Erdoğan’ın Rusya ve ABD ile yaptığı görüşmelere Rojava’ya saldırı teklifiyle masaya oturduğunu ancak masadan istediğini alamadığını söyleyen YPG sözcüsü Nuri Mehmud, “AKP iktidarı varlığını savaşla sürdürmek istiyor” dedi.
Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik operasyon sinyali vermesinden sonra bölge hareketlendi. Suriye sahasında İdlib’ten Derik’e kadar bu hareketlilik gözlemlenebiliyor. Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik tehditlerinin yanı sıra; Türkiye-Rusya arasındaki pazarlıklar, krizinin çözülmesi adı altında yapılan görüşmeler, İsrail’in Şam ve İran’a karşı saldırıları ve ABD’nin yeni gelişmeler karşısındaki pozisyonu tartışılmaya devam ediyor.
Tüm bu gelişmeleri Halk Savunma Birlikleri (Yekîneyên Parastina Gel-YPG) Sözcüsü Nuri Mehmud Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.
“AKP iktidarı varlığını savaşla sürdürmek istiyor”
Yeni süreçte karşılarındaki faşist gücün geçmiş anlayışları tekrarladığına belirten Nuri Mehmud, yeniden bir Osmanlı saltanatının bu kez de “Erdoğan saltanatı” ismiyle tekrarlanmak istendiğini ifade etti. Türkiye’nin siyasi, ekonomik, toplumsal ve askeri olarak çöktüğüne ve bu durum nedeniyle iktidarın varlığını savaşla sürdürmek istediğini belirten Nuri Mehmud, Türkiye’de yaşayan halkların savaşı derinleştiren bir yaklaşımdan çok, demokrasi ve özgürlüklerin geliştiği bir ortamı aradığını dile getirdi.
“Erdoğan, saltanatı için buradaki sistemi diken olarak ele alıyor”
Erdoğan’ın sadece dış siyasette değil, iç siyasette de çöküşe doğru gittiğine işaret eden Nuri Mehmud, Kuzey ve Doğu Suriye’deki sistemin halkların devrimi olduğunu belirterek, “Demokratik ve birlikte yaşama dayanan eşitlikçi bir sistemi beraberinde getirdi. Arap, Kürt, Çerkes, Türkmen, Süryani, Ermeni ve diğer kesimler burada bir ittifak kurdu. Yeni bir model oluşturdu. Bu model ile aslında Ortadoğu’nun sorunlarına çözüm bulmaya çalışıyorlar. Türkiye’deki iktidar ise bölgede hayata geçirmek istediği planlarının önünde bu sistemi engel olarak görüyor. Erdoğan, saltanatı için buradaki sistemi diken olarak ele alıyor. Oluşturduğu tüm ayakları çöküşe giden bu yapının savaş seçeneği dışında bir seçeneği kalmamış. Onun için bölgelerimiz üzerinde savaş tehditleri devam ediyor” dedi.
Türkiye’nin mevcut politikalarına yönelik içeride ve dışarıda rahatsızlıkların olduğuna işaret eden Nuri Mehmud, “Bilindiği üzere CHP, parlamentoda oylamaya sunulan tezkereye dahil olmadı. Bu da gösteriyor ki aslında Türkiye’deki bazı kesimler de savaşı istemiyor, ancak iktidar sonuna kadar savaşmak istiyor” diye belirtti.
“Türkiye uluslararası güçleri ikna edemediği için bir saldırı başlatmadı”
Türkiye’nin denetiminde olan bölgelerde toplanan grupların El Kaide, IŞİD ve El Nusra’nın uzantıları ve devamları olduğunu söyleyen Nuri Mehmud şunları belirtti: “DAİŞ adı altında bizimle savaşan gruplar, şimdi Türkiye’deki iktidarın kazanımları için Suriye muhalefeti adı altında kullanılıyor. Eyn İsa, Til Temir ve Şehba’ya saldırıyorlar. Şimdiye kadar bu saldırılar durmuş değil.” Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yeni bir savaşı tek başına açma gücünün de olmadığını dile getiren Nuri Mehmud, Türkiye’nin uluslararası güçleri ikna edemediği için bir saldırı başlatmadığını ancak arayışlarının da sürdüğünü vurguladı.
Erdoğan’ın Rusya ve ABD ile yaptığı görüşmelere ilişkin konuşan Nuri Mehmud, yapılan görüşmelerde Türkiye’nin bölgeye saldırı teklifiyle masaya oturduğunu söyledi. Suriye halkları için model olabilecek Özerk Yönetimin Suriye nüfusunun yüzde 40’ının yaşadığı bölge olduğunu söyleyen Nuri Mahmud, bölgenin demokrasi ve özgürlükler noktasında önemli bir yönetim biçimi olduğunu belirterek, buna karşı olan güçlerin ise gündeminde savaş olduğunu ifade etti.
İstediğini alamadı
Afrin, Serekaniye ve Gire Spi’de yaşananların gözler önünde olduğunu dile getiren Nuri Mehmud, şöyle konuştu: “ABD ve koalisyonun başını çektiği uluslararası güçler de biliyor. Erdoğan’ın iddia ettiği ile yaptıkları birbirinden ayrı şeylerdir. Efrîn’de yapılanlar tam bir Kürtsüzleştirme politikasıdır. Keza Serêkaniyê ve Girê Spî’de de böyle uygulamalar var. Tam anlamıyla Türkiye buraları ilhak etmenin politikasını yürütüyor. Bu anlamda yeni bir saldırı planına hazırlandı ancak masaya oturdukları güçlerden istediğini alamadı. Trump döneminde yapıldığı gibi hem ABD, hem de diğer güçler Türkiye’nin bölge politikalarını kabul etmiyor.”
