Çocuk, başına ne geldiyse anlatmış ancak savcının gözünde bunun hiçbir hükmü yok. Çocuğun annesi de durumdan şikayetçi ancak savcı tüm bu itirazları görmemekte ısrarlı.
Zor günler. Gazeteci Sedaf Kabaş tutuklandı, Sezen Aksu tehdit edildi. Böylesi bir zamanda yazmak hakikaten bir “işe” değil adeta göreve dönüşüyor.
Gelelim bu haftanın konularına. Hatırlarsınız belki Urfa Viranşehir Cumhuriyet Başsavcılığı, Viranşehir’de yaşayan M.S. isimli erkek hakkında 10 yaşındaki “üvey kardeşini istismar ettiği” suçlamasıyla yaptığı soruşturmada, takipsizlik kararı vermişti.
Takipsizlik kararında, “Marmara Üniversitesi İstanbul Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin yazısında, genital muayenesinde, hymenin annüler yapıda hymen levhasının yaklaşık 1 cm olduğu mağdurun intakt olduğu*…” (*kızlık zarının bozulmadığını gösteren tıbbi terim) ifadelerine yer vermişti. Takipsizlik vermesinin nedeni çocuğunun “kızlık zarı bozulmamasıydı”.
Savcıdan “kanun yararına bozma talebi”
Çocuğun avukatlarından İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Eren Keskin, “takipsizlik” kararına itiraz etti. Ve güzel bir gelişme yaşandı. Viranşehir Sulh Ceza Hakimliği, takipsizlik kararının kaldırılmasına karar verdi. Hatta kararında şu ifadeyi kullandı ki bu da çok kıymetli:
“Tüm dosya dikkate alınarak atılı suçun sübut bulup bulmadığı ve mevcut delillerin takdiri mahkemeye ait olmak üzere kamu davası açılması gerekir iken kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği anlaşılmış olduğundan müşteki vekilinin itirazının kabulü…”
Mahkemenin bu kararının ardından üvey abi M.S. hakkında dava açılacağını düşündünüz değil mi? Hayır öyle olmadı. Çünkü, “bekâreti bozulmadı” deyip dosyada takipsizlik kararı veren savcı, mahkemeye itiraz etti. Konuyu Yargıtay’a taşıdı, “kanun yararına bozma” talebinde bulundu.
Savcının ısrarı anlaşılır değil. İstismara dair çocuğun istismar edildiğine dair raporlarını ve ayrıntılı beyanını okudum. Başına ne geldiyse anlatmış ancak savcının gözünde bunun hiçbir hükmü yok. Çocuğun annesi de durumdan şikayetçi ancak savcı tüm bu itirazları görmemekte ısrarlı.
Bakalım Yargıtay ne yönde karar verecek? Elbette takipçisiyiz, elişmeyi paylaşacağım.
Sibel’in sessiz çığlığını binler duydu
Şimdi de mücadelesi sonuç veren harika bir kadını sevgili Sibel’i hatırlatmak istiyorum. “Sibel’in sessiz çığlığı” diye defalarca haber yaptığım Sibel, örgütlü bir şekilde kendisini seks işçiliğine zorlayan “şirket” görünümlü organize çeteye karşı mücadele etmişti.
Hatta, Bodrum’daki savcılar, polisler, ne hikmetse delil, kanıt bulamazken, Sibel, Mutlu E.’nin kendisine tecavüz ettiği yönündeki raporları, görüntülerini, bazı ses kayıtlarını mahkeme defalarca sunmuştu.
Nihayet, Bodrum Ağır Ceza Mahkemesi, Mutlu E.’ye nitelikli cinsel saldırıdan 15 yıl, şantajdan 2 yıl hapis cezası verdi. Maalesef suç organize bir şekilde işlenmesine rağmen diğer dört sanık hakkında herhangi bir ceza kararı verilmedi.
Sibel mücadelesinde ilk başta tek başınaydı, sonra yüzlerce kadına ulaştı, cezasızlık zırhını kararlılıkla deldi!… Şimdi de bir çocuğun “sessiz çığlığını” duymak ve duyurmak zorundayız.
Üvey abi yargılansın, istismar cezasız kalmasın!
Tüm yargı üyeleri özellikle patriyarkaya hizmet edenler, İstanbul Sözleşmesi’ni yok sayanlar şunu çok iyi anlasın, Sezen Aksu’nun dediği gibi, “Kim yolcu kim hancı, dur bakalım…”
(EVRİM KEPENEK-BİANET)