Bülent TEKİN yazdı – Ölüm bile-Lagaş’ta-kendini vergiden kurtaramıyordu. Devletin bütün sistemi vergi tahsildarları üzerine kurulmuştu. Saray bolluk ve erinç (huzur) içindeydi. Bugün de yoksulları yönetenler (buna biz övünçle demokrasi diyoruz!) varsıllar değil midir?
Bir zamanlar ilk özgürlük(ler) üzerine yazdıklarımın bugünlerde de okunması gerektiğine inanıyorum. Aslında manidar(lık) bir durum. Mezopotamya topraklarında gerçekleşen ilk özgürlükten bahsedeceğim. Aklımda kaldığı kadarıyla anlatmaya çalışayım.
Milattan önce 2400’lü yıllar Mezopotamya’da-Lagaş’ta-yapılan ilk reformları belirtir. Hırslı ve bürokratik yolsuzluklara batmış Ur-Nanşe hanedanını deviren Urukagina adlı kent yöneticisi halkına (nispeten) özgürlükleri sunan ilk yöneticidir.
Lagaş veya başka bir kent devleti, her biri bir tapınak etrafında örgütlenmiş bir grup kasabadan oluşuyordu. Peki, bu devlet(ler)i kim yönetirdi? Bu devlet(ler)i koruyucu tanrıyı temsilen bir kral yönetirdi. Ve muhtemelen bu ilk krallar bu tapınakları yöneten tapınak yöneticileri (rahipler) arasından çıkmıştır. Ancak bu durum zamanla-tapınak çıkarının tehlikeye düşmesiyle-tapınakla saray arasında bir iktidar mücadelesine neden olacaktır. Lagaş’ta insanlar tarım, balıkçılık, ticaret ve zanaatkârlıkla geçinirdi. İnsanların özel mülkiyeti vardı. Ancak MÖ 2500’lü yıllarda kurulan Ur-Nanşe hanedanı savaşlar nedeniyle halkı vergiye boğmuştu. Lagaşlılar kendilerini politik ve ekonomik özgürlüklerini yitirmiş buldular. İşte Urukagina iktidara geldiğinde Lagaş böylesi bir haldeydi, nerdeyse Umma kent devletine yem olacaktı. (Günümüzde zayıf ulus ve ülkelerin sömürgeleşmesi veya emperyalist saldırgan devletlere yem olması gibi.)
Şimdi tam da bu noktada Lagaş’ta yaşananları (yolsuzlukları) bize anlatan tarihçiyi -ilk tarihçilerden olmalı- dinleyelim: Hayvan denetçileri büyük ve küçükbaş hayvanları gasp ediyordu. Balıkçıların denetçileri de balıkları gasp ediyordu. Koyun kırktırmaktan kadın boşamaya kadar kent yöneticisi ve vezirine vergi veriliyordu. Kadim tarihçimizin (bizdeki resmi ideoloji tarihçilerine bin basar ya!) şu sözcüğüne bakın: “Tanrıların öküzleri yöneticinin soğan tarlalarını sürüyordu; yöneticinin soğan ve salatalık tarlaları tanrıların en iyi tarlalarında yer alıyordu.” Bugün de bu tip ülkelerde din, iman, Allah, vatan, bayrak edebiyatı yapan yöneticiler işi ahirete havale etmeden en büyük dünya malına sahip olmuyorlar mı?(Ben sizin yerinizde olsam, bu söylediklerimden soğan ve salatalığın yaşını hesaplardım. Anlattıklarıma inanıyorsanız bu sebzeler 4500 yıldır buralarda biliniyor.)
Ölüm bile-Lagaş’ta-kendini vergiden kurtaramıyordu. Devletin bütün sistemi vergi tahsildarları üzerine kurulmuştu. Saray bolluk ve erinç (huzur) içindeydi. Bugün de yoksulları yönetenler (buna biz övünçle demokrasi diyoruz!) varsıllar değil midir? Aslında ben ne desem siz bir kara çalma(k) arayacaksınız ya, ben yine de lafımı esirgemeyeceğim. Zaten sürünmekte olan bizleri vergilerle köleleştiren devletler varsıllara kölelik yapmaktadır.
İşte Lagaş’ı bu rezil durumdan Urukagina kurtardı. Denetçileri ve tahsildarları görevden aldı. Artık karısını boşayan da gümüş vermeyecekti. (Bakın bu konu hâlâ bugün bile tartışma konusudur. Kimin kimi boşadığı/boşayamadığı belli değildir. Bu konuda kimse kimseyi dinlemiyor.) Ama ölü mallarındaki vurgunu tam önleyemedi, memurlar hemen hemen eskisinin yarısını alacaklardı. (Bugün de ölmek için para lazım. Yoksulların ölüsünü belediye bile kaldırmaz. Mezardan taziyeye, imama kadar para gerekir. Yoksulun ölme hakkı yoktur. Varsılların arkasından methiyeler düzülür. Varsıların mirası yakınlarını mutlu eder.) Tanrı korkusu vardı bu yeni kralda. Tapınak mülkiyetine saygı gösterdi. Ve bizim kadim tarihçimiz (ya bu tarihçi solcu filan olmasın?) bu yeni durumu şöyle tarihe not düşer: Artık ülkede vergi tahsildarı yoktur! Urukagina, Lagaş yurttaşlarına özgürlük getirmiştir!
Ancak “özgürlük” bu kadar ucuz değildir. Bizim kadim tarihçi(miz) de bunun ayırdında. Urukagina’nın yoksulları varsılların sömürüsünden koruduğunu yazar: Varsıl olan yoksul olanın malını-hakkını vermeden-alamayacaktır. Bir tür (zorla) kamulaştırma (satın alma) yasasıdır. Ülke hırsızlardan, tefecilerden ve katillerden arındırıldı. Yoksul birinin oğlunun tuttuğu balıkları artık kimse çalmayacaktı. Varsıl memurlar yoksul bir insanın anasının bahçesindeki meyveleri alıp götüremeyecekti. Yani güçlüler zayıfları ezemeyecekti. (Kral Urukagina sakın solcu olmasın?) Varsıllar yoksulların mallarını talan edemeyecekti. Dul ve yetimler korunacaktı. Bunlar (yapılanlar) tarihin ilk reformları ve yasalarıydı aslında. Bu yasalar maddeler halinde yazılmış mıydı: Bu konuda henüz net bir yanıt yoktur. Ancak bu reformlar ve yasalar toplumsal sonuçları itibariyle önemlidir. Urukagina reformları Umma ve Lagaş arasındaki ilişkilere fazlaca etki yapmadı. Reformlar çok kısa süreli oldu. Urukagina iktidarı on yıl kadar sürdü. Çünkü Umma’nın hırslı ve güçlü kralı Lugalzaggisi çok geçmeden Lagaş’ı da alacaktı.