Alaattin AKTAŞ, Dünya Gazetesi için yazdı: TÜFE’ye bakmaktan kaynağa inmeyi unutuyor gibiyiz. Tarım ürünleri üretici fiyat endeksi son dört ayda tam yüzde 65 arttı. Bunun anlamı açık; yazın da ucuz meyve sebze hayal olacak.
Her ne kadar Maliye Bakanı Nureddin Nebati yıllık enflasyonun aralıktan itibaren düşeceğini söylüyor, yani örtülü biçimde bu yıl içinde fiyatlarda gerileme beklenmemesi gerektiğini ifade ediyorsa da, tarım ürünlerinde yaz aylarında ortaya çıkacak bolluk sayesinde bir rahatlama yaşanacağı da umulmuyor değil. Normalde böyle olması da beklenir zaten.
Ama bu yıl normalin ötesinde bir gidişatın ayak sesleri çok güçlü biçimde duyuluyor. Yaz aylarında mevsim meyve ve sebzelerinde de pek ucuzluk olmayacak gibi…
Daha yaza ve o bolluk dönemine çok zaman olduğu düşünülebilir. Bolluk olacak mı, olmayacak mı, o da sevgili meslektaşım Ali Ekber Yıldırım’ın alanına girer zaten. Ben yalnızca maliyetleri ortaya koyan verilerden yola çıkarak bolluk olsa da bunun pek ucuzluk getirmeyeceğini söyleyebilirim.
Beni bu düşünceye iten TÜİK’in verileri…
Enflasyonda hep sonuca odaklanıp tüketici fiyatlarındaki artışa, sonra yurtiçi üretici fiyatlarındaki artışa bakıyoruz ve bu yüzden tarım ürünleri üretici fiyat endeksini biraz ihmal ediyoruz. Oysa gıda enflasyonunun kaynağı sayılabilecek tarım ürünleri üretici fiyat endeksinde deyim yerindeyse kıyamet kopuyor!
Söz konusu endekste son dört ayda yaşanan artışlar inanılmaz.
Aralıkta yüzde 12.51, ocakta yüzde 14.83, şubatta yüzde 13.74 ve martta yüzde 12.02’lik artışlar yaşandı.
Dört ay toplamındaki artış tam yüzde 64.61 düzeyinde!
Üreticinin maliyeti bu kadar artacak; ama pazarda, manavda, marketteki fiyatlarda yaşanacak artış çok daha düşük oranda kalacak!
Tarım ÜFE’de geçen yılın ekim-kasım aylarındaki yıllık artış yüzde 23-24 düzeyinde. Mart sonuna gelmişiz, yıllık artış yüzde 84’ü aşmış.
Tarım üreticisinin temel girdisi niteliğindeki motorin ve gübreye gelen rekor zamlardan sonra olacağı buydu zaten, başka ne beklenebilirdi ki. İşte sonuç; bir yılda yüzde 84’ü aşan maliyet artışı…
Yazın ucuzluk hayal gibi…
Bu maliyet artışı hiç kuşku yok ki perakende fiyatlara yansıyacak, zaten yansıyor.
Dolayısıyla yaz ayları geldiğinde geçmişteki gibi tarım ürünleri kaynaklı çok düşük TÜFE artışı görmek pek mümkün olmayacak.
Geçmiş yıllarda yazın kimi aylar negatif oranlar gerçekleşirdi, o dönemleri ise çoktan unuttuk bile.
Konut fiyatlarındaki resmi artış yıllık yüzde 100’e dayandı
✔ Konut fiyatlarındaki artış yüzde 100’e dayandı. İnşaat maliyetindeki artış da yüzde 90 dolayında. Ama inşaat maliyetindeki oranın işçilikteki düşük artış sayesinde bu düzeyde kaldığı unutulmamalı.
Merkez Bankası tarafından açıklanan konut fiyat endeksi, şubat ayı itibarıyla yıllık yüzde 96 arttı. Yeni konutlardaki fiyat artışı yüzde 102, yeni olmayan konutlardaki artış da yüzde 95 düzeyinde açıklandı.
Sıfır ve ikinci el ortalamasında iki ayda kaydedilen fiyat artışı yüzde 28’i aştı. Konut fiyatları ocaktaki yüzde 13.1’den sonra şubatta da yüzde 13.5 artış gösterdi.
