Mehmet CAN yazdı – 1919 yılından 1922 yılına kadar IRA ve Britanya devleti arasında 3,5 yıl süren bir silahlı çatışma dönemi başladı ve sürecin sonunda İngiltere ile anlaşma imzalandı. Bu anlaşma çerçevesinde güneyde bağımsız bir devlet kurulurken, Kuzey İrlanda ise İngiltere’ye bağlandı.
Ulusal sorunlar daha doğrusu ezilen ulus sorunları kapitalizmin eşitsiz gelişimi ile alakalı bir durumdur. Kapitalizmin feodalizme karşı açtığı savaş esnasında ve bu mücadelenin sonucunda kurulan, kurumsallaşan ulus devletler, zaferini ilan edip egemen bir güç haline geldiklerinde daha doğrusu iktidarı aldıklarında artık feodalizme karşı ilerici ve dönüştürücü bir misyondan, gerici kendi ulusu başta olmak üzere, diğer ulusların da üzerinde hegemonya kurmaya çalışan otoriter bir sisteme, güce dönüşmüştür.
Burjuva demokratik dönüşüm çağı, zaman içerisinde demokratik devrimlerle birlikte egemenliğini ilan edip dünyada da kapitalist ekonomik ilişkiler tam oturmaya başlayınca, demokratik devrimin pek çok kazanımı veya bu süreçte burjuvazinin geniş toplumsal kesimleri yanına alarak feodalizme o dönemin yönetici sınıfına karşı ortaya attığı değerler: Eşitlik, Özgürlük, Adalet, Kardeşlik gibi değerler, egemenlik ilişkisi el değiştirip burjuvazi tam olarak iktidarı alınca ve kapitalizmde giderek egemen bir sistem-egemen bir üretim ilişkisi halini alınca, kardeşlik burjuvazi için kardeşlik, adalet burjuvazi için adalet, özgürlük burjuvazi için özgürlüğe dönüşerek hem kendi ulusuna, hem de tahakkümü altına aldığı uluslara karşı bu ideallere erişmesini engellemiş, geniş toplumsal kesimleri siyasal-demokratik-katılımcı sürecin dışına itmiştir.
Kapitalizmin, emperyal bir güce dönüşmediği aşamalarda burjuvazinin de içinde yer aldığı bu demokratik dönüşümler desteklenirken, burjuvazi Batı Avrupa’da ortaya çıkan 1848 devrimleri ile birlikte, esasında emperyal çağa tam geçmeden önce de ne tarzda bir siyasal sistem oluşturacağının da sinyallerini vermekteydi.
1848 devrimleri ile birlikte burjuvazinin siyasal ufkunun darlığı, feodalizme karşı verdiği savaşı, mücadeleyi nereye kadar götüreceği belli olurken dönemin ezilenleri işçi sınıfı başta olmak üzere geniş toplumsal kesimler, burjuvaziden bağımsız, burjuvazinin iktidarı aldıktan sonra bir kenara ittiği eşitlik, özgürlük, kardeşlik, adalet gibi ideallerin etrafında toplanarak yeni bir mücadele hattı oluşturmaya başlamışlardır. Yani kısacası kapitalizm ve bu kapitalist üretim ilişkileri üzerinde yükselen burjuvazi ve onun yönetim biçimi olan ulus devlet geniş toplumsal kesimlerin sorunlarını çözememiş, atıl bırakmıştır.
Feodalizme karşı mücadelesinde ilerici bir misyona sahip olan burjuvazi işçi sınıfı karşısında-geniş toplumsal kesimler karşısında tutucu, gerici bir kisveye bürünerek iktidarı bu toplumsal kesimlerle paylaşmaktan kaçınmıştır. Artık kapitalizmin egemen olmasından sonra savaş ve karşıtlık veya asıl çelişki sınıfsal olmaya başlamış, özellikle Batı Avrupa düzleminde ulusal çelişkiler tam olarak bitmese de azalmaya başlayarak, eski politik ağırlığını kaybetmiştir.
İşte bu kalan problemlerden biri de Batı Avrupa’da İrlanda ulusal sorunudur.
İrlanda ulusal sorunu
İrlanda ulusal sorununun kökleri çok eski tarihlere dayanır. Ada’da Roma İmparatorluğu’nun egemenliği, daha sonra Roma’nın adada zayıflaması ile birlikte 5.yy.da Anglo Sakson ve Normanların egemen olması vs. tüm bu tarihsel süreci kronolojik bir şekilde verebiliriz, ancak konumuz İrlanda tarihi değil, İrlanda meselesi, İrlanda ulusal sorunu olduğu için konunun dışına taşmamak gerekir diye düşünüyorum.
