VOLKAN YARAŞIR – Diğer Yazıları …
7 yıldan beri çeşitli evrelerden geçip, yayılan ve derinleşen küresel kriz, büyük bunalım niteliği taşıyor. Bu süreç büyük bunalımın bütün karakteristik özelliklerini dışa vurdu ve vurmaya devam ediyor.
Krizi sermaye biliminin yani burjuva iktisatın “büyük ya da uzun durgunluk” olarak tanımlaması, terminolojik içeriğinden öte bir yanıyla da sürecin yıkıcılığına yapılan vurgu olarak değerlendirilebilir.
Kriz en başta bir multi kriz özelliği taşıyor ve bir kriz senkronu şeklinde gelişiyor. Senkronizasyonu krizin sektörden sektöre (finanstan, reel sektöre) ve ülkeden ülkeye yayılması olarak gördük. Multi kriz özelliğini ise krizin salt bir ekonomik kriz olarak değil, emperyal özneler arasında hegemonya krizi, hedonizm, tüketim terörü ve makinayla özdeşleşmiş uygarlık krizi, yok edici katastrofa dönüşen ekolojik kriz ve her an patlaması muhtemel gıda krizi olarak da görüyoruz.
Kriz ayrıca uzun süreli bir karakterde seyrediyor, salınımlı (yükseliş ve düşüşleri içeren) ve iç evrelerden geçerek yayılıyor ve derinleşiyor.
Büyük bunalımın ya da kapitalizmin organik/genelleşmiş krizinin yıkıcı politik, ideolojik, kültürel etkileri oluyor. Böylesi krizler politik ve sosyal krizleri tetikliyor. Bir nevi sistemik kaosun önü açılıyor. İçine girdiğimiz konjonktürde, küresel düzeyde bu mahiyette bir çok pratik yaşandı.
Aynı konjonktür bir başka boyutta, devrimci imkanları çoğaltıyor. Sınıf mücadelesi şiddetleniyor.
2015 yılına Japonya’nın üst üste iki çeyrekte daralma yaşadığı ve resesyona girdiği, AB’nin yine resesyon riskiyle karşı karşıya olduğu, Çin’in yüksek büyüme oranının yavaşladığı ve deflasyon tehdidi altında olduğu, BRICS ülkelerinin ciddi ekonomik problemlerle uğraştığı ve bu ülkelerde Rusya krizine benzer krizlerin gerçekleşme olasılığının çoğaldığı, küresel büyümenin yavaşladığı ve küresel üretimin düştüğü bir konjonktürde girdik.
Küresel düzeyde deflasyon ve resesyon riski artıyor. Petrol fiyat savaşları ve Rusya krizi bu risklerin 2015’te her an realize olma ihtimalini ve küresel ekonominin kırılganlığını gösteriyor.
Bu süreç içine girdiğimiz yılın finans çevrelerinin iddia ettiği gibi bir toparlanma yılı değil, krizin yayılarak derinleşeceği bir yıl olacağını ortaya koyuyor.
Diğer taraftan 2014 yılının son çeyreğinde Avrupa’yı saran sınıf ve kitle hareketleri içinde Belçika işçi sınıfı eylemleriyle dikkat çekti. Metropolde sokağı etkin bir şekilde kullanan işçiler, sokak savaşlarıyla göz doldurdu. Sınıf mücadelesinin şiddetlendiğini gösteren pratikler yaşandı. Metropolün rehaveti ve refah şovenizmi içinde enkazlaşan bir toplumda, onlar için yapılan yorum son derece önemliydi ve dönemin ruhunu işaretliyordu. Sokak savaşçısı ve militanı görünümündeki işçiler için “gördüğünüz işçi sınıfıdır” dendi. Önümüzdeki aylarda benzer görüntüleri dünyanın birçok bölgesinde görürsek şaşırmayalım.