Korkut AKIN Yeni Yaban romanı üzerine yazdı: Nasıl yoğun, nasıl hızlı, nasıl acımasız bir yaşam sürüyoruz, hiç farkına varmadan… Varsak da o yoğunluğun içerisinde eriyip gidiyor. Bir yanda küresel ısınma, fosil yakıtlarla kirlenen yaşam, bir yanda göçmenlik, ekonomik krizlerle gelen açlık, işsizlik… Öte tarafta savaşlar; haksız ve sivil hayata kasteden savaşlar.
İnsanlar dingin bir yaşam istiyor. Huzur istiyor. Tüm bunların ötesinde rahat yaşayacakları bir ortam istiyor. Şöyle bir bakın çevrenize… Var mı?
Diane Cook, bulamadığı için olsa gerek, “Şehir”den uzak, el değmemiş bir doğa içerisinde “Yaban Eyaleti”nde yaşama savaşı veren ilk insan topluluğunu anlatıyor. İnsanın bir arada yaşama alışkanlığı, dayanışma içerisinde tutunabildiğini bilince, bu doğa parçasına, “Yaban Eyaleti”ne giden insanların çok da kolay bir yaşamı olmayacağını düşünüyor insan. Ama onlar gönüllüler. Zor da olsa yeni bir yaşama adım atmayı isteyen insanlar.
Sosyal, siyasal, felsefik…
İnsan zihni var olmayanı varmış, olanı da yokmuş gibi algılayabilir. Çok önemli bir ayrım bu. Bunun bilinçle, bilgiyle, sosyal ya da sınıfsal konumla ilgisi yok. Çocuktan büyüğe, kadından erkeğe var bu algı, sadece az ya da çok olabiliyor…
“Şehir”den ayrılan ve “korucu”lar eşliğinde, “Yaban Eyaleti”nde, el değememiş doğal bir alana yerleşen insanların yukarıda değindiğim algılarının dışında bir aradalıkla doğrudan bağlantılı ve iç içe yaşamın da etkisiyle ortak duygu (sürü psikolojisi de bu aslında) içerisinde olaylara tepkilerini okuyoruz. Bu önemli, çünkü bununla kendimizi tanımamız söz konusu. Tabii ki, kendimizi tanımadığımızı iddia etmiyorum; yazarın da böyle bir iddiası olduğunu düşünmüyorum, ama kimi zaman düşlediklerimizin dışında, nedenini bile anlayamadan çok farklı kararlara katılabiliyoruz.
Doğa parçasında yaşayan insanların başlangıçta hiç iz bırakmadan titizlikle kurallara uyduğu süreç çok hızlı yaşandı, geçti. Silahları bozuldu, çadırları parçalandı, doğal yaşamın zorlukları daha bir öne çıktı. Uyku tulumu yerine yerde ve açıkta uyumayı öğrendiler ve rahat uyku çektiler. Elle yaptıkları yaylarla avlanmayı, deri tabaklayıp tendonla dikiş dikmeyi öğrendiler. Artık yiyeceklerin tadının toprağa, suya, en çok da zahmete benzediğini keşfettiler.
Dünle bugün arasında…
“Şehir”de yaşayanlarla bu korunan alanlarda yaşayan “görevliler” arasında bir fark var mı acaba? Aldıkları ücret yeterli olmadığı gibi hemen hepsi sadece görev olarak yapıyor işlerini, oysa benimsemeleri gerekmez mi? Bunun nedeni ne? “Yaban Eyaleti”ndeki görevliler de orada deneyin bir parçası olarak yaşamak zorundakiler gibi değil mi bir bakıma. Onların da gidebilecekleri bir yer yok (tıpkı günlerini mahpuslarla birlikte geçiren infaz görevlileri gibi). Diane Cook’un bu ilginç gelecek kurgusunu, onun güçlü betimlemeleriyle okurken kendinizi o insanların içerisinde hissediyorsunuz. Peki, siz olsanız nasıl davranırsınız? Bilinciniz yeterli olur mu itiraz etmeye, katılmamaya veya terk etmeye?
Aralarında gerçekten orada yaşamak yaşamayı isteyenler ama yanıtlamaktan kaçınanlar da var, her yerde her zaman olduğu gibi. Ancak geçen günler, artan zorluklar, çıkarılan engeller ya da azalan dayanışma ile her şey belki de sevgi bile lafta kalıyor. Giderek içine kapanan veya kuşkuları galip gelenler uzaklaşmak istiyor. Nereye gidebilirsiniz? Siz, ey okur, şu an içinde yaşadığınız yerden (ekonomik, sosyal, siyasal gerekçeleri bırakın bir tarafa, en azından bir süreliğine) nereye gidebilirsiniz? Gitseniz bile değişir mi, bir şeyler? Rahat olabilir misiniz, gittiğiniz yer(ler)de de? Duyduğunuz o rahatlık benimseyebileceğiniz denli içinize işliyor mu?
Yeni Yaban
Diane Cook (Çeviri Özlem Yüksel)
Roman
Yapı Kredi Yayınları, Mart 2022, 358 s.