Deniz Kantar yazdı – Şubat 2004’te kurulan Facebook, 2.91 milyar aylık aktif kullanıcı sayısıyla bir ülke olsaydı dünyadaki en kalabalık ülke olurdu. Peki dünyanın en kalabalık ülkesi olabilecek bir platform hangi kurallarla yönetiliyor?
Şubat 2004’te kurulan Facebook, 2.91 milyar aylık aktif kullanıcı sayısıyla bir ülke olsaydı dünyadaki en kalabalık ülke olurdu. Peki dünyanın en kalabalık ülkesi olabilecek bir platform hangi kurallarla yönetiliyor?
Facebook’un herkese açık makalelerine baktığımızda şirketin mottosunun herkesi eşit haklarla birbirine bağlamak olduğunu okuyoruz. Topluluk standartlarının herkes için eşit olduğu sadece bölgesel farklılıklar olabileceği belirtiliyor. Facebook gerçekten dünyadaki en kalabalık ve en adil ülke olabilir mi?
‘Normal’ kullanıcılar için Facebook paylaşımlarının topluluk standartları adı altında bir dizi kuralla yönetildiğini biliyoruz. Örneğin Türkçe dilinde bir Facebook hesabınız varsa İbrahim Kaypakkaya’yı anmak isterseniz topluluk standartlarını ihlal ettiğiniz için hesabınız kapatılır, gönderiniz silinir. Biz normal kullanıcılar için kuralların nasıl belirlendiğini tahmin etmek çok da zor değil. Facebook ile ilgili ülkenin hükümeti arasındaki güç dengesine göre hakim görüşe uygun bir şekilde politikalar belirlenir. İbrahim Kaypakkaya’yı anmak ile tam olarak hangi topluluk standardını ihlal ettiğiniz size açıklanmaz, itirazınız Facebook’un anlaştığı taşeron bir firma tarafından incelenir ancak hesabınızın Facebook’a maddi bir getirisi olmadığı düşünüldüğünden itirazınıza ‘standart’ bir yanıt alırsınız ve olay kapanır.
Facebook ya da Instagram hesaplarınızdan çıplak fotoğraflar yayınlarsanız dünyanın hangi ülkesinde olursanız olun hesabınız otomatik olarak kapatılır, gönderiniz silinir ve taşeron firma incelemesinde de topluluk standartlarını ihlal ettiniz yanıtını alırsınız.
Peki adınız Neymar da Silva Santos Júnior ise ve dünyaca ünlü bir futbolcuysanız. Facebook’ta 89 milyon takipçiniz varsa Facebook kullanımı ile ilgili hangi kurallara tabii olursunuz? 2019 yılında bir kadın Neymar’ın kendisine tecavüz ettiğini söyledi, bunun üstüne Neymar Facebook ve Instagram hesaplarından kadının çıplak fotoğraflarını yayınladı. Neymar tüm şikayetlere, kamuoyu baskısına rağmen bir günden fazla bir süre bu fotoğrafları yayında tuttu. Tecavüz mağduru bir kadın 89 milyon takipçiye teşhir edildi ve hedef gösterildi. Facebook algoritmaları Neyman için çalışmadı! Neymar Xcheck uygulaması ile Facebook tarafından ‘topluluk standart’larından muaf tutulmuştu.
Herkese eşit kurallar uyguladığını iddia eden Facebook kar amacı güden her şirketin yaptığı gibi önce kendini sonra toplumu düşünüyor. Yüksek profilli hesaplar olarak belirttiği ve Xcheck denen özel statülü hesaplar listesi oluşturuyor. Bu hesapların ‘topluluk standart’larını ihlal etmesine göz yumuyor. ‘Normal’ hesapların paylaşımları algoritmalar aracılığı ile şüpheli olarak belirlenerek otomatik olarak siliniyor, ihlalin durumuna göre hesap askıya alınıyor. Ancak Xcheck adı verilen listede yer alan ‘ayrıcalıklı’ bir kişiyseniz paylaşımlarınız otomatik sürece tabii olmuyor. Facebook şirketinin itibarını zedeleyecek kadar ‘kötü’ bir paylaşım yaptığınız tespit ediliyor ve insan incelemesine gönderiliyor. İnsan incelemesini yapan bu sefer taşeron firma çalışanları değil Facebook bünyesinde çalışan özel bir birim oluyor. Bu ayrıcalıklı hesaplar topluluk standartlarını ihlal etse de hesapları asla kapatılmıyor. Eğer Facebook şirketinin itibarını etkileme riski varsa ancak gönderileri siliniyor. Neymar örneğinde gönderilerin silinmesi bir günden fazla sürdü. Daha sonra ifşa edilen Facebook iç yazışmalarında gönderinin silinmesinin bir günden fazla engellendiği ortaya çıktı.
