Türkiye’nin 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü tablosu: Okullulaşma oranı düştü, çocuk işçiliği, istismar ve şiddet arttı. Son 18 yılda 542 bin 821 kız çocuğu doğum yaptı.
Pandemi süreci toplumun her kesiminin üzerinden bir silindir olarak geçerken kız çocukları da daha çok o silindirin altına itilenlerden oldu. Bugün 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü vesilesiyle kız çocuklarının mahkûm edildiği yaşam koşullarını ve onları bu koşullara mahkum edenleri bir hatırlayalım.
Okullulaşma oranı düştü, düşüyor, bu çocuklar nerede?
Çocuklar açısından eğitimdeki eşitsizlik ve geçen koskoca bir buçuk yıl boyunca buna karşı gerçek bir önlem alınmaması, 6 milyon çocuğun online eğitime ulaşamaması sonucunu ortaya çıkardı. Okullulaşma oranı ise ciddi oranlarda geriledi.
2019-2020 eğitim öğretim yılında beş yaş grubunda yüzde 71,22 olan okulöncesindeki net okullaşma oranı, 2020-2021 eğitim öğretim yılında yüzde 56,89’a gerilemişti.
Benzer bir gerileme ilkokul kademesinde de yaşandı. 2019-2020 eğitim öğretim yılında ilkokul kademesinde yüzde 93,62 olan net okullaşma oranı 2020-2021 eğitim öğretim yılında yüzde 93,23 ile ifade edildi.
Ortaokuldaki okullaşma oranlarında da dramatik bir düşüş görüldü. 2019-2020’de yüzde 95,90 olan okullaşma oranı 2020-2021’de Yüzde 88,85’e düştü.
Okulöncesi, ilkokul ve ortaokul kademesindeki düşüşe karşın lise kademesindeki okullaşma oranı az da olsa arttı. Lisede okullaşma oranı 2020-2021’de yüzde 87,79’a çıktı.
156 bin çocuk bir yılda, 2020’den 2021’e, eğitimden koptu.
1 milyonun üzerinde öğrenci hem açık okullarda hem de örgün eğitimde yok. Bu çocuklar nerede? Okullulaşma oranı düşerken ve çocukların eğitimden yüksek bir ivmeyle koptuğu bu süreçte çocukların takibini yapması ve eğitimlerini garanti alması gereken MEB’de ise bu sorunun bir yanıtı yok. Bu soruya yanıt aramadan önce kız çocuklarının okullulaşma oranına 4+4+4 sistemine başlandığı 2021-2013 eğitim öğretim yılından bugüne bir bakalım. Milli Eğitim Bakanlığı’nın verilerine göre, 2012-2013 eğitim öğretim yılında yüzde 98,9 olan kız çocuklarının okullaşma oranı, 4+4+4 sistemi ve daha pek çok eğitim ve ekonomi politikası ile birlikte 2019-2020 eğitim öğretim yılında kız çocuklarının okullulaşma oranı yüzde 93,5’e düştü.
Artan yoksulluk çocuk işçiliği artırıyor
Şimdi bir önceki soruya geri dönelim. Eğitimden kopan, eğitime erişemeyen bu çocuklar nerede?
Ekonomik krizin yükü ve pandemi süresince patronların cebindeki paranın sürekli artması için sürekli halkın cebine, emeğine göz dikilmesi birçok aileyi açlığa, yoksulluğa, evsizliğe sürükledi. Zamlar, işsizlik, artan tüketim maddesi fiyatları, artan kiralar yani aslında hayatta kalabilmek için en temel olan ihtiyaçlara bile ulaşmanın bir mücadeleye dönüşmesi, zaten MEB tarafından planlanması gereken çocukların eğitime erişebilmesi için gereken dijital aletlerin, internetin, televizyonun aileler tarafından sağlanmasını iyice imkansız hale getirdi. Eğitime erişemeyen ya da zaten online olduğu için fayda göremeyen çocuklar eve giren toplam geliri artırmak için çocuk işçi olarak istihdama girdi.
TÜİK’in Hane halkı İşgücü Araştırması 2020 yılı sonuçlarına göre, 15-17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılma oranı yüzde 16,2. İşgücüne katılma oranı erkek çocuklar için yüzde 23,4, kız çocuklar için yüzde 8,6. Mevsimlik tarım işçisi olarak o tarladan bu tarlaya, atölye tezgahlarının başında, sokakta ayakkabı temizlerken çocuklar aslında ülke genelinde artan yoksulluğun, geçim sıkıntısının sonuçlarını yaşıyor.
Çocuk yaşta evlilikte son 25 yılın en büyük artışı
Kız çocukları için eğitimden uzaklaşmış olmanın risklerinden biri de çocuk yaşta evlilikler. Dünya geneline dair, UNICEF, pandemi öncesinde belli ülkelerdeki çocuk yaşta evliliklerin azalmasına rağmen 100 milyon kız çocuğunun son on yılda çocuk yaşta evlenme riski altında olduğunu tahmin ediyordu. Pandemiyle birlikte çocuk evliliklerin dünya genelinde yüzde 10 arttığını açıkladı.