İrlanda halkı Keltlerden oluşan bir halktır ve yüzyıllar boyunca şu an bulundukları topraklar üzerinde yaşamışlardır ve hala da yaşamaktadırlar. İngiltere’nin en eski sömürgesi olan İrlanda, özellikle İngilizlerin sanayi devrimini gerçekleştirdikten sonra ulus-ulusallaşma-modernleşme-aydınlanma-kapitalizm vs. bu dönemde ortaya çıkan olgulardır. İrlanda ulusal sorunu da özellikle İngiliz sanayi devrimi ve bu devrimin yavaş yavaş İrlanda’ya nüfuz etmesi ve İrlanda’daki üretim ilişkilerinin değişimi, dönüşümü yönünde bir etki yapması ile İrlanda’da modern anlamda ulusal ve sınıfsal hareketlerin ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir.
İrlanda’da özellikle James Connolly’nin başını çektiği, önderliğini yaptığı hareket, esasında İrlanda’da daha önce sınırlı sayıda da olsa hareketler vardır, ancak İngiliz sömürgeciliğini bu düzeyde sarsacak, Connolly’e kadar olan süreçte modern anlamda bir yapı ve örgütlülük yoktur.
Veya şöyle de ifade edilebilir, James Connolly’e kadar, sorunu bir bütün olarak ele alan, sınırlı bir siyasal çözüm ile yetinmeyen, bir hareket ve örgütlülük gerçek anlamda o döneme kadar yoktur. İrlanda Yurttaş Ordusu ve hareketin lideri olan James Connolly sınırlı bir siyasal çözüm ile soruna yaklaşmamış, ulusal ve toplumsal kurtuluşu hedef alan sadece İngiliz egemenlerine değil, İrlanda burjuvazisine karşı da cephe alıp kontrolü elden bırakmayan bir hareket bu dönemde yani 20. yüzyılın başlarında inşa edilmiştir.
James Connolly ve Paskalya Ayaklanması
James Connolly’nin içinde yaşadığı dünya göz önüne getirildiğinde, 20. yüzyılın başında dünya siyasi ve politik olarak kaynamaktaydı. 1905 Rus devrimi, 1906 İran Devrimi ve ulusallaşmanın ikinci dalgası dediğimiz gecikmiş kapitalist ulus devletlerin burjuva, küçük burjuva milliyetçi önderlikler etrafında ulusal kurtuluş mücadelesine girişmeleri dönemiydi.
James Connolly ve James Larkin’in önderliğinde İrlanda’da İngiliz sömürgeciliğine karşı başlatılan hareket yazının diğer bölümlerinde de ifade ettiğim gibi dar siyasal ulusal bir programa dayalı bir örgütlenme değildi, Protestan ve Katolik halkının birlikte örgütlenmesine dayanan, ulusal ve toplumsal kurtuluşu hedefleyen bir siyasal hareketti.
Britanya sömürgeciliği özellikle 16. ve 17. Yüzyıllardan itibaren kendi güdümünde bir bölge oluşturarak Ulster Bölgesi dediğimiz bölgeyi yaratarak dışarıdan getirdiği Protestan nüfusu buraya yerleştirmeye başladı. Bu Protestan nüfus aracılığıyla İrlanda ülkesinde siyasi hakimiyet kurmaya girişti. Tabi unutmamak gerekir ki bu ilk gelenler Protestan mülk sahibi sınıflardı, İngiliz sömürgeciliği buraya yerleştirdiği Protestan nüfusa çok geniş araziler, topraklar verdi. Dolayısıyla günümüze kadar süregelen Katolik ve Protestan mezhepleri arasındaki kavganın fitili bu şekilde ateşlendi.
James Connolly’nin bu durumdan dolayı işi zordu. Britanya sömürgeciliğinin mezhepsel çatışmaları körüklemesi James Connolly’nin kırması gereken bir durumdu. James Connolly 20. yüzyılın başı ile birlikte İngiliz sömürgeciliğinin böl-yönet politikasına karşı birleş ve özgürleş programıyla tarih sahnesine çıktı. İrlanda Yurttaş Ordusu, sadece Katolikler arasında değil, Protestan nüfus arasında da örgütlenmeye hız verdi ve unutmamak gerekir ki bu hareketin en önemli önderlerinden diğeri James Larkin’di ve James Larkin Protestandı.
Dolayısıyla James Connlly ve James Larkin İrlanda’da İngilizlere karşı işin başında büyük ve kitlesel grevler, gösteriler, eylemler örgütlemeye başladılar. Kendi sendikalarını kurdular, kendi örgütlülüklerini yarattılar. Kısacası 20. yüzyılın başında modern anlamda İrlanda halkı başkaldırmaya, dünyanın en büyük sömürgeci gücü olan Britanya’ya kafa tutmaya başladı. Bu yaşananların ardından Britanya sömürgeciliği ve onun Ada’da bulunan uzantısı Protestan mülk sahibi sınıflar James Connolly önderliğindeki harekete ve bu hareketin üyelerine karşı yoğun bir terör uygulamaya başladılar. Tutuklamalar, gözaltılar, işkenceler, sürgünler vs.