Eşitsizlik tabi ki sızan belgelerde yer alan 2020 yılı verilerine göre Xcheck hesabına sahip 5.8 milyon Facebook kullanıcısı için geçerli de değil. Son 2 yıldır özellikle Orta Doğu eksenli yürütülen insan ticareti tartışmalarının göbeğinde yine Facebook bulunuyor. Apple şirketinin Facebook ve Instagram uygulamalarını Orta Doğuda insan ticaretinin bir parçası olduğu için uygulama marketinden çıkarmakla tehdit etmesinin ardından dikkatleri çeken konu hala sıcaklığını koruyor. Facebook ve Instagram üzerinden yayınlanan ‘hizmetçi’, ‘ev yardımcısı’ aracı firma reklamlarında kadınlar yanlarında fiyatlarıyla pazarlanıyor. Bu şekilde işe başlayan kadınlar tacize, tecavüze uğruyorlar.
Birleşik Arap Emirliklerinde yer alan emirliklere, sponsorlukla gelen kadınlar zorla çalıştırılıyor. Bu ülkelerin yasalarında yer alan sponsorun izni olmadan ülkeyi terk edememe gibi kurallarla hapis hayatı yaşamaya mecbur bırakılıyorlar. Facebook algoritmalarının bu reklamları yakalayabileceği iddia ediliyor ancak Facebook sorunu kabul etse de yıllardır bu konunun önüne geçmiş değil. Özellikle Afrikalı ve Uzak Doğulu kadınlara yönelik bu insan ticaret ağı ile mücadele sivil toplum kuruluşlarının ve bazı polis ağlarının paylaşımları tek tek bulup şikayet etme şeklinde yürüyor. Facebook, bu reklamlardan elde ettiği gelir sebebiyle gönderileri ve reklamları engellememekle suçlanıyor.
2021 yılında, Facebook yeni adıyla Meta şirketler grubunun reklam ile elde ettiği gelir 114.93 milyar dolar olarak açıklandı. Şirket gelirini her geçen sene artırıyor, bu geliri artırmasının temel birleşeninin kavgalar, karşıtlıklar olduğunu da biliyor. Normal sosyal medya kullanımımız dışında ülkede bir tartışma, sosyal medya linci olduğunda nasıl da daha fazla Facebook, Instagram ya da Twitter’a girdiğimizi hatırlayacak olursak çok da yanılmadıklarını anlarız.
Dijitalleşen dünya ile hayatımızın bir parçası haline gelen sosyal medya ile bu örnekleri bilirken nasıl ilişkileneceğiz? Sosyal medya kullanmamayı tercih etsek sorun çözülür mü? Kimilerimiz kişisel verilerimizin takip edilip satılması ve bu gibi ihlallerin ifşa edilmesinin ardından bazı sosyal medya platformlarındaki hesaplarını kapatıyor. Bu bireysel tepki bir çözüm olabilir mi?
Dijitalleşen dünyada kar hırsı ile verilerimizin toplanması, bu verilerin izinsiz amaçlarla kullanılması çeşitli ihlallerin hayata geçirilmesi sadece sosyal medya şirketleri ile sınırlı değil. Bunu cep telefonu şirketleri de, bilgisayarlardaki bir çok program da ve hatta hastaneler de yapıyor. Bu durumda hesap kapatma yöntemi ile soruna yaklaşmakta ısrarlı olacaksak bir çok teknolojiyi kullanmaktan vazgeçmemiz gerekir ki bu da çok mümkün değil. Yani sosyal medya kullanmamak bir çözüm değil.