Konut fiyatlarının yüzde 96 arttığı son bir yıllık dönemde malzeme ve işçilik maliyeti toplamından oluşan inşaat maliyet endeksi de yüzde 90 artmış durumda.
Bu köşede 14 Nisan’da konut fiyatlarının niye hızla arttığı üstünde durmuş ve en başta gelen nedenin sanıldığı gibi yabancı alımı değil, inşaat maliyetlerindeki artış olduğunu vurgulamıştık. İnşaat maliyetleri de hemen her mal ve hizmet fiyatında olduğu gibi eylüldeki faiz indirimi ve bağlı olarak gelişen kur artışından sonra tırmanışa geçti.
Enflasyonun tırmanması, buna karşılık faizlerin düşük kalması da ikinci etken olarak karşımızda. Vatandaş, parasını yatıracak bir alan olarak gayrimenkulü gördü ve ortaya çıkan bu talep patlaması da fiyatları yukarı itti.
Kur yukarı gidince tabii ki yabancılar için konut almak da cazip hale geldi. Örneğin 100 bin dolara dolar 10 lirayken 1 milyon lira değerinde konut alınabilirken, dolar 14 liraya çıkınca artık 1.4 milyon liralık daha pahalı ama daha kaliteli konut almak mümkün oldu.
Kur artışı, hele hele vatandaşlık hakkı elde etmek isteyenlerin 250 bin dolarını çok daha önemli hale getirdi ve bu da yabancı talebini körükledi.
Vatandaşlık hakkı tanıyan alım sınırının 400 bin dolara çıkarılması yönünde bir karar var ama bu konunun henüz resmiyet kazanmadığını da belirtelim.
Ancak 250 bin doların 400 bin dolara çıkarılması konut fiyatlarını frenler mi, çok tartışılır. Tam aksi yönde bir etkiyle bu karardan sonra lüks konut fiyatlarında artış yaşanması da söz konusu. Vatandaşlık almakta kararlı olan bir yabancı gözüne kestirdiği bir konuta 250 bin yerine 400 bin dolar ödeyebilir ve bu da fiyatları daha da yukarı çeker.
Enflasyon tahmini yapmaya devam
Yazılarımı izleyen okurlar biliyordur. Geçen aralıktan bu yana her ay enflasyon tahmini yapmaya çalışıyorum. Bir kez daha vurgulamam gerek; bu çalışma, TÜİK’in ne açıklayacağını tahmin etmeye dönük değil. Belli başlı ürünlerin fiyatlarını izleyerek ben kendi tahminimi ortaya koyuyorum. Bu oran TÜİK’in açıkladığına yakın da olabilir, uzak da. Nitekim aralık, ocak ve şubat için tahmin ettiğim oranlar TÜİK’in açıkladığı ile çok yakın çıktı; martta ise benim oranım çok yukarıda kaldı.
Her ay çok sayıda ürünün fiyatını izlemek ve bir oran tahmini yapmaya çalışmak kolay bir iş değil. Bu yüzden nisanla birlikte tahmin yapmaktan vazgeçmeye karar verdim. Daha doğrusu vermiştim.
Geçen hafta gündeme gelen tuhaf öneriyi biliyorsunuz. Öneri diyorum, çünkü bu tam anlamıyla bir yasa taslağına da dönüşmüş değil. En azından şimdilik.
Bu öneri, TÜİK dışında başta enflasyon olmak üzere başlıca göstergeler için tahmin yapılmasını yasaklamayı ve TÜİK’ten izin almadan tahmin açıklayanlara ceza uygulanmasını öngörüyor.
Bu öneri, benim enflasyon tahmini açıklamaktan vazgeçme düşüncemi ertelememe yol açtı. Yani en azından bir süre daha tahmin yapmaya devam.
Bekliyoruz!
Bu önerinin sahibi kimdir, bilmiyoruz. Öneri AKP içinde mi gündeme getirildi, yoksa TÜİK’in yeni yönetimi mi istedi, belli değil.
Bu soruya yanıt bulmak için 15 Nisan Cuma günü TÜİK Başkanı’nı aradım, hala bir yanıt alamadım.
Bir geri dönüş olursa, köşem açık…