın. Seçim güvenliği için gönüllü kayıt masalarını birlikte kurun.’
Her şey böyle başlar.
Kurulmuş bir masanız varsa, şimdi binlercesini kurmak zamanındayız.
* Çalışma 13 Aralık 2021’de sekiz Muhalefet Partisinin seçim güvenliği birimlerinin ilgisine sunuldu.
** “Forensic Analysis of Turkish Elections in 2017-2018”; Peter Klimek (Medical University of Vienna), Raúl Jiménez (University Carlos III de Madrid), Manuel Hidalgo, Abraham Hinteregger (AIT Austrian Institute of Technology)