Peki o zaman bir çoğumuza daha ‘güvenilir’ gelen, cumhurbaşkanına hakaret davalarında bilgilerimizi paylaşmayan Twitter’ı kullanmak bir çözüm mü? Özünde tamamen birbirinin aynı olan bugün kullanıcı sayısını artırmak için Facebook’tan farklı davranarak ‘güvenilir şirket’ ilan ettiğimiz başka bir şirkete mi sarılacağız?
Sosyal medya kullanmamak, kendini sadece Twitter kullandığı için ‘daha’ muhalif olarak görmek, sorunu görmezden gelmekten daha fazla anlam taşımıyor.
Dünya dijitalleşiyor ve değişiyor, bu değişim korona pandemisiyle birlikte hız kazandı. Geniş kitleler değişen ve her geçen gün daha fazla sanallaşan dünya içerisinde kayboluyor, büyük teknoloji şirketlerinin yıkılamaz olduğu algısına kapılıyor. Büyük teknoloji şirketleri kapitalizmin yıkılamayacağını düşündürüyor.
Artık sanal olanı dijital olanı kötüleyerek eskiye öykünmekten vazgeçme zamanı geldi. Hayatımızı çepeçevre saran bu yeni dünyayı anlamalı ve politika üretmeliyiz.
Sosyal medya şirketlerinin denetlenmesi için bağımsız kuruluşlar kurulması, uluslararası standartlarda denetimlerin gerçekleştirilmesi gerekliliği tartışılmaya başlandı. Bu standartlar şu an yine aynı patronların güdümünde belirlenmeye çalışılırken halktan yana standartların belirlenmesi için harekete geçmek zorundayız.
Ülkeler özellikle sosyal medya kuruluşlarını denetlemek için yasal düzenlemeler yapmaya çalışıyor. Türkiye gibi ülkelerde, bu yasal düzenlemeler hükümetlerin muhalifleri bastırmasının bir aracı olarak şekilleniyor. Sosyal medya üzerinden başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere taciz ediliyor, insanlar hayatlarının ifşa edilmesi yüzünden intihara sürükleniyor. Yetersiz yasal düzenlemeler hukuk mücadelesi vermeye çalışanların bu yolda kendilerini yalnız ve çaresiz hissetmesine sebep oluyor. Toplumun çıkarına yasal düzenlemeler için hukuk çalışmaları/çalıştayları organize etmekle işe koyulabiliriz.
Şirket merkezlerinin farklı ülkelerde olması sebebiyle yetersiz kalabilecek ülke ölçeğindeki yasal düzenlemeleri aşan uluslararası yargılamaların önünü açacak mahkemelerin kurulmasını konuşabiliriz.
Peki, dünyanın en kalabalık ülkesi olan Facebook’un kamulaştırılması neden tartışılamaz olsun? Milyarlarca kişinin içerik üreterek birlikte var ettiği sosyal medya platformları neden üretenlerin olmasın!
Sonuç olarak, bu değişimi görmezden gelerek politika yapılamaz. Türkiye gündemi, şu an değişen dünyaya dair politika üretmemize izin vermiyor diye düşünebiliriz. Böylesi bir zamanda söz üretmek gerçekten zor olsa da önümüzdeki seçimlerde daha önceden ABD seçimlerinde olduğu gibi seçim sonuçlarının Facebook eliyle manipüle edilmeyeceğini nereden biliyoruz? Ülke gündemi içerisinde temel mücadele alanlarımızdan biri olmasa da bir an önce bu konularda alternatif sözümüzü geliştirmemiz gerekiyor, elimizde hazır bir reçete olmadığına göre de işe bu konuda tartışma platformları oluşturarak başlamalıyız.
Kaynaklar:
https://www.wsj.com/articles/facebook-files-xcheck-zuckerberg-elite-rules-11631541353