Kürtajın ilk yasallaştığı günün yıldönümünde, 87 yıl sonra bir kez daha söylemekte fayda var: Rahim bizim, hayat bizim, karar bizim!
87 yıl önce bugün, 28 Ocak’ta kürtaj İzlanda’da yasallaştı. İstenmeyen gebeliğin sonlandırılması anlamına gelen kürtaj, tıbbi gerekçeye dayanabildiği gibi kadının gebeliği sürdürmek istememesine yani kadınların kendi kararlarına da dayanıyor.
Kürtaj, ilk olarak Sovyetler Birliği’nde gerçekleştirilmiştir. Bunun yanı sıra kürtajın ilk olarak yasal hale getiren ülke İzlanda’dır. İzlanda, 28 Ocak 1935 tarihinde kürtajı bir hak olarak görerek yasal hale getirmiş, devamında kürtaja yönelik yasal düzenlemeler ortaya koymuştur. Batı Avrupa’da, kürtajı yasal hale getiren pek çok ülke, kendilerine İzlanda’daki uygulamaları örnek almıştır.
İlk yasal düzenlemeler
1960-1976 yılları arasında 39 ülke kürtaj yasasını değiştirmiş, kürtaj yasal olmaya başlamıştır. Bazı ülkeler mevzuatının kapsamını genişletirken ya da kürtajı adım adım serbestleştirirken, bazıları ise kapsamı daraltmıştır.
Kürtaj yasasını genişleten 29 ülke, kadının sağlığını ve fetusun sağlığını tehdit eden bir durum olduğunda, taciz/tecavüz/ensest ilişki sonucunda istenmeyen gebelik durumunda ve sosyo-ekonomik bir risk bulunduğunda kürtaja izin vermiştir.
1970’li yıllardaki yeni yasal düzenlemeler ile 39 ülkeden sadece 8’i gebeliğin ilk 3 ayında herhangi bir neden olmaksızın ‘kadın istediğinde’ yasal olarak kürtaja izin vermiştir.
Bu ülkeler; Doğu Almanya (1972), Danimarka (1973), Tunus (1973), ABD (1973), Avusturya (1974), Singapur (1974), İsveç (1974) ve Fransa (1975)’dır.
Türkiye’de Kürtaj: Yasal ancak ulaşılabilir değil!
Türkiye’de kürtaj, Cumhuriyetin kuruluşundan 1983 yılına kadar yasak durumdaydı. 1983 yılında yürürlüğe giren “2827 No’lu Nüfus Planlaması Yasası” ile yasallaştı. Yani günümüz Türkiye’sinde kürtaj hala yasal.
Yasa, 10 haftaya kadar olan gebeliklerin isteğe bağlı olarak kürtajla sonlandırılmasına izin veriyor. Gebeliğin onuncu haftası doluncaya kadar annenin sağlığı açısından tıbbi sakınca olmadığı taktirde istek üzerine rahim tahliye ediliyor. Gebelik süresi, on haftadan fazla ise rahim sadece kadının yaşamını tehdit ettiği ya da edeceği veya doğacak bebekle ilgili bir tehdit olduğu hallerde bir uzmanın objektif bulgulara dayanan gerekçeli raporları ile tahliye ediliyor.
Devlet hastanelerinde yapılmıyor
Öte yandan araştırmalara göre* devlet hastanelerinde fiili olarak isteğe bağlı kürtaj talepleri “Doktorun kararı, doktorun inisiyatifi, doktor yapmıyor” denilerek geri çevriliyor. Kürtaj talebinde bulunan kadınlar özel hastanelere yönlendiriliyor. Hiçbir yasal dayanağı olmayan bu uygulamalar birer hak ihlalleridir.
Ne yazık ki buradaki ihlal sınıfsal ayrımlara da dayanan bir hak ihlalidir. Türkiye’deki mevcut uygulamalarla, gelir düzeyi düşük olan veya ekonomik bağımsızlığı bulunmayan, yoksul, sosyal güvencesiz vb. kadınlar kürtaja ya hiç erişemiyor ya da güvenli olmayan yöntemlere başvurmak zorunda kalıyor. Kürtaj yasal olmasına rağmen, onun paralı olmasına da bağlı olarak güvensiz düşükler artıyor. Gebeliği önleyici araçların çoğu da paralı olarak sunulduğu için istenmeyen gebeliği önlemek ancak ekonomik gücün varlığıyla mümkün hale geliyor.