Yaşanan bu baskılara karşı James Connolly liderliğindeki İrlanda Yurttaş Ordusu ayaklanma kararı aldı. Bu ayaklanma içinde Yurttaş Ordusu kadar etkili olmasa da İrlanda Gönüllülerine bağlı 2.000’e yakın silahlı bir güçte vardı. Bu gönüllüler daha sonra SİNN FEİN ve IRA’ya dönüşecektir. Dublin merkezli bir ayaklanma başlattılar ve Dublin’de bulunan tüm kamu kurum ve kuruluşları ele geçirilerek önemli stratejik yerlerde kontrol sağlanarak ayaklanma başlatıldı. Ayaklanma yedi gün süren silahlı çatışmaların ardından İngiliz ordusu tarafından kanlı bir şekilde bastırılır ve hareketin birçok mensubu yaşamını yitirir, hareketin liderleri de kurşuna dizilerek James Connolly başta olmak üzere idam edilir.
Sinn Fein’in ve IRA’nın doğuşu
James Connolly’nin önderliğindeki sosyalist programa dayalı hareket bastırıldıktan sonra bu direnişin meyvelerini İrlanda’da ulusal bir programa sahip olan burjuva-küçük burjuva milliyetçi hareketler ele almaya, toplamaya başladı. İrlanda’daki hareketin liderliği bu dönem Sinn Fein’e geçmişti. Sinn Fein legal bir oluşumdu ve seçimlere girmekteydi, İrlanda sorununun sürecin başında şiddetle değil legal alandaki demokratik dönüşümlerle çözüleceğine inanan bir yapıydı.
Ancak çok geçmeden Sinn Fein, Britanya egemenlerinin ulusal sorunu burjuva bir çözüm çerçevesinde bile çözmekten aciz oluşunu görmesi nedeniyle parlamentoyu boykot ederek İrlanda meclisini kurmasına götürecek olan sürecinde önünü açacaktır. Bunun yanında İrlanda Gönüllülerinin daha çok içinde yer aldığı ‘İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) kurulacaktır. IRA İrlanda’da başlayan bağımsızlık savaşını kısmen içinde sınıfsallık da olsa ulusal bir programla çözmek istiyordu. IRA unutmamak gerekir ki Sinn Fein’in desteğini de almakta, Sinn Fein bu silahlı hareketi desteklemekteydi.
1919 yılından 1922 yılına kadar IRA ve Britanya devleti arasında 3,5 yıl süren bir silahlı çatışma dönemi başladı ve sürecin sonunda İngiltere ile anlaşma imzalandı. Bu anlaşma çerçevesinde güneyde bağımsız bir devlet kurulurken, Kuzey İrlanda ise İngiltere’ye bağlandı. Unutmamak gerekir ki Kuzey İrlanda, Güney’den her yönüyle daha gelişmiş bir bölgedir. Özellikle ekonomik olarak güneye göre pek çok girdisi vardır. Kuzey İrlanda önemli bir sanayi ve liman şehridir, İngiltere’nin Kuzey İrlanda’yı bırakmamasının nedeni budur.
Sonuç
1922 yılında İrlanda’nın ikiye bölünmesi esasında sorunun burjuva milliyetçi bir tarzda çözümünün adıdır. James Connolly Birleşik Bağımsız Sosyalist bir İrlanda için mücadele ederken, Sinn Fein ve IRA daha dar bir siyasal çözüme razı olarak esasında sorunun günümüze kadar gelmesinin de yolunu açmışlardır. Dünyanın, ekonomik olarak ulusların birbirine bağlı ve bağımlı olduğu kapitalist dünya siteminde, sorunu kapitalist temellerde çözmek demek, kapitalizmin yapısında bulunan eşitsizliği ulusal bazda da kabul etmek demektir. Oysa James Connolly halkların, işçi sınıfının, gerçek özgürlüğünün zeminini döşemiş ve kapitalist temellerin dışında bu sorunun çözüleceğini 20.yüzyılın başında bizlere göstermişti. Burjuva milliyetçi bir tarzda sorunun çözümü demek, esasında gerçek sorunun ertelenmesi, görünür olmasının üzerine perde indirilmesi demektir. Sosyal ve ekonomik mücadele yani ulusal ve toplumsal kurtuluşu kapsayan bir hareketi Connolly’nin örgütlenmesi İrlanda halkları için gerçek kardeşleşmenin, gerçek özgürleşmenin yolunu açabilirdi ve sorunun çözümünü sağlayabilirdi ancak.