Save the Children’ın analizi ise pandemi nedeniyle 2025 yılına kadar 2 buçuk milyon kız çocuğunun daha evlenme riskiyle karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor. Bu, çocuk evlilik oranlarında son 25 yılın en büyük artışına işaret ediyor. Save The Children verilerine göre, sadece bu yıl bir milyon kadar kız çocuğu daha hamile kalma riskiyle karşı karşıya.
Dünya Nüfus Günü dolayısıyla TÜİK tarafından yayınlanan bültende yer alan verilere göre; Türkiye’de 2015–2019 yılları arasında evlendirilen kız çocuklarının sayısı 120 bin 736. İHD Ankara Şube Çocuk Hakları Komisyonundan Sevinç Koçak, gerçek rakamların resmi kayıtlara yansıyanın çok üzerinde olduğunu ifade ediyor. Evlenme istatistiklerine göre, 16-17 yaş grubunda olan kız çocuklarının resmi olarak evlenmelerinin toplam resmi evlenmeler içindeki oranı 2020 yılında yüzde 2,7.
Türkiye’de son 18 yılda 542 bin 821 kız çocuğu doğum yaptı. Bu çocukların 20 bin 392’si de 15 yaş altında. Bu rakamlar pandemi öncesi dönemde kız çocuklarının durumunu ortaya sererken pandemi dönemindeki geçim sıkıntısı, eğitimden kopuş, dini kurumlara çocukların mahkum edilmesi düşünüldüğünde bu durumun daha iyiye gitmeyeceği tahmin edilebilir.
Çocuk istismarının evlilik ile affı
Tüm bunlara karşın, çocuk istismarına evlilik yoluyla af yıl aşırı olarak ısıtılıp ısıtılıp yeniden gündeme getiriliyor, çocuk yaşta evliliklerin önünü açacak bir atmosfer yaratılmaya çalışılıyor. Çeşitli Meclis komisyonlarında gündeme getirilen “evlilik affı”nın, “aileyi koruma” söylemiyle üzeri örtülüyor. 2016’da ilk olarak gündeme getirilen ve kadınların ısrarlı mücadelesiyle hala geçirilemeyen bu tasarı hala iktidarın gündeminde…
Okul takibi olmayınca izlenemeyen şiddet ve istismar
Pandemi sürecinde eve sıkışmış hayatlarda çocuğa yönelik şiddet yüzde 19.3 arttı. Okulların kapanması ile birlikte özellikle ebeveynleri çalışan ailelerde kardeşlerin ve evdeki yaşlıların, hastaların bakım sorumluluğu kız çocuklarına kalmış durumda, ev işlerinin de sorumluluğunu “okula gitmemesinden” kaynaklı üstlenmiş durumdalar. Okullar sadece eğitimin verildiği değil aynı zamanda çocukların güvenliğinin de takip edilebildiği mekanizmalar. Çocuğun evde şiddete uğrayıp uğramadığı, istismara maruz kalıp kalmadığı dikkat edildiği ölçüde okullarda fark edilebilen ve müdahale edilebilen bir durumken okulların kapanmasıyla çocuklar da şiddet gördükleri, istismara maruz kaldıkları evde sürekli bulunmaya zorunda bırakıldı ve herhangi bir şekilde çocuğun yararına bir müdahalede bulunulmasının da önüne geçilmiş oldu.
4. yargı paketi ile istismarda delil aranması
4. Yargı Paketi’ndeki kamuoyunda çokça tartışılan cinsel istismar suçunda “somut delil” aranması da kabul edilen maddeler arasında. Katalog suçlarda bir kişinin tutuklanabilmesi, kuvvetli suç şüphesinin somut delillere dayanmasına bağlı hale getirildi. Oysa uzun zamandır yargının delilleri yok saydığı, mağdur ifadelerinin görmezden gelindiği bir pratikte 4. Yargı Paketi yapılanların hukuki zeminde meşru hale getirilmesi ve cinsel istismara dair caydırıcılığın kaldırılması anlamına geliyor.
İstanbul Sözleşmesi’nde kız çocuklarına dair ne var?
Uzun süredir iktidarın hedefinde olan İstanbul Sözleşmesi 1 Temmuz’da yürürlükten Cumhurbaşkanının imzasıyla kaldırıldı. Kadınların ısrarla “Vazgeçmiyoruz!” dediği sözleşmenin kız çocukları açısından da bugün nasıl bir önemi olabildiğine baktığımızda: Sözleşmenin 26.maddesinde aile içi herhangi bir şiddet olayının çocuk tanıklarının korunması ve kendilerine psikososyal danışmanlık desteği sağlanması hükmü söz konusu.
32.maddesiyle 18 yaş altındaki çocukların zorla evlendirilmeleri durumunda evliliklerin geçersiz ve hükümsüz kılınabilmesi veya sona erdirilmesine dair tedbirlerin alınması var.
Sözleşmenin şiddete genel yaklaşımı da istismarı ve şiddeti önleyici koşulların yaratılması için devlete sorumluluk yüklüyor ve kız çocuklarının istismara, şiddete, eşitsizliğe maruz kalmadan yaşayacakları bir çevre için atılması gereken adımları sıralıyor.
(EKMEK VE GÜL)