Günümüzde kürtaj yasaları
AB üyesi ülkeler içerisinde sadece Malta’da kürtaj tamamen yasak. Kıbrıs Cumhuriyeti’nde (Güney Kıbrıs) ise sadece tecavüz durumda kürtaja izin veriliyor.
Avrupa Birliği içindeki 31 ülke kısıtlama olmaksızın kürtaja izin veriyor. AB ülkelerinde kürtaj için ortalama sınır 12 hafta. Lüksemburg, Finlandiya ve İrlanda’da kürtaj, hamileliğin ilk 14 haftasında şartsız, 14 ile 22 hafta arasında ise tecavüz ve tıbbi gereklilik koşullarıyla izin veriyor.
Suudi Arabistan, İsrail, Tayland ve Polonya gibi 58 ülke, yalnızca anne veya fetüsün sağlığının tehlikede olduğu ve tecavüz ya da ensest ilişki sonucunda olduğu durumlarda kürtaja izin veriyor.
Polonya’daki yasal düzenlemeler ‘kürtaj yasağı’nın önünü açtı
Avrupa’nın en katı kürtaj yasalarından birine sahip olan Polonya, 2016’da yeni yasa tasarısıyla gündeme geldi. Tasarının, kürtajın tamamen yasaklanmasının önünü açtığını ifade eden binlerce kadın, pandeminin zorlayıcı şartlarına rağmen geniş çaplı protestolara bir araya gelerek greve gitti. 27 Ocak 2021’deki yeni düzenlemeyle birlikte anne karnındaki bebekte şiddetli deformasyonlar ve tedavi edilemez hastalıklar artık bir kürtaj gerekçesi olmaktan çıkarıldı.
Arjantin’de mücadele kazandı: Kürtaj yasallaştı
Arjantin’de, kürtajın serbest bırakılması için mücadele eden ve örgütlü olarak büyüyen kadın hareketi 30 Aralık 2020 tarihinde önemli bir zafer kazandı. Arjantin Latin Amerika’da kürtajın yasal olduğu en büyük ülke konumuna geldi. Yasa kadınların 14’üncü haftaya kadar kürtaj yaptırabilmesine olanak tanıyor. Şu anda Latin Amerika’da kürtajın serbest olduğu ülkeler Küba ve Guyana ile Meksika’nın bazı bölgelerinden ibaret. Arjantin’in kürtajı yasallaştırmasının kıtada domino etkisi yaratabileceği de düşünülüyor.
Benim bedenim, benim kararım, benim hakkım
Kürtajın yasal olarak serbest olması zorunlu olmakla beraber elbette ki tek başına yeterli değil. Gebelik sonlandırılması hakkına erişimin kısıtlanması bu işlemlerin güvenli ve uygun olmayan koşullarda, ehil olmayan kişilerce yapılmasına neden oluyor. Kürtajın aynı zamanda erişilebilir ve maddi olarak karşılanabilir olması gerekiyor.
Özellikle Türkiye’de, kondom, rahim içi araç ve doğum kontrol haplarının hem tanıtımı hem ücretsiz ulaşımı ile ilgili olan sağlık düzenlemeleri uygulanmazken çocuk sahibi olmayı teşvik eden söylemler devlet görevlileri tarafından sıklıkla tekrarlanıyor. Bu durum kadının üreme sağlığı başta olmak üzere, kürtaj konusunda kadınların kendi bedeni üzerinde söz sahibi olamamasında ciddi bir hak ve özgürlük kaybıdır.
Sonuç olarak kürtajın ilk yasallaştığı günün yıl dönümünde bir kez daha söylemekte fayda var. Doğum kontrol yöntemleri ve aile planlaması hizmetleri öncelikle birinci basamak sağlık hizmetler kapsamında yine parasız ve ulaşılabilir olmalıdır ve bu yasal düzenlemelerle garanti altına alınmalıdır. Hiç bir kadının istemediği gebelik deneyimine maruz kalmadığı, kaldığında etiketlenmediği ve kendi üreme sağlığı konusunda özgürce karar verebilmesini sağlayacak başta aile planlaması ve sağlık hizmetleri olmak üzere, sağlık ve sosyal politikalar oluşturulmalıdır.