“Garantör ülkeler Türkiye ve İran’la değil Suriye halkları ile masaya oturmalılar”
Hem Rusya hem de ABD’nin Suriye sahasında önemli iki güç olduğunu belirten Nuri Mehmud, Suriye halklarının her iki güçten istediği tek şeyin çözümün geliştirilmesi noktasında rol almaları olduğunu söyledi. Suriye krizinin önündeki en büyük engellerden birinin Türkiye ve onun oluşturduğu yapılanmalar olduğunun altını çizen Nuri Mehmud, ülkede sadece askeri seçeneğin öne çıkmaması gerektiğini vurguladı. Suriye’de aynı zamanda çözümün zemini ve fırsatının da bulunduğunu aktaran Nuri Mehmud, Cenevre’de yapılan görüşmelere işaret ederek, “Bir taraf Türkiye’nin kuklaları diğer tarafta ise İran’ın kuklaları var. Çözümün gelişebilmesi için şu ana kadar bir adım atılmadı. Bu garantör ülkeler Türkiye ve İran’la değil Suriye halkları ile masaya oturmalılar. Suriye halklarının ortaya koyduğu siyasi irade halen muhatap alınmış değil” diye konuştu.
Rusya’nın son süreçte Til Temir ve Eyn İsa’da askeri tatbikatlar yaptığını ancak bu durumun çözüm için yeterli olmadığını kaydeden Nuri Mehmud, bunun yanında Suriye sahasında bir çok iddianın da dolaşıma sokulduğunu, bununda istihbarat servisleri tarafından toplum içinde karışıklık yaratmak için ortaya atıldığını ifade etti.
Afrin işgali hatırlatması
Afrin’a yönelik saldırı sürecini hatırlatan Nuri Mehmud, “Suriye ordusuna çağrı yaparak, savunma sorumluluğunu yerine getirmesini istedik. Suriye ordusu, anayasaya göre ülkenin topraklarını savunmakla yükümlüdür. Ancak çağrımıza rağmen Suriye ordusu hareket bile etmedi. Fakat Suriye ordusu BAAS rejimine ait kazanımları korumaktan başka bir şey yapmadı. Şu an var olan iddialar gerçeği yansıtmıyor. Var olan kaos içinde durumdan faydalanmak için bu bilgiler yayılıyor. Şimdiye kadar Kuzey ve Doğu Suriye halkı yalnız bırakıldı. Şehba çemberde olan bir bölgedir. Oraya mazot ve gaz gidemiyor. Hala böyleyken herkesin işte orada ‘Suriye rejimi ve QSD ortak operasyon odası kurarak anlaştığını’ söyleyenler bu durumdan yararlanmanın peşinde. Bunları bölgesel güçler hayata geçiriyor. Rusya da bu şekilde yaklaşmamalı, çözümün yolunu geliştirmeli” ifadelerinde bulundu.
ABD ve Rusya çözüm için çaba harcamalı
ABD ile IŞİD’e karşı ortak bir stratejileri olduğunu hatırlatan Nuri Mehmud, Ancak Suriye’nin istikrara kavuşması noktasında ABD’den de gerçekçi bir yaklaşım görmediklerini dile getirerek, “ABD Suriye krizinin çözümü noktasında demokratik bir rol oynayabilir. Suriye sorunu uluslararası bir sorundur. ABD ve Rusya’nın bu sorun üzerine toplanması ve tartışması önemlidir. Görüşmelerde çözüme gidebilecek ve insanlığa hizmet edebilecek bir görüş birliğine ihtiyaç var. Türkiye ve Erdoğan’ın önü kapatılmalıdır. Ancak bu şekilde gerçekçi bir çözüme yaklaşabiliriz” ifadelerini kullandı.
İdlib-Kobanê pazarlığı iddiası
Özerk Yönetim dışında Suriye’de bulunan tüm güçlerin askeri seçeneği öncelik olarak ele aldığına işret eden Nuri Mehmud, son olarak şunları söyledi: “Savaşı durdurmuyorlar. Sunulan siyasi bir model yok. Bu da çözüm önünde engeldir. Uluslararası güçler de bu durumu sadece takip ediyor. Türkiye, Suriye rejimi ve Rusya ‘savaşacağız’ diyor. Dera’da savaş var, Türkiye Özerk Yönetime saldırmak istiyor, Rusya İdlib’e yönelmek istiyor. Bununla yeniden büyük bir savaşı gündeme getirmenin planları yapılıyor. Fakat savaş artık bir şeye çözüm getirmiyor. İdlib’in işgalden kurtarılması gerekiyor. Orada uluslararası hukuka uygun hareket ederek Türkiye’nin İdlib’teki varlığına son verilmelidir. Yine sivillerin dönüşü sağlanmalıdır. İdlib, Suriye toprağı ve Suriye halklarınındır. Oranın işgalcilerden ve çetelerden kurtarılması için de bir çok senaryo yazılıp çiziliyor. Putin ve Erdoğan arasında Kobanê ve İdlib noktasında pazarlıkların yapıldığı söyleniyor, fakat bugüne kadar sahaya öyle bir şey yansımadı. Ancak bu süreçte böyle tecrübeler yaşandı. Efrin üzerinde böyle pazarlıklar yapıldı. Bu bir çözümden ziyade savaşı derinleştirmektir. İşgalciler askeri yöntemlerle geldi onları o şekilde çıkarmak yerindedir, ancak Türkiye işgalciliğine son vermenin birçok yolu bulunuyor.”