İsmet Konak Mezopotamya Ajansı(MA) için yazdı: Sovyetler Birliği, 30 yıl önce dağıldı. Post-Sovyet toplumun sosyalist sisteme duyduğu özlem her geçen gün büyüyor.
Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin, Belarus Devlet Başkanı Stanislav Şuşkeviç ve Ukrayna Devlet Başkanı Leonid Kravçuk’un 8 Aralık 1991’de imzaladığı antlaşmayla adeta darbe yapıldı. Sosyalist sistem oldu-bittiye getirildi. Levada Merkezi (Levada Tsentr) adlı anket şirketinin son yıllarda yaptığı araştırmaya göre Rusya halkının yaklaşık yüzde 70’i sosyalizme dönmek istiyor. Piyasa ekonomisine geçişte özellikle ABD’li ekonomistlerin oynadığı rol hala tartışılıyor.
Yeltsin ve havarileri
Sovyetler Birliği, bundan 30 yıl önce Rusya, Belarus ve Ukrayna devlet başkanlarının 8 Aralık 1991’de imzaladığı Belovej Antlaşması’yla dağıldı. Ancak Post-Sovyet toplumunun aklı hala Sovyet sisteminde kaldı. Son yıllarda Levada Merkezi adlı anket şirketinin yaptığı araştırmalara göre Rusya’da halkın yaklaşık yüzde 70’i yeniden sosyalist sistemde yaşamak istiyor. Bilindiği üzere 1991’den sonra Sovyetler Birliği topraklarında yeni bir ekonomik model uygulanmaya başladı. “Dâhi” devlet yöneticileri halkın “mutsuz” olduğunu gerekçe gösterip sosyalist üretim mekanizmasını bertaraf etti. Yerine çok özlemini çektikleri “piyasa ekonomisine” geçiş yaptılar. Yani “küreselleşen” dünyanın bir halkası haline geldiler. Sovyet halkını metaların bataklığı içine sürüklediler. Bu “transformasyon” sürecinin siyasi aktörleri Mihail Gorbaçov, Boris Yeltsin, Leonid Kravçuk, Stanislav Şuşkeviç iken, yerli iktisadi teorisyenleri Anatoliy Çubays ve Yegor Gaydar idi. Adeta ellerinde balta ile ormanı kesen bir “vahşi” rolüne bürünmüşlerdi. Nitekim Ukrayna Devlet Başkanı Leonid Kravçuk, 2011 yılında Radio Svoboda’ya yaptığı açıklamada imzaladıkları antlaşmanın aslında bir “devlet darbesi” olduğunu itiraf etmişti. En ironik olanı ise uygar ABD’nin iktisatçılarından “kapitalist ekonomi” dersleri almışlardı. Yeltsingiller, yaptıkları işe “şok terapi” adını vermişlerdi. Harvard Üniversitesi’nin “fetanetli” iktisatçıları Lawrence Summers ve Andrei Shleifer üstün zekâlarıyla kurtuluş reçeteleri hazırlıyor, Yeltsin yönetimine “doğru yolu” gösteriyorlardı. Yine Harvard Üniversitesi’nde akademik kariyer yapan ve orada eğitim veren Jeffrey David Sachs ise Yeltsin’e danışmanlık yapan ekonomistler kurulunun yöneticisiydi. Kendisi Sovyet sistemine “Marksist fantezi” diyordu. Kolları sıvamış, Rusya halkına “cenneti” yaşatacaktı.
Zübük ekonomistler
Yeltsin’in havarileri arasında en dikkati çeken isim ise hiç şüphesiz Andrei Shleifer’di. Aslında Shleifer da eskiden bir Sovyet vatandaşıydı. 1961 yılında Moskova’da doğan Shleifer’in ailesi 1976 yılında ABD’ye göç etti. Harvard Üniversitesi’nde matematik okudu, felsefe alanında doktora yaptı. Lakin hayata baktığı felsefi zaviye, Homo Erectus’tan daha geriydi. Harvard Uluslararası Gelişme Enstitüsü adına Rus “dostlarına” akıldanelik yapan Andrei Shleifer, yine Harvard Üniversitesi’nden yardımcısı Jonathan Hay ile birlikte bilhassa özelleştirme ve borsa konusunda “yol” gösteriyordu. Bu dönemde yaklaşık 15 bin değerli Sovyet şirketinin özelleştirildiği düşünülüyor. Shleifer’in eşi Nancy Zimmerman da kocasına “asistanlık” yapıyor ve Rusya’daki bonolardan nemalanmak üzere bir “risk fonunu” idare ediyordu.
Ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı
Çok geçmeden kirli çıkınları birer birer ortaya saçılmaya başladı. Ekonomistler tayfasının Rusya’daki piyasalardan kâr sağladığı ve ABD’yi de zarara uğrattığı belgelendi. Esasen ABD yönetiminin Moskova’ya danışmanlık faaliyetini yürütmesi için görevlendirdiği kurum Uluslararası Gelişme Ajansı’ydı. Ajans, bu “hayırlı” iş için 50 milyon dolar ayırmış ve Harvard Üniversitesi’nin en “parlak fikirli” ekonomistlerini görevlendirmişti. Lakin burjuva ekonomistler, ajansın başına yüksek kalitede bir çorap örmüşlerdi. Yaklaşık 30 milyon dolarlık bir para hortumlanmıştı. ABD’de haklarında soruşturma açılmış, Bay Andrei Shleifer 2 milyon dolarlık bir ceza öderken, Harvard Üniversitesi yaklaşık 26 milyon dolarlık ceza ödemişti. Plütokratik bir rejim, onun sefil üniversitesi ve ekonomistlerinden harika bir “kapitalizm” gösterisi. Ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı olur derler. Burjuva iktisatçılar, ürettikleri teorilere meta gözüyle bakarlar. Tek kelimeyle bir mammonizm (aşırı derecede para hırsı) hâkimdir onlarda.
Sovyet halkı birliğin korunması taraftarıydı
Yeltsin ve havarileri, Sovyet halkının referandumda evet onayı vermemesine rağmen birliği berhava ettiler. Sovyet bireyi adeta fait accompli ile karşı karşıya kaldı. Yani koca bir ülke oldu-bittiye getirildi. Halk, mevcut birliğin reformize ve modernize edilerek devam ettirilmesi taraftarıydı. Lakin Yeltsingiller, Sovyet ülkesini fütursuzca parçaladılar. Artık Rusya’nın nur topu gibi “oligarkları” vardı. Boris Berezovskiy, Mihail Hodorkovskiy, Mihail Fridman, Pyotr Aven, Vladimir Gusinskiy, Aleksandr Smolenskiy, Vladimir Potanin, Vitaliy Malkin, Vladimir Vinogradov gibi oligarklar Sovyet halkının üretim araçlarını gasp etmişlerdi. Sahip oldukları servetin baş mimarı Boris Yeltsin’i iktidarda tutmak için 1996 Haziran seçimlerinde birleşmişlerdi. Hatta tevatürde bir adları vardı: Semibankirşina (yedi bankerler). Her ne kadar sayıları 9 olsa da bu müstear isimle anılıyorlardı. ABD’li ekonomistler ve Yeltsin hükümetinin “özelleştirme programı”, küçük bir fırka-ı naciye (kurtuluşa eren zümre) yaratmıştı. Dağ, fare doğurmuştu. Marksist fantezilere son vereyim derken Tanrı Mammon’un fantezilerini hâkim kıldılar. Eserleriyle övünüyorlardır.
“Burjuvazinin tarihi yoksullaşmanın tarihidir”
Boris Yeltsin, 31 Aralık 1999’da istifa ettikten sonra yerine geçici olarak Başbakan Vladimir Putin geldi. Mart 2000’de yapılan seçimlerde başkan seçilen Putin, oligarşik düzeni daha da sistemleştirdi. Rubicon’u geçen veya siyaset sahnesine çıkmak isteyen bazı oligarkları hizaya getirdi. Yedibankerler grubunun himayesi altına girmeyi ve onların siyasetteki sözcüsü olmayı reddetti. Bizzat kendisi “oligark” olmayı bir amaç edindi. Oligarşik listedeki isimler birer birer değişmeye başladı. 7 oligark, bugün Rusya’da 100’e çıktı. Putin’in mutlak egemenliği altındaki oligarklar, Sovyet döneminin mirasını sömürmeye devam ediyor. Rus halkı arasında gelir dağılımında büyük bir uçurum oluştu. Artık milyarderler ve yoksullar paradoksu var. Çalışmadan yaşayanlar, yoksullaştırarak ve proleterleştirerek kendi rejimlerini idame ederler. Gorkiy’in yazdığı gibi “burjuvazinin tarihi, yoksullaşmanın tarihidir.”