Hapishanede anneleriyle kalan çocuklar, hayatlarının hemen başında suç ve demir parmaklık kavramlarıyla tanışmak zorunda bırakılıyor. Parmaklıklar arasına sıkışmış olan çocukların, yarın nasıl bir insan olacakları sorusuna cevap verebilmek için bugün yapmamız gereken hapiste yaşayan çocukları geleceksizliğe itmemektir.
Annelerinin aldığı cezalar nedeniyle cezaeviyle tanışan çocuklar, ceza infaz sisteminde karşılaştığımız en can yakıcı sorunlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Doğdukları andan itibaren annelerinin cezasına adeta ortak edilen bu çocuklar, parmaklıklar ardında her türlü hak ihlalleriyle karşılaşıyor.
Yaşam Hakları Derneği, “Anneleriyle Birlikte Mahpus Olan Çocuklar” adlı rapor hazırlayarak Türkiye’deki Kadın Cezaevlerinde yaşanan bu hak ihlallerini raporlaştırdı.
Yaşam Hakları Derneği, raporu; BM Çocuk Hakları Komisyonu, Adalet Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere ilgili devlet kurumları, basın, ulusal ve uluslararası çocuk hakları mekanizmalarının dikkatine sunmayı hedeflendi.
Raporda sadece hapishanelerde anneleriyle birlikte kalan 6 yaşından küçük çocukların değil, mahkum annelerin ve hamilelerin de maruz bırakıldıkları hak ihlallerine yer verildi.
0-6 yaş grubu çocuklarla ilgili verilen bilgilerde çoğu zaman rakamlar ön planda olduğu ifade edilen raporda, 2020 yılı sonu itibariyle 800’den fazla çocuğun, Mart 2021’de yayınlanan resmi rakamlara göre ise 345 çocuğun ruhsal ve fiziksel gelişimlerinin en kritik döneminde demir parmaklıklar ardında büyümeye mahkum edildiği ifade edildi.
Ancak çocukların yaş dağılımı ve hangi hapishanede kaç çocuk olduğuna dair herhangi bir istatistik bulunmadığı belirtildi.
Çıplak arama ve sabah sayımları
Raporda, bazı annelere ve çocuklara çıplak arama yapıldığı ya da anneler aranırken çocukların buna tanık oldukları belirtilerek, hapishaneye giriş ve çıkışlarda, açık ya da kapalı görüşlere giderken, bebeklerin bezlerinin bile açılarak arandığı ifade edildi.
İzmir Kapalı Kadın Cezaevi’nde kalan 1.5 yaşında çocuğu olan 37 yaşındaki anne, “Kapalı görüşe giderken bezine kadar arıyorlardı çocukları da, zaten kapalı görüşe gidiyoruz, arada cam var, her yerde kameralar var. Her seferinde çocuğun bezini açıyorlardı” dedi.
Raporda, “Çalışma kapsamında görüştüğümüz anneler sabah sayımlarının da eziyete dönüştüğünü vurgulamışlardır. Sabahları gardiyanlar demir kapılara vurarak, bağırarak bir bebek için, küçük çocuklar için çok korkutucu olabilecek seslerle sayıma gelmektedir. O anda uyuyor da olsalar, ya da anneleri emziriyor da olsa çocuklar anneleriyle birlikte sayımda hazır bulunmak zorundadır” denildi.
Trabzon E Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalan 3 yaşında çocuğu olan 30 yaşındaki anne, “Sabahları sayım avluda oluyordu, ben yağmur da yağsa çocuğumu alıp orada beklemek zorunda kalıyordum her gün, 20 dakika falan bekliyorduk, bazen o anda çocuk uykuda oluyordu, onu uyandırıp avluya çıkarmak zorunda kalıyordum” dedi
Aynı cezaevinde kalan 7 aylık çocuğu olan 41 yaşındaki anne “Mesela sayıma geldiklerinde ben emziriyor oluyordum ama izin vermiyorlardı kesinlikle, keseceksin emzirmeni geleceksin sayıma diyorlardı. Tolöre edilebilirdi bence, ben bebeğimle nereye gideceğim” ifadesinde bulundu.
Rapor, “Çıplak aramanın, sayım sırasında bebeğini emziren annenin bebeğini memeden kesmesini talep etmenin, ortamda düzeni ya da güvenliği sağlama amacıyla ilişkisi bulunmamaktadır” diyerek, bu durumun BBM Çocuk Hakları ve İnsan Hakları Sözleşmelerinin ‘hiç kimse insanlık dışı ve onur kırıcı muameleye tabi tutulamaz’ temel ilkesine aykırı olduğunu belirtti.
