Asya ERDAL, Hrant Dink’in katledilişinin 15. yılında yazdı: “Kızı Delal’in kelamındaki gibi, on beş yıldır bu cezasızlık yüzünden Agos’un önünde öylece duruyor cenazemiz.”
Biz ne yangınlar gördük, umudun ve kardeşliğin bahçelerinde, Sivas’tı, Maraş’tı, Halepçe’ydi, Çorum’du adı ve daha onlarcası… Fakat nice karanlık mevsimler uzadıkça uzarken bir kardeşimiz vardı yanı başımızda. Bu “cehennem gibi kaynayan” vahşet yüklü zamanlarda umudu anlatırdı o bize.
Ne vakit dara düşsek bir ateş böceği gibi seçilen kara gözleriyle “Toparlanın gitmiyoruz!”, burada kalacağız ve kuracağız “o özgürlükler cennetini” diyenimizdi. Ne vakit zulmün ağırlığı ezse yüreğimizi, bir güvercinin kanat çırpışındaki umudu anlatanımızdı. O, bu cehennemi cennet kılmaya talip olup umudu nakışlayanımızdı.
Kendisi gibi kimsesiz çocuklara bir yuva yaratmaya çalışan, nerede haksızlık görse başını belaya sokan, kendi kelamıyla bir türlü rahat duramayan, direnciyle cesareti her an yarışa tutuşan ve sevgi, barış ve kardeşliğin bahçelerini yuvası bellemiş, kimsesiz bir güvercindi o. Ve umut ile kardeşliğin dervişliğini yaptı bir ömür. Hrant’tı adı.
Fakat binlerce ismi var onun. Sinop Cezaevi’nde Sabahattin, dört ayaklı minarenin gölgesinde Tahir, 1915 İstanbul’unda Paramaz, Madımak’ta Metin, Şenlik köyünde Ceylan, Hemşince umutlarıyla Kazım, Sur’da Taybet, bir ölüm bodrumunda Konca, Hopa’da Metin Hoca, Beyazıt Meydanı’nda Taylan, Nurhak’ta Sinan, darağacında Necdet, Şair Eşref Bulvarı’nda beş zeytin ile bir domateslik kahvaltısıyla Deniz ve yüzlerce gündür kemikleri dahi bulunamayan Kürt kızı Gülistan’dır onun adı.
İşte bu yüzden Hrant, sadece gazeteci bir Anadolu Ermenisi değildi, o heybesinde bir ömür taşıdığı umutlarıyla binlerce şeydi. O, Dicle’de yüzen balık, Menderes Deltası’nda karınca, sevdanın kınında umut, Asi Nehri’nde hiddet, Toroslar’da Memed’ti. İşte bu gerçekliğin aynasında Hrant; Türk’tü, Kürt’tü, Ermeni’ydi, Pomak’tı, Hemşin’di, Arap’tı, Ezidi’ydi, Laz’dı, Çerkez’di. Hrant, Anadolu’nun sevda türküleriydi.
Bundandır artar eksilirken onlarca mevsim heybemizden, bütün yüreğimizle arıyor ve anıyoruz, kardeşimiz, dostumuz, yoldaşımız Hrant’ı…
Ve bugün, bir kaldırım kuytusuna düşürdükleri bedeninin bizlerden ve çok sevdiği Anadolu’sundan ayrılışının on beşinci yılında, yine bu gerçeğin kuvvetiyle Hrant aramızda… Hrant, kardeşliğin bahçelerine ektiğimiz bütün tohumlarda, hayali olan cenneti bu topraklarda kurmak için karanlığın tiranlarıyla vuruştuğumuz bütün sokaklarda, özgür yarınlar için ilmek ilmek dokuduğumuz direncimizin her soluğunda, barış mücadelemizin her dilinde ve ebem kuşağının bütün renklerinde. Hrant hala burada! Ve bir güvercin ürkekliğiyle her an kanat çırpıyor safımızda…
İşte bu kuvvetle omuzluyoruz onun ağır ve mukaddes mirasını. Zira onun mirası; umut, direnç ve sevdadır. Onun mirası; kardeşlik, barış, demokrasi, hürriyet ve eşitlik mücadelemizdir. Bizler, on beş yıldır hem Hrant’ın mirasını omuzluyor hem de bütün kuvvetimizle arıyoruz adaleti. Çünkü Agos’un önünde, dört kurşunla bizden kopardıkları Hrant’ımızı güvercin ürkekliğine mahkum eden organize karanlık, hala cezasız… Kızı Delal’in kelamındaki gibi, on beş yıldır bu cezasızlık yüzünden Agos’un önünde öylece duruyor cenazemiz. Fakat bizler, vazgeçmemek nedir, inat nedir çok iyi bilen bir güvercinin dostlarıyız. O yüzden, şüphemiz yok ki adaleti mutlaka yaratacağız. Yaşayanlara çağrımız, düşenlere yeminimizdir! Hem adaleti hem de güneşli güzel günleri, birlikte yeşerteceğiz bu topraklarda. Çünkü kentlerin hırçın gölgelerinde kanat çırpan bin bir renkli güvercinlere dokunmayanlar, buradalar hala.
Burdayız Ahparig! Ve çok sevdiğin Anadolu’nu; karanlıktan gelen ölüm kokulu ellere, kardeşliği boğan kurşun yüklü seslere, hiç güvercinlere ekmek kırıntısı vermemiş zulümkar yüzlere ve vicdanını pas bürümüş sessiz yüreklere bırakmayacağız!
Nasıl diyordu Gülten Akın; ” İnan olsun dostlar, inan olsun! Dalından kopan sardunya, bozulmadı bikez, eğmedi başını. Açmayı sürdürdü, diktiğim toprakta.”
Senin de sardunyaların, en cesur boyun eğmeyişleriyle rengarenk duruyor toprağımızda Ahparig… Ve şüphe yok ki memleketimizi sardunyaların diyarı kılacağız…