Mehmet CAN yazdı: Katalonyalılar, Madrid hükümeti tarafından tamamen yok sayılmadıkları için kendi ulusal hakların, taleplerini silah aracılığıyla değil de anayasal ve hukuksal düzlemde aramıştır.
Ezilen bir ulus tarifi yaparken belirli kıstaslar vardır: Bir kere o ulusun, ulusal anlamda dili, kültürü ve iktisadi yaşamı baskılanmış, baskı altına alınmış, geri bırakılmış olması gerekir egemen, sömürgeci devlet tarafından. Devletin o bölgede ayrımcı politikalarına maruz kalması, ezilmesinin tarif edilmesindeki önemli başlıklardır. Tarihsel olarak Bask ve Katalonya daha yoksul bölgeler değildir. Ekonomik anlamda daha varsıl, gelişmiş bölgelerdir. Örneğin, bir Kuzey İrlanda, Bask, Filistin ve Kürt toplumu ile kıyaslandığında sosyoekonomik yaşam olarak bu saydıklarımın çok ilerisindedir.
Bu durumun tarihsel bir arka planı vardır. Özellikle İspanya’da sosyalist mücadelenin, sınıf savaşımının merkezinin Katalonya olması, Franco’ya karşı Katalonya ve Bask’ın İspanya iç savaşında günümüzde dahi etkileri hissedilen bir direniş göstermesi, tabii başka nedenler de olmak ile beraber Katalonya ulusalcılığın ilerici bir tarzda gelişmesinde, şekillenişinde önemli etkileri olmuştur.
Katalonya, Basklılar gibi silahlı şiddete başvurmamıştır. Kendi ulusal haklarını, taleplerini anayasal ve hukuksal düzlemde aramıştır. Politikayı silah aracılığı ile günümüzde sürdürmemelerinin en önemli nedeni ise, Madrid hükümeti tarafından tamamen yok sayılmamalarıdır. Bu durum yaşadığımız dönem için geçerli, hiç başvurmamıştırlar diyemeyiz. Özellikle İspanya, 19. yüzyıl ile birlikte merkezi bir tavır sergileyerek Katalan ve Bask halkının öfkesinin merkezi hükümete karşı artmasına neden oldu. Bu merkezileşmenin ana sebebi, önemli bir gelir kaynağı ve sömürgesi olan Amerika kıtasındaki savaşı İspanyolların kaybetmesidir. İspanyol devleti merkezileştikçe, Basklılar ve Katalanlar isyan etmeye, başkaldırmaya başladılar. Katalonya bu dönem Madrid’e karşı gelişen isyanların, başkaldırıların merkezi oldu; tıpkı İspanya iç savaşında Franco’ya karşı sergilediği direniş tutumunun aynısını 19. yüzyılda da gösterdi.
İspanya demokrasisinin türbülanslı süreçleri geçip ayakları üzerine basması ile birlikte, özellikle Franco sonrası taşların yerli yerine oturması, Katalan halkının da kendi ulusal ve demokratik haklarının çıkarı doğrultusunda bazı iyileşmelerin yapılmasına, Katalonya’nın derin bir nefes olmasa da, nefes almasına neden oldu.
İspanya’daki cumhuriyet yapısındaki kısmi değişiklikle, birinci cumhuriyetten ikinciye, ikinci cumhuriyetten üçüncü cumhuriyete evrilmesi; yani birinci cumhuriyette kalmaması, sürekli olumlu anlamda kendini yenileyip kabuk değiştirmesi, demokratikleşmesi, Katalonya ulusal sorununun statü ve kolektif haklar bakımından belirli bir eşiği atlamasına, geçmesine vesile olmuştur. Aynı şekilde Fransa’da da bu tanımlamalar yapılır. Örneğin Napolyon dönemi 1. Cumhuriyet dönemidir Fransa’da. Fakat şunu unutmamak gerekir ki, cumhuriyetin kendi içinde geçirdiği bu değişim ve evrim süreci gerek Fransa, gerek ise İspanya’daki sınıf hareketinin, aşağıdan merkezi devlete karşı gelişen kitle radikalizminin, direnişinin bir sonucudur. Güçlü sınıf hareketleri, güçlü demokratik organların kurumsallaşmasını beraberinde getirmiştir.
Türkiye’deki Kürt sorununun bu kadar geri bir düzlemde ele alınıp tartışılması, sorunun gerçek anlamda bir türlü egemen devlet tarafından tarifinin yapılıp adının konulmaması, Türkiye’deki sınıf hareketinin zayıflığı ve bu zayıflığın rejimi atıl bırakıp ileriye doğru itememesi ile alakalı bir durumdur. Türkiye’de bırakalım cumhuriyetin kendi içinde evrimini, rejimin öncelikle cumhuriyet olması gerekir. Rejimin tarifi günümüzde dahi tartışmaya açık bir durumdur. Tarihsel ve toplumsal meselelerin geçmişten, günümüze sirayet edip gelmesi tamamen rejimin ve adına ‘’cumhuriyet’’denilen yönetimin niteliği ile alakalı bir durumdur.
Devam edecek…