Bebeğe hücre hapsi
Raporda, Aydın E Tipi’nde kalan 6 aylık çocuğu olan 40 yaşındaki annenin siyasi koğuşu olmadığı için 1 ay bebeğiyle birlikte hücrede tutulduğunu belirtildi.
6 aylık bebeği olan anne , “İlk zamanlar gerçekten korkunçtu, tahammül değil tahayyül edilmeyecek kadar korkunçtu. Biz kızımla Aydın’da alındık, hücreye verdiler. Havalandırmaya çıkamıyorduk. Keyfiydi, gardiyanın keyfine bağlıydı, haftada 2 gün çıkabiliyorduk. Normalde 1 saat günde havalandırma hakkımız varmış, sonradan öğrendim. Ben içeri girdim, sütüm kesildi ilk dönemlerde. Kızıma mama bulamadık, kantinde mama satılmıyormuş, gardiyana söyledim, “sütüm kesildi, çocuğum aç” diye, bana 1 gün sonra mama getirdiler, tarihi 2 yıl geçmişti mamanın. Ellerinde mama olmadığını söylediler, Pazartesi alabileceklerini söylediler, kızım 3-4 gün aç kaldı” diyerek daha sonra götürüldüğü İzmir 1 Nolu T Tipi (Şakran) hapishanesinde çocuğunun hukuksuz bir şekilde elinden alındığını ve 3 yıl boyunca çocuğundan hiç bir haber alamayıp, çocuğunun yaşadığından bile emin olamadığını ifade etti. Anne ancak hapisten çıktıktan sonra çocuğuna kavuşabildi.
“Aç kalıyordu kızım, sayıyordum bugün aç kaldı, bugün de aç kaldı diye”
Günlük yaşamın son derece basit, sıradan işleri hapishanelerde büyük bir stres kaynağı haline geldiği ifade edilen raporda, “Bazı hapishanelerde haftada 1,5 saat sıcak su verilmektedir. Özellikle kalabalık koğuşlarda ve çocuklu kadınlar için bu süre çok kısadır. Kendilerine düşen 10-15 dakikada hem kendilerinin, hem çocuklarının duş alması, çamaşırların yıkanması gerekmektedir. Tuvalet kullanımı da aynı şekilde kalabalık koğuşlarda sorun olmaktadır” denildi.
İzmir 1 Nolu T Tipi- Şakran’da kalan 6 aylık çocuğu olan 40 yaşındaki anne “Çaresizlik. Ben kızımı katı gıdaya alıştırmaya çalışıyordum. Çünkü sütüm de azalmıştı; ama yemekler o kadar kötüydü ki, aşırı yağlıydı. Yıkayıp yedirmeye çalışıyorduk; fakat yemiyordu, bazen sütüm kesiliyordu ve aç kalıyordu kızım. Sayıyordum bugün aç kaldı, bugün de aç kaldı diye sonra saymayı bıraktım, alıştım. Hiçbir ihtiyaçları verilmiyordu” dedi.
Ayrı yemek hakları yok
Rapora göre, cezaevlerinde, beslenme her zaman ve herkes için en ciddi sorunların başında geliyor. Çocuklar için cezaevlerinde özel menü hazırlanması ve dengeli beslenmelerinin sağlanması gerekirken ayrı ekmek hakları dahi olmuyor. Çocuklu anneler, kendileri için verilen günlük bir ekmek ile hem kendi karınlarını hem de çocuklarının karınlarını doyurmak zorunda bırakılıyor. Çocuğa gelişimsel olarak uyumlu olmayan veya tarihi geçmiş mamalar veriliyor ya da siyasi mahpuslara bebek maması verilmesi yasaklanıyor.
Ayrıca çocuklara uygun çatal kaşık verilmiyor. Çocuklar, büyükler için verilen keskin, büyük, teneke gibi olan kaşıklarla yemek yemeye çalışıyor.
İzmir Kapalı Cezaevinde Kalan 1.5 yaşında çocuğu olan 37 yaşındaki anne “Çocuğa ayrı yemek vermiyorlardı, bir kişi olarak değerlendirmiyorlardı. Anne kendi payına düşenden çocuğa vermek durumunda, bizim kaldığımız dönemin sonunda sadece çocuklar için kahvaltı gelmeye başlamıştı, yalnız kahvaltılık olarak getirilen şey, meyveli süt, bisküvi, meyve suyu falan, onları zaten yedirmiyordum. Biz kendimiz kantinden alıyorduk herşeyi, yoğurt mayalamaya başladım küçük biberon kaplarında, yoğurtsuz yemek yemiyordu” dedi.
Çocuklar için yatak yok
Raporda, yapılan görüşmelerde çocuklar için ayrı yatak verilmediği, bebekler ve küçük çocuklar için için uygun olmayan yatakların olduğu ifade ediliyor. Ayrıca çocukların yataklardan düşme ihtimalinin, kafalarını demir karyolalara çarpma tehlikesinin anneleri tedirgin ettiği belirtiliyor.
Çocukları hastaneye götürmek işkenceye dönüşüyor
Raporda, “Dışardaki bir hastaneye gitme koşulları da çok yıpratıcı olduğu için kadınlar kendileri ve çocukları için çok acil olmadıkça hastaneye gitmek istemediklerini belirtmişlerdir. Çocuklarını hastaneye götürmek durumunda kalsalar, aramalardan geçme, ring aracında seyahat ve kelepçe gibi uygulamalar hastaneye gidişi işkenceye dönüştürmektedir” deniliyor.
İzmir 1 Nolu T Tipi Şakran’da kalan 6 aylık çocuğu olan 40 yaşındaki anne “Aslında mahkum olan biziz ama eziyeti çocuklar yaşıyordu. Asıl mahkumiyeti onlar yaşadılar. Benim de astımım vardı, kontrollere falan gidemiyordum. İki arama birden dayatıyorlardı, hem asker araması hem gardiyan araması, onu da biz kabul etmedik. Bu insan haklarına aykırı bir şeydi her şeyden önce, asker aramasını kabul etmediğimiz için hastaneye götürmüyorlardı. Asker araması kalkana kadar gitmeyeceğiz dedik. Ben çıkana kadar devam ediyordu” dedi.
Yaşanılan hak ihlallerini annelerin görüşlerine yer vererek aktaran raporun sonunda, Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığına çağrı yapıldı.
Çağrıda, “Yukardaki iyi örneklerde de gördüğümüz gibi anne çocuk için oluşturulan ortamların mümkün olduğu kadar dışardaki normal yaşam ortamlarına yakın olması sağlanmaktadır. Ortamı bebekler ve küçük çocuklar için uygun hale getirme konusunda kurum personelinin etkisi de çok önemli olmaktadır. Kurum personeli hamile kadınlarla, annelerle ve küçük çocuklarla çalışabilmek için özel olarak seçilmiş ve eğitilmiş olmalıdır. Personel, kadın ve çocuk hakları, ihtiyaçları, temel sağlık sorunları konusunda kapsamlı bir eğitim almış olmalıdır.
Çocuklarla iletişim halinde olan personel üniformasız ve silahsız olmalıdır. Hamile kadınların, emziren annelerin ve çocukların sağlıklı, dengeli beslenmelerine yönelik özel, düzenli menüler olmalıdır.
Hamile kadınlar için jinekolog, bebekler ve çocuklar için çocuk doktoru her an ulaşılabilir olmalıdır. Tüm sağlık kontrolleri ve testler insan haklarına, çocuk haklarına saygı gösterilerek yapılmalıdır.
Anne ve çocuklar, hamile kadınlar gerektiğinde psikolog/pedagog, rehberlik ve çocuk gelişim uzmanları gibi desteklerden düzenli olarak yararlanabilmelidir.
Babaların ve dışardaki diğer çocukların, aile üyelerinin esnek ziyaret hakları olmalıdır.
Çocukların fiziksel, ruhsal ve zihinsel gelişimlerini destekleyecek oyunlara, aktivitelere, oyuncaklara izin verilmelidir. Çocukların yaşıtlarıyla birlikte olabilecekleri yuva, kreş, okul öncesi eğitim haklarını kullanabilecekleri uygulamalar geliştirilmelidir.
Yukardaki uygulamaların tüm kurumlarda gerçekleştirilebilmesi için devlet kapsamlı kurallar, prosedürler oluşturmalı ve düzenli olarak anne çocuk birimlerini denetlemelidir. Bu prosedürlerin oluşturulmasında başta Adalet Bakanlığı olmak üzere, Aile ve Sosyal Hizmetler, Sağlık ve Milli Eğitim bakanlıkları bir arada çalışmalıdır. Ve bu prosedürlerin hapishane yönetimleri tarafından uygulanıp uygulanmadığını yine bu bakanlıklar birlikte denetlemelidir